1- Yeni Tüketici Yasası'nın Tüketici mahkemelerini görevli kıldığı savı
6502 sayılı yeni Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu'nun 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra, özellikle Yasa'nın 3.maddesindeki "tüketici işlemi" tanımına dayanılarak bazı hukukçular tarafından bundan böyle "tıbbi hatalar veya anlaşmazlıklar söz konusu olduğunda, hekimlere ve hastanelere karşı Tüketici Mahkemelerinde dava açılması gerekeceği" savı ileri sürülmüş olup, bunun doğru olup olmadığı aşağıda incelenecektir.
2- Yasadaki tanımlara göre, hasta "tüketici" ve hekim "hizmet sağlayıcı" kabul edilebilir mi?
Yasa'nın 3.maddesindeki tanımları inceleyerek, hasta-hekim ve hasta-hastane ilişkisinin bir mal veya hizmet satımı, bir üretici-tüketici, bir sağlayıcı-hizmet alıcısı ilişkisi sayılıp sayılamayacağını araştıralım:
Yasa'nın 3. maddesindeki tanımlar ve değerlendirmelerimiz:
a) Hizmet: Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan ya da yapılması taahhüt edilen mal sağlama dışındaki her türlü tüketici işleminin konusudur.
Değerlendirme: Hasta ile hastane-hekim ilişkisi bir "hizmet sözleşmesi" ve "tüketici işlemi" midir ? Öyle ise kim kimi tüketmektedir ya da tüketilen nedir ?
b) Sağlayıcı: Ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
Değerlendirme: Hasta "tüketici" midir, hekime tedavi için başvurduğunda "tükettiği" nedir ? Hekim hastaya "hizmet" mi sunmaktadır, öyle ise hasta-hekim ilişkisinin hukuksal niteliği nedir, hizmet sözleşmesi mi ?
3- Hastanelerin hastaya sunduğu nedir ?
Hastanenin hastaya "hizmet" sunduğunu da söyleyemeyiz. Çünkü öğretide ve Yargıtay kararlarında "Hasta Kabul Sözleşmesi" yalnız hizmet değil, tıbbi tedavi yönünden vekalet sözleşmesi, barındırma (oda, yatak) yönünden kira sözleşmesi, yedirip içirme yönünden satım sözleşmesi unsurlarını taşıması nedeniyle bir "karma sözleşme" olarak nitelenmektedir.
a) Yasa'da mal ve satıcı tanımları
Hekim yönünden değilse de, Hasta Kabul Sözleşmesi"nin yukarda açıklanan niteliklerine bakarak, yeni Tüketici Yasası'ndaki "mal" ve "satıcı" tanımlarını da gözden geçirelim:
Mal: Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi mallardır.
Satıcı: Ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişi.
b) Hasta Kabul Sözleşmesi bir "tüketici işlemi" midir?
Yukardaki tanımlar, "Hastaneye Kabul Sözleşmesi"ni bir anlamda "tüketici işlemi" olarak değerlendirmemize elverişli ise de,eğer hasta tıbbi hata sonucu ölmüş veya beden gücü kaybına uğramışsa, bizce bu tür davaların incelenme yeri, görev alanları "ayıplı mal ve ayıplı hizmet" ile sınırlanması gereken Tüketici Mahkemeleri değil, Asliye Hukuk Mahkemeleri olmak gerekir. Aksi takdirde Tüketici Mahkemeleri "uzmanlık mahkemesi" niteliğini yitirecek ve mahkemenin yargıçları, birbirinden farklı davalarla bunalan asliye hukuk yargıçlarının durumuna düşeceklerdir.
4- Hekim ve hastane ile hasta arasındaki ilişki "tüketici işlemi" sayılabilir mi?
Öyle sanıyoruz ki, bazı kişilerin bundan böyle "hekimlere ve hastanelere karşı açılacak davalarda" Tüketici Mahkemelerinin görevli olacağına ilişkin savları, 6502 sayılı yeni Yasa'daki "tüketici işlemi" tanımının yorumuna dayanmaktadır. Tanım şöyledir:
Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında, ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem.
Yukardaki tanıma bakarak, bazı hukukçuların yaptıkları yorumlara göre, yalnız hekimlere ve hastanelere karşı değil, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemlerden kaynaklanan anlaşmazlıklara Tüketici Mahkemelerinin bakacağı sonucuna varırsak, o zaman Tüketici Mahkemeleri, "uzmanlık mahkemeleri" olmaktan çıkarak asliye hukuk mahkemelerinin yerini alırlar ki, yasakoyucunun böyle bir sonucu amaçladığını sanmıyoruz.
5- Tüketici neyi tüketir?
Yukardaki "tüketici işlemi" tanımında bir ayrıntı gözden kaçırılmaktadır. O da art arda sayılan sözleşme türlerinin "gerçek veya tüzel kişiler" ile "tüketiciler" arasında kurulan sözleşmelerle sınırlı tutulmasıdır. O zaman Yasa'nın 3.maddesindeki "tüketici" tanımına bakalım:
Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi
Burada, yukardaki tanımla yetinmeyip "tüketici"nin sözlük anlamına bakmak gerekmektedir. Tüketici neyi tüketir ?
a) Tüketici yeyip içmek için satın aldıklarını tüketir.
b) Satın aldığı eşya, aygıt ve her türlü nesneler kullanım süresi dolup işe yaramaz hale gelince tüketilmiş olur.
c) Ancak bir taşınmaz satın alınmışsa, her ne kadar binanın da bir ömrü varsa da, yıkılınca arsası üzerindeki mülkiyet sona ermeyeceğinden bu bir tüketim değildir.
d) Tüketici bir hizmet satın almışsa, hizmetin tamamlanmasıyla sözleşme sona ermiş olur. Örneğin Yasa'da sınırlı olarak sayılan devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri, paket tur sözleşmeleri, abonelik sözleşmeleri gibi sözleşmeler.
6- Yasa'daki "Tüketici Sözleşmeleri"
Tüketici mahkemelerinin görevine giren mal ve hizmet sözleşmeleri "Tüketici Sözleşmeleri" başlığı altında Yasa'da sınırlı olarak yer almış olup, bunlar:
1- Taksitle satış sözleşmeleri
2- Tüketici kredisi sözleşmeleri
3- Konut finansmanı sözleşmeleri
4- Ön ödemeli konut satış sözleşmeleri
5- Diğer Tüketici Sözleşmeleri
a) İş yeri dışında kurulan sözleşmeler
c) Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeler
d) Devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri
e) Paket tur sözleşmeleri
f) Abonelik sözleşmeleri
g) Süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen promosyon uygulamaları
Yasada sınırlı olarak sayılan yukardaki sözleşme türlerinin dışında, 3.maddedeki "tüketici işlemi" tanımını ileri sürerek Tüketici Mahkemelerinin görev alanını alabildiğine genişletip, onları asliye hukuk mahkemeleri konumuna getirmek asla doğru bir yorum değildir.
7- Yasadaki "ayıplı hizmet" ve "ayıplı mal" hükümleri, hekim ve hastane sorumluluğuna uygulanamaz
Yeni Tüketici Yasası'nın "ayıplı hizmet" ve "ayıplı mal" hükümleri gözden geçirildiğinde, bunların hekim ve hastane sorumluluklarına uygulanamayacağı sonucuna varıyoruz. Özellikle, tüketicinin seçimlik hakları incelendiğinde bu olanaksızlık açıkça görülecektir.
a) Yasa'nın "ayıplı hizmet" bölümündeki "tüketicinin seçimlik hakları" şöyledir:
Madde 15 - (1) Hizmetin ayıplı ifa edildiği durumlarda tüketici,
- hizmetin yeniden görülmesi,
- hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı,
- ayıp oranında bedelden indirim veya sözleşmeden dönme haklarından birini sağlayıcıya karşı kullanmakta serbesttir.
Yukardaki hükümleri tıbbi hatalara nasıl uygulayacağız ? Örneğin, hekim hatası sonucu hasta ölmüşse ya da beden gücü kaybına uğramışsa, hizmetin yeniden görülmesi ya da ücretsiz onarım, yani yeniden tedavi veya ayıp oranında bedelden indirim ölüyü veya kaybolan uzvu geri getirecek midir ?
Görüldüğü gibi, hekim-hasta ilişkisinde hekimi "hizmet sunucu" ve hastayı "tüketici" olarak nitelemek olanaksızdır. Dolayısıyla, yeni yasa ile bu tür olayların Tüketici Mahkemelerince incelenmek gerekeceğine ilişkin görüşler yanlıştır.
b) Yasa'nın "ayıplı mal"dan sorumluluk bölümündeki "tüketicinin seçimlik hakları"nı hastanelerin hizmet ve ürün sunumuna uygularsak gene mantık dışı bir sonuçla karşılaşırız.
Yasa'nın "ayıplı mal" bölümündeki "tüketicinin seçimlik hakları" şöyledir:
Madde 11 - (1) Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici;
- Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,
- Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,
- Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
- İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme,
seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
Yukardaki hükümleri, hastaneleri "hizmet ve mal satıcısı" ve hastaları "tüketici" kabul ederek uygulamaya kalkışırsak, bakınız nelerle karşılaşırız:
Hastanelerin işlevleri nelerdir ?
- Hasta doğrudan hastaneye başvurmuşsa, hastane yönetimi, yardımcı kişi kullanan sıfatıyla kadrosundaki bir uzman hekimi hastayı tedavi etmekle görevlendirecektir. Bu durumda tedaviden zarar gören hasta veya yakınlarına karşı hekim ve hastane yönetimi ortaklaşa sorumlu olacak; hasta tıbbi hata sonucu ölür veya sakat kalırsa, yukarda açıklandığı gibi, sözleşmeden dönme, ücretsiz onarım, malı veya hizmeti değiştirme, bedelden indirim gibi seçimlik hakların kullanılması, öleni veya kaybolan organı geri getirmeyecektir.
- Hastanenin tıbbi tesislerinden hasta bir zarar görmüşse ve bu zararın giderilmesi olanağı varsa, ayrıca tahlil ve görüntüleme sonuçları hatalı ise, yatırma ve yedirip içirme hizmetleri ayıplı ve kötü yapılmışsa, belki bu gibi durumlarda Tüketici Yasası'ndaki seçimlik haklardan ve Tüketici Mahkemesinin görevli olacağından söz edilebilir ise de, sağlık hizmetlerinin ve tıbbi işlemlerin karmaşıklığı nedeniyle bunun dahi doğru bir uygulama olmayacağı görüşündeyiz.
- Hasta ile hekim ve hastane arasındaki ücret anlaşmazlıkları için Tüketici Mahkemelerinin görevli olacağı düşünülebilir ise de, buna dahi karşı çıkıyoruz. Çünkü:
Özel hastaneler "ticari" kuruluşlar olduğu için ücret uyuşmazlıklarının Ticaret Mahkemelerinde incelenmesi gerekecektir.
Kamu hastaneleri ise "hizmet" sundukları için onlara karşı İdari Yargı'da dava açılacaktır. Her ne kadar 6502 sayılı yeni Tüketici Yasası'nın 3.maddesindeki her tanımın başına "Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere" açıklaması konulmuş ise de, kamu hastanelerinin hizmet kusurları için Tüketici Mahkemelerinin görevli kabul edilmesi, Anayasa’nın 40/2. ve 129/5.maddeleri ile 657 sayılı yasanın 36/3.maddesine aykırıdır. Yeni Tüketici Yasası'nı hazırlayanlar, kamu tüzel kişilerinin "hizmet" sunumlarını bu Yasa kapsamına alarak Anayasa hükümlerini gözden kaçırmışlardır. Benzer hata 6100 sayılı HMK'nun 3.maddesiyle yapıldığı için Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
Görüldüğü gibi, ücret anlaşmazlıklarının dahi Tüketici Mahkemelerine taşınmasının yeri ve olanağı bulunmamaktadır.
VIII- TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN GÖREV SINIRI
1- Tüketici Mahkemelerinin görev alanı "ayıplı mal" ve "ayıplı hizmet" ile sınırlı olmak gerekir.
6502 sayılı yeni Yasa'nın 3.maddesindeki "tüketici işlemi" tanımında,
Mal veya hizmet piyasalarında, ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemler Yasa kapsamında kabul edilmiş ise, bu tanımı ve Tüketici Mahkemelerinin görev alanını "ayıplı mal" ve "ayıplı hizmet" ile sınırlamak gerektiği düşüncesindeyiz. Aksi takdirde, Tüketici Mahkemeleri uzmanlık mahkemeleri olmaktan çıkar ve asliye hukuk mahkemelerinin yerini almış olur.
Daha da ötesi, sigorta, bankacılık, taşıma gibi Ticaret Kanunu'nda düzenlenen ve her biri ayrı uzmanlıkları gerektiren konularda Ticaret Mahkemeleri yerine Tüketici Mahkemelerinde dava açılması gibi garip durumlar da ortaya çıkar.
2- Örneklerle açıklama
Yasa'daki "tüketici işlemi" tanımına bakılarak bütün "eser" sözleşmelerinin Tüketici Mahkemelerinde inceleneceği sonucuna varırsak, apayrı bir uzmanlık konusu olan "inşaat sözleşmeleri"nden çıkan anlaşmazlıkları, asliye hukuk mahkemelerinden alıp tüketici mahkemelerine taşımış oluruz.
Tanımda yer alan taşıma, simsarlık, sigorta ve bankacılık ticari konular olup, bu tür sözleşmelerden çıkan anlaşmazlıkların tümü Tüketici Mahkemelerinde görülemez. Yalnızca mal ve hizmet satımlarındaki ayıplar için Tüketici Mahkemelerine başvurulabilir.
Mal ve hizmet satımında üründeki ve hizmetteki ayıp için önce seçimlik haklar kullanılıp, çözümsüzlük halinde Tüketici Hakem Kurullarına ve Tüketici Mahkemelerine başvurulabilir ise de, eğer "ayıplı mal" veya "ayıplı hizmet" söz konusu değilse, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılmalıdır. Aksi takdirde başta Borçlar Kanunu olmak üzere, ilgili yasalar devre dışı bırakılmış olur.
Örneğin, kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde eksik ve kusurlu işlerin incelenme yeri asliye hukuk mahkemeleri olmak zorundadır. Zaten Tüketici Kanunu'nda sınırlı olarak sayılan sözleşme türleri arasında devre mülk ve devre tatil sözleşmeleri yer almış ise de, taşınmaz satım sözleşmelerinden söz edilmemiştir.
Tüketici işlemi tanımında "vekalet sözleşmesi"nin de yer almasına bakarak, bundan böyle avukat-müvekkil anlaşmazlıklarını tüketici mahkemesine mi götüreceğiz? Bu pek tuhaf olur.
Hekim-hastane hatalarının da tüketici mahkemelerinde inceleneceği görüşü bu "vekalet" sözünden çıkmış olmalı. Çünkü, hasta-hekim ilişkisinin hukuksal niteliği "vekalet sözleşmesi" olarak nitelenmekte; bunun yasal dayanağı olarak 6098 sayılı TBK'nun 502.maddesi (önceki 818 sayılı BK.386.maddesi) gösterilmektedir. Anılan maddede "Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır” denilmiş olup,biz buna karşı çıkıyoruz ve hekim-hasta ilişkisinin kendine özgü bir sözleşme türü olduğunu savunuyoruz.
3- Ölüm ve bedensel zararlar Tüketici Mahkemelerinde görülemez
İster hekim-hastane hatalarından kaynaklansın, ister başka sözleşme türlerinin, örneğin taşıma sözleşmesinin gereği gibi yerine getirilmemesinden ya da sözleşme dışı sorumluluklardan kaynaklansın, ölüm ve bedensel zararlar nedeniyle tazminat davaları Tüketici Mahkemelerinde görülemez. Zaten bunlar ayrı uzmanlık mahkemelerini gerektirmektedir. Yıllardan beri bunu savunuyoruz.
4- Tüketici mahkemelerinin görev alanı konusunda vardığımız sonuç
6502 sayılı yeni Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerini inceleyerek, Tüketici Mahkemelerinin işlevinin ve görev alanının "ayıplı mal" ve "ayıplı hizmet" ile sınırlı olduğu; Yasa'nın 3.maddesinde yer alan "tüketici işlemi" tanımının geniş yorumlanarak bu mahkemelerin görev alanlarının genişletilemeyeceği sonucuna varmış bulunuyoruz.