1- Sorun nedir
Haksız fiillerden kaynaklanan beden gücü kayıplarının nasıl belirlenmesi gerektiği, başta Adli Tıp Kurumu olmak üzere, Tıp Fakültelerinin Adli Tıp Anabilim Dallarına, Sosyal Güvenlik Kurumu Yüksek Sağlık Kuruluna ve yetkili sağlık kurullarına bırakılmak gerekirken, gerek Yargıtay kararlarıyla ve gerek sigorta şirketlerinin istekleri doğrultusunda yapılan düzenlemelerle karmaşa ve sorunlar yaratılmaktadır.
Aşağıda konunun ayrıntılarına girilecek; yanlışlar ve doğrular belirtilecek ve çözüm önerilecektir
2- Beden gücü kayıpları hangi yönetmeliğe göre belirlenmelidir
a) Beden gücü kayıplarının belirlenmesinde, ülkemizde uzun yıllar, 506 sayılı Yasa'nın yürürlükte olduğu dönemde Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü (SSİT) uygulanmış; bu Tüzüğün tıptaki yeniliklere, değişen veya daha önce Tüzükte yer almayan hastalık türlerine, teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan yeni iş alanlarına, yeni mesleklere göre güncellenmesi gerekirken,
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra, Yasa'nın 19.maddesi 9.fıkrası uyarınca, "Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği" adı altında yeni bir düzenleme yapılıp 11.Ekim.2008 gün 27021 sayılı RG'de yayınlanarak yürürlüğe konulmuş; daha sonra, 03 08. 2013 gün 28727 sayılı RG'de yayınlanan "Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği" adı altında yeni bir Yönetmelik çıkarılmış; bu son Yönetmeliğin 23.maddesinde "Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde" yer alan “çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma” durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler yürürlükten kaldırılmıştır" denilerek, karışıklıklara ve yanlış uygulamalar yol açacak bir yola girilmiştir.
Doğru olan, "Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği"nin güncellenmesi; gerek açılan davalarda, gerek dava dışında yetkili sağlık kurullarından alınacak beden gücü kaybı raporlarının, kişinin yaşı ve meslek grubu gözetilmek suretiyle, bu Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmesidir.
b) Bu konuda Yargıtay 17.Hukuk Dairesi bir ayrım yapmış ve bir kararında:
“Maluliyet raporlarının 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01.09.2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir” denilmiş ise de, (17.HD. 07.12.2017, E.2015/5404 K.2017/11379) yukarda belirttiğimiz gibi, doğru olan "Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği"nin güncellenerek kullanılmasıdır,
3- Özürlülük Ölçütü Yönetmeliği hakkında
Sigorta şirketleri, trafik kazalarında yaralanan kişilerin başvurularında, yukardaki tüzük ve yönetmeliklere göre değil, işlevi ve amacı farklı olan ve beden gücü kayıplarının belirlenmesinde elverişli bulunmayan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen Özürlü (Engelli) Sağlık Kurulu raporlarına göre işlem yapmaktadırlar. Yargıtay kararlarında bu raporlar geçerli sayılmamaktadır. Çünkü, Özürlü Sağlık Kurulu raporlarının veriliş amacı, Yönetmeliğin 4,5 ve 15. maddeleri uyarınca, doğuştan veya sonradan beden gücü kaybı olan engellilerin korunması, vergi indiriminden yararlanmaları ve sakatlık kontenjanından işe alınmaları içindir.
4- Özürlülük Ölçütü Yönetmeliği’nin yerini alan yeni Yönetmelik hakkında
a) Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik 2006 yılından beri anılan amaçlarla kullanılmakta iken, bunun yerini, 20.02.2019 gün 30692 sayılı RG’de yayınlanan “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” almıştır. Adından ve “amaç” başlıklı 1.maddesinden de anlaşılacağı üzere, bu yeni yönetmelik de önceki gibi, engellileri korumak ve kollamak içindir. Her ne kadar 9 ve 10’uncu maddelerinde, trafik kazalarından zarar görenlerin bu yönetmeliğe göre rapor alabilecekleri açıklanmış ise de, “kapsam” başlıklı 2.maddesi 3.fıkrasında 5510 sayılı yasaya tabi sigortalıların işgöremezlik ve maluliyet oranlarının belirlenmesinin ve 9’uncu maddede iş kazası ve meslek hastalıklarının bu yönetmelik kapsamında olmadığı açıklanmıştır.
b) Bu yeni yönetmeliği düzenleyenlerin, trafik kazalarından zarar görenleri yönetmelik kapsamına almaları, hesaba katmadıkları bir yanlış olmuştur. Çünkü:
- Trafik kazalarından veya iş kazalarından yada başka haksız fillerden kaynaklanan bedensel zararlar ve bunların değerlendirilmesi birbirinden farklı olamaz.
- İş kazası veya trafik kazası sonucu bedensel zarara uğrayan bir kişinin beden gücü kaybı belirlenirken, yaptığı işe, mesleğine göre değerlendirme yapılması gerekir ki, öncekinin yerini alan bu yeni yönetmeliğe göre oluşturulacak sağlık kurulları, bugüne kadar görüldüğü gibi, bu değerlendirmeyi yapamamaktadırlar. Çünkü Özürlülük Ölçütü Yönetmeliğinde ve onun yerini alan yeni Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelikte yaş ve meslek grupları yer almamıştır.
- Trafik-iş kazalarında uygulama nasıl olacaktır? Beden gücü kaybına uğrayan sigortalı işçi, kazaya karışan aracın Trafik Sigortasından tazminat istediğinde, sigorta şirketi nasıl bir rapor isteyecektir?
c) Görüldüğü gibi bu yönetmelik düşünülmeden kaleme alınmış ve yayınlanmıştır. Hem, beden gücü kayıplarının tespitinde, Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, sağlık kurullarının, Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’ne veya Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne göre rapor düzenlemeleri gerekmektedir.
5- Yetkili sağlık kurulları
Yetkili sağlık kurulları, başta Adli Tıp Kurumu olmak üzere, Tıp Fakültelerinin Adli Tıp Anabilim Dalları, Eğitim ve Araştırma Hastaneleri ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yetkilendirdiği sağlık kurulları olmak gerekir. Bunların dışında yetkilendirilmiş sağlık kurullarında gerek uzman eksikliği ve gerekse değerlendirme yöntemlerinin bilinmemesi yüzünden verilen raporlar yetersiz ve çoğu kez yanlış olmaktadır. Şunu ekleyelim ki, Adli Tıp Kurumu başvurulması zorunlu bir bilirkişi olmayıp, iş yoğunluğu ve dosya fazlalığı nedeniyle raporlar geç verilmektedir. Bu nedenle aynı yeterlikte olan Tıp Fakülteleri sağlık kurullarına başvurulmalıdır.