Menu

Arama Yapın

MARKA VE PATENT VEKİLLİĞİ SINAVINA HAZIRLIK EĞİTİMLERİNİ İNCELE!

Menu

Bu kitap, e-kitap formatında olduğu için 1,07 ağaç kesilmekten kurtarılmıştır.

E-Kitaplar

Bir Üniversiteli Diyor Ki -II-

  • Yayınevi: Aristo Yayınevi
  • Yazar: Prof. Dr. Erdener YURTCAN
  • Sayfa Sayısı: 148
  • Yayın Tarihi: 30.09.2020
  • Baskı: 1
  • Tür: E-kitap
  • Basılı Olsaydı Fiyatı: 50,00
50,00 TL
20,00 TL

Bu kitap 2096 kez incelendi; 61 adet satıldı.

Kategoriler: Bütün Hukuk Kitapları, Genel Kültür

İçindekilerden bir kesit:

Türk İnsanının Teşekkür'le İmtihanı Derken

Teşekkür etmek; minnet duyma, övme, yüceltme anlamını taşır. Arapça bir sözcüktür; şkr kökünden gelen şukr temeline dayanır. Bunlar etimolojik yaklaşımın sonuçları.

Bizim insanımızın teşekkür sözcüğüyle arası nasıldır? Aslında cevap aranacak olan soru budur.

Bunu birazdan anlayacağız. Fakat ilkin son dönemlerde özellikle gençlerde dil konusundaki bir tavır dikkatimi çekiyor. Bunu sizlerle paylaşmak isterim. Bu tavır, sözcük kısaltma, bir ibareyi(birkaç sözcükten oluşan bir anlatım) kendince kısa ve öz anlatma. Söz gelimi sosyal medyanın vazgeçilmezi haline gelen “facebook” terimini “face” olarak kısaltmak. Bu pek revaçta. Hatta içinde bir oranda bilmişlik de barındırıyor. Bu konuyu eleştirmeye kalkışmanızı salık vermem. Neden mi? Muhatabınız hafifçe dudağını bilerek sizi cahillikle bile itham edebilir. Bunu yüzünüze karşı söylemese de, içinden geçen budur.

Konuyu dağıtmadan teşekkür etmeye geleyim. Biraz önce söylediklerimden elbette teşekkür de nasibini alır. Yakışanı, bir kişinin muhatabına, kendisine yapılan bir iyiliğe, bir jeste karşı “teşekkür ederim” demesidir. Fakat bunu pek duymazsınız. “Teşekkür”le muhatap konuyu noktalar.

Buna aslında şükretmeniz gerekir. Neden mi? Artık teşekkür etmek bir istisna halini alıyor. Bu davranış modeli hızlı bir ivme içinde çoğalıyor. Sanki muhatap bir iyiliği ya da bir jesti yapmakla yükümlüymüş gibi, karşısındaki kişi suskun kalıyor ya da “Okay” (Türkçe söylemiyle: Okey’le konuyu noktalıyor. Bu sözcük teşekkürün yerini tutar mı? Elbette tutmaz. Teşekkürün içinde bir kibarlık gizlidir. Bu, konuya bir seviye kazandırır. Bu sayede teşekkür eden de, teşekkürü alan da memnun olur.

Bunları yazarken aklıma geleni sizlerle paylaşmak isterim. Yeryüzünde bence en zor şey insan eğitmektir. “Eğitmek” sözcüğünü seçerek kullandım. Eğitmek, öğretmekten farklıdır. Öğretmek, belirli kurallar çerçevesinde bilgileri muhataba ulaştırmaktır. Bunun için öğretenin koynu bilmesi ve bunu karşısındaki kişiye onun kolayca anlayacağı bir tarz ve üslupla aktarması ve onun bilgi dağarcığına yerleştirmesi gerekir.

Eğitim ise öğretmekten farklıdır. Eğitimin alanı o denli geniştir ki, yaşamın her alanını kaplar. Eğitim aslında ailede başlar, sonra eğitim kurumlarında, okullarda, kurslarda, stajlarda devam eder. Kısa ve öz açıklaması ile eğitim kişinin toplum içindeki tüm doğru ve uygun davranış modellerini kapsar. Bunun en tipik örneği, eski deyimiyle “adab-ı muaşeret”, yeni deyimiyle “davranış kurallarıdır. Bu kavramın alanı da o denli geniştir ki, söz gelimi sofrada yemek yemenin olması gereken davranış kuralları, bir küçüğün bir büyüğe karşı bilmesi ve uygulaması gereken davranış kuralları gibi.

Bu yaklaşımın en temel sonucu, bir kişinin edepli olması ya da olmamasıdır. İyi insan, makbul insan elbette edepli olandır. Bu, kişiyi yüceltir; toplum içinde üstün bir yere sahip olmasının yolunu açar. Aksine, edepli olmayan kişi toplumda yadırganır, kişilik olarak benimsenmez, ayıplanır. Bu da ahlak kavramının temelini gözler önüne serer.

Söze teşekkürden girdim, nerelere geldim. Her şey iyi bir toplum olma amacı içindir. Toplumu insanlar oluşturduğuna göre, iyi toplum olmak için o toplumun iyi insanlardan oluşması şarttır. Toplumda iyilerin yanında kötülerin, edeplilerin yanında edepsizlerin, eğitimlilerin yanında eğitimsizlerin bulunması da eşyanın tabiatında vardır. Olması gereken, iyilerin, edeplilerin çoğunlukta olmasıdır. O zaman bir toplum yeryüzü ölçeğinde üstün bir seviyeye yerleştirilir.

Bu da insana ancak gurur verir…

Akademisyen

Prof. Dr. Erdener YURTCAN

  • Eğitim Sayısı 0
  • E-Kitap Sayısı 45
  • Eğitim Alan Kişi Sayısı 0
  • E-Kitap Alan Kişi Sayısı 58397
%60

Yurtcan Üçlemesi

Prof. Dr. Erdener YURTCAN

100 TL
40 TL
Satıştan Kaldırılmıştır.

Eğitmen Hakkında

1942 Ankara doğumludur.

İstanbul Alman Lisesi(1962), İstanbul Hukuk Fakültesi(1966) mezunudur.

1967 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku ve Ceza Usul Hukuku Kürsüsüne asistan olarak atandı.

Aynı yerde 1972 yılında doktorasını tamamladı. 1976 yılında doçent, 1983 yılında profesör oldu. 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden emekli oldu.

2002-2012 yılları arasında Türkiye Barolar Birliğinde genel kurul delegeliği görevini yaptı.

İstanbul Barosuna kayıtlı avukat olarak mesleğini sürdürmektedir.

1991-1996 yılları arasında Adalet Bakanlığında yüksek müşavirlik görevi yaptı.

1981-1990 yıllarında Federal Almanya’nın Freiburg kentinde Max Planck Uluslararası Ceza Hukuku Enstitüsünde araştırmalar ve ortak projeler yaptı. Bunlar kitap olarak yayınlandı.

1988-1996 yılları arasında Türkiye Futbol Federasyonu başdanışmanlığı görevini yaptı.

1992 CMUK Reformu, Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş Kanunu, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu olmak üzere, önemli yasaların taslaklarını hazırladı.

1966 yılında başlayan yayın hayatında, basılı kitaplar, e-kitaplar, âmâlar için yaptığı kitaplar, ülkenin önde gelen kitaplıklarında ve üniversite kitaplıklarında kullanıma sunulmuş 350 adedi aşan kitabı, çok sayıda makalesi ve incelemesi vardır. Bunlar Türkçe ve Almanca bilimsel çalışmalardır. 140 adet kitabı birden çok bası yapmıştır.

Roman, öykü, anı, şiir, deneme türünde 45 adet edebiyat çalışması yayınlanmıştır.

Edebiyat kitaplarının gelirlerini çeşitli kurumlara bağışlamıştır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul’da, Üsküdar ilçesinde, Altunizade semtinde bir sokağa ismini vermiştir.

Almanca ve İngilizce bilmektedir.

Evlidir. Zeynep’in babası, Begüm’ün ve Mehmet’in dedesidir.

Sosyal Medya


1942 Ankara doğumludur.

İstanbul Alman Lisesi(1962), İstanbul Hukuk Fakültesi(1966) mezunudur.

1967 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku ve Ceza Usul Hukuku Kürsüsüne asistan olarak atandı.

Aynı yerde 1972 yılında doktorasını tamamladı. 1976 yılında doçent, 1983 yılında profesör oldu. 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden emekli oldu.

2002-2012 yılları arasında Türkiye Barolar Birliğinde genel kurul delegeliği görevini yaptı.

İstanbul Barosuna kayıtlı avukat olarak mesleğini sürdürmektedir.

1991-1996 yılları arasında Adalet Bakanlığında yüksek müşavirlik görevi yaptı.

1981-1990 yıllarında Federal Almanya’nın Freiburg kentinde Max Planck Uluslararası Ceza Hukuku Enstitüsünde araştırmalar ve ortak projeler yaptı. Bunlar kitap olarak yayınlandı.

1988-1996 yılları arasında Türkiye Futbol Federasyonu başdanışmanlığı görevini yaptı.

1992 CMUK Reformu, Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş Kanunu, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu olmak üzere, önemli yasaların taslaklarını hazırladı.

1966 yılında başlayan yayın hayatında, basılı kitaplar, e-kitaplar, âmâlar için yaptığı kitaplar, ülkenin önde gelen kitaplıklarında ve üniversite kitaplıklarında kullanıma sunulmuş 350 adedi aşan kitabı, çok sayıda makalesi ve incelemesi vardır. Bunlar Türkçe ve Almanca bilimsel çalışmalardır. 140 adet kitabı birden çok bası yapmıştır.

Roman, öykü, anı, şiir, deneme türünde 45 adet edebiyat çalışması yayınlanmıştır.

Edebiyat kitaplarının gelirlerini çeşitli kurumlara bağışlamıştır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul’da, Üsküdar ilçesinde, Altunizade semtinde bir sokağa ismini vermiştir.

Almanca ve İngilizce bilmektedir.

Evlidir. Zeynep’in babası, Begüm’ün ve Mehmet’in dedesidir.


FORMÜL:

 

Kitabın Sayfa Sayısı / 2 x 1000 / 69000 = 1000 adet basılan bir kitap için kesilen ağaç sayısı

 

 

Kağıt yapımında, genellikle iğne yapraklı ağaçlardan Ladin ve Çam ağaçları kullanılmaktadır. Çoğunluk çam ağacına aittir.

 

Dünya çapında her gün 80.000 ila 160.000 ağaç kesilmekte ve kağıt endüstrisinde kullanılmaktadır. Ormanlar yok edilmekte, küresel ölçekte iklim değişikliğine sebep olmaktadır.

 

Bir çam ağacının boyunu ortalama 18 m, yarıçapı da 15 cm eder. Bu durumda bir çam ağacı 1,2717 metreküptür. 0.0083 metreküp odun yaklaşık 4,5 kg gelir. Bu durumda 1,2717 metreküp odun yani bir ağaç 690 kg gelecektir.

 

Bir ağaçtan elde edilen kağıt, ağacın ağırlığının yarısı kadar etmektedir.

 

O halde, ortalama bir çam ağacı 690 kg ettiğine göre, elde edilecek kağıt 345 kg olacaktır.

 

Bir A4 beyaz kağıdın ağırlığı 5 gr etmektedir. Demek ki, bir ağaçtan 345000/5 = 69000 adet A4 yaprağı elde edilmektedir.

 

Günümüzde özellikle dijital kitap baskılarında, kitabın boyutu ne olursa olsun A4 boyutunda kağıt harcanmakta olup, kesime giren kısımları atılmaktadır.

 

Buraya kadar elde edilen verilerle şöyle bir formül çıkartılabilmektedir:

 

Kitabın sayfa sayısı / 2 = kitapta kullanılan kağıt yaprağı.

 

Her kitabın asgari 1000 adet basıldığı (ki ortalama çok daha yüksek çıkacaktır)

 

FORMÜL:

 

Kitabın Sayfa Sayısı / 2 x 1000 / 69000 = 1000 adet basılan bir kitap için kesilen ağaç sayısı

 

E-kitaplar geleceğimizi kurtaracak. Gelin e-kitapları daha çok sevelim, doğaya bir nebze olsun nefes verelim.

 

Peki basılı kitapların çevreye verdiği tahribat sadece ağaç ile mi sınırlı? Tabii ki hayır! Bir araştırmaya göre, Amerika Birleşik Devletlerinde hava kirliliğinin yüzde yirmisini kağıt fabrikaları oluşturuyor. Bununla birlikte havayla sınırlı kalmayıp su kirliliğine de büyük ölçüde neden oluyor. Zira kağıt, yapısı gereğince bol suya ihtiyaç duyar.

 

Modern tesislerde bile 1 ton kağıt üretebilmek için yaklaşık 50 ton su kirletilmektedir.

 

Artık karar sizin? E-kitap teknolojisi yokken elbette kitaplar ağaçlardan daha önemli idi. Zira, entelektüel hale gelen her birey doğayı korumak için fazladan çaba harcayabilecek bilince kavuşmuş olacaktı.

 

Ya şimdi? Tamamen zararsız bir teknoloji varken, hala zararlı nostaljik alışkanlıklarınıza devam mı etmek istiyorsunuz? Siz bilirsiniz…