Menu

Arama Yapın

HMGS PANELİMİZİN DEMOSUNU İNCELEMEK İÇİN TIKLA

Menu


KANUN YOLLARINA BAŞVURMADA PARASAL SINIRLAR YA DA HAK ARAMA TARİFESİ

01 Kasım 2024

Bu makale 108 kez okundu.

Yazar Çelik Ahmet ÇELIK
Makaleyi PDF olarak İndir

Özet: Kanun yollarına (istinafa ve temyize) başvurularda parasal sınırların, her yıl Maliye Bakanlığı’nca belirlenen “yeniden değerleme oranında” artırılacağına ilişkin 6100 sayılı HMK’nun Ek-1 maddesinde yapılan düzenleme, uygulamada karışıklıklara neden olacak, haksız sonuçlar yaratacak ve adalete erişimi güçleştirecek nitelikte olup, elektriğe, suya, benzine zam yapar gibi hak arama sınırlarının her yıl artırılmasının, hukukun ve yargının anlam ve işlevine, Anayasa’nın 2.maddesindeki sosyal hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu düşüncesindeyiz.

Ülkemizde ekonomik sıkıntılar her geçen yıl artmakta, paranın değeri ve halkın alım gücü hızla düşmekte; yaşam koşulları zorlaşmaktadır. Bu ise, en küçük para değerinin bile hak aramada öneminin artması demektir. O halde, bu sıkıntılı yıllarda, güç yaşam koşullarında hak arama sınırları hiç artmamalıydı ve 6100 sayılı HMK’nun ilk biçimindeki parasal sınırlar hiç değişmemeliydi.   

1- Hak aramada parasal sınırlara ilişkin yasa değişikliği

6100 sayılı Hukuk Yargılama Yasası’nın yürürlüğe girdiği 2011 yılından 2016 yılına kadar parasal sınırlar, istinafa başvuruda 1.500 lira, temyize başvuruda 25.000 lira iken, 24.11.2016 tarihinde 6763 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle istinafa başvuru 3.000 lira ve temyize başvuru 40.000 liraya yükseltilmiş; bununla yetinilmeyip aynı 6763 sayılı Yasa’nın 44.maddesiyle 6100 sayılı HMK’na eklenen “parasal sınırların artırılması” başlıklı Ek Madde 1’in 1.fıkrasında, kanun yollarına ilişkin “341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır” denilerek, hak arama yolları her yıl değişen ve artan tarifelere bağlanmıştır.

Böylece, 2017 yılından başlayarak her yıl “yeniden değerleme oranında” artırılan ve artırılacak olan hak aramada parasal sınırların uygulanmasına baktığımızda bunların akılda kalması oldukça güçtür. Üstelik parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarlar esas alınacağı için, işler iyice karışmaktadır.

2- Yasa değişikliğinden sonraki parasal sınırlar

a) İstinaf yoluna başvurmada parasal sınırlar, HMK’nun ilk şeklinde 1.500 lira iken, 2016 yılında 3.000 lira olmuş; 2017 yılından başlayarak yeniden değerlendirme oranında artışlarla 2017 yılında 3.110 lira, 2018 yılında 3.560 lira, 2019 yılında 4.400 lira, 2020 yılında 5.390 lira olmuştur.

b) Temyiz yoluna başvurmada parasal sınırlar, HMK’nun ilk şeklinde 25.000 lira iken, 2016 yılında 40.000 lira olmuş; 2017 yılından başlayarak yeniden değerlendirme oranında artışlarla 2017 yılında 41.530 lira, 2018 yılında 47.530 lira, 2019 yılında 58.800 lira. 2020 yılında 72.070 lira olmuştur.

c) Duruşma istemlerinde parasal sınırlar, HMK’nun ilk şeklinde 20.000 lira iken, 2016 yılında 60.000 lira olmuş; 2017 yılından başlayarak yeniden değerlendirme oranında artışlarla 2017 yılında 62.290 lira, 2018 yılında 71.300 lira, 2019 yılında 88.210 lira, 2020 yılında 108.120 lira olmuştur.

Tablo aşağıdaki gibidir:

Yıllar

YD.oranı

 İstinaf

 Temyiz

Duruşma

2011

      -

  1.500

25.000

20.000

2016

      -

  3.000

40.000

60.000

2017

% 3.83

  3.110

41.530

62.290

2018

% 14,47

  3.560

47.530

71.300

2019

% 23,73

  4.400

58.800

88.210

2020

% 22,58

  5.390

72.070

108.120

 

Şimdi bu rakamlara bakarak soralım: Bunların akılda kalması mümkün müdür ? Üstelik her biri “hükmün verildiği tarihteki miktarlara göre” uygulanacaktır. Bunun ilk karar tarihi, istinafı, temyizi vardır. Bunlar nasıl ayırt edilecektir? Bölge mahkemeleri veya Yargıtay kendilerine gelen binlerce dosyanın kesinlik sınırlarını nasıl ayırt edeceklerdir ? Bütün bunların zor, hatta imkânsız olduğunu; bugüne kadar pek çok hak kayıplarına neden olunduğunu ve olunacağını söylersek yanılmış mı oluruz ?

3- Hak aramada her yıl değişen parasal sınırların sakıncaları         

a) Hak arama sınırlarının her yıl, elektriğe, suya, benzine zam yapar gibi artırılmasının, yargının anlam ve işlevine, Anayasa’nın 2.maddesindeki sosyal hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu düşüncesindeyiz.

Vergiler ve yargı harçları artırılabilir ama, hak aramanın önüne parasal engeller konulması, adalete erişimi zorlaştırmak demektir. Ülkemizde yüksek bir enflasyon, ekonomik sıkıntılar her geçen yıl artarken, halkın alım gücü düşmekte; yaşam koşulları zorlaşmaktadır. Bu ise, onlar yönünden en küçük para değerinin bile hak aramada öneminin artması demektir. O halde, bu sıkıntılı yıllarda, güç yaşam koşullarında hak arama sınırları hiç artmamalı ve 6100 sayılı HMK’nun ilk biçiminde olduğu gibi değişmez ve akılda kalıcı sabit rakamlar konulmalı; bunlar hiç değişmemelidir.  

b) Yaptığımız araştırmalar sonucu, istinaf ve temyiz başvurularında her yıl artan parasal sınırların uygulamada karışıklıklara, haksızlıklara neden olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Rakamların akılda kalıcı olmamasının yanı sıra, “parasal sınırların uygulanmasında, hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınacağı” için, bunun zaman zaman gözden kaçırıldığı, parasal sınırlama dönemlerinin birbirine karıştırıldığı söylenmektedir. Kuşkusuz bunlar haksızlıklara neden olmaktadır ve de olacaktır. 

c) Kanun yollarına başvurularda, her yıl yeniden değerleme oranında belirlenen parasal sınırların (hak arama tarifelerinin) sakıncalarını, değerli Usul Hukukçusu Prof.Dr. Hakan Pekcanıtez, üç ciltlik Usul Hukuku kitabının 3’üncü cildinin 2204 sayfasındaki 85 no.lu dipnotunda açıklamıştır. Çoğu kişinin dip not okuma alışkanlığı olmadığını bildiğimiz için, görülsün ve okunsun diye aynen aşağıya alıyoruz:

“Kanun, miktar ve değere tabi malvarlığına ilişkin davalarda bir sınır koymuştur. Bu sınır istinaf mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihte 1500 lira iken, daha sonra 6763 sy. Kanunla bu sınır 3000 liraya çıkarılmıştır.

Daha sonra 6763 sy. Kanun ile 6100 sy. HMK’na eklenen Ek Md. 1 ile “2017 için istinaf sınırı 3110 lira gibi, akılda kalması zor, hukuki bir temeli bulunmayan rakamlardır.”

Böylece 1086 sy. HMK’ndaki eski, yanlış, hukuki güvenliğe, hukuki istikrara aykırı uygulamaya geri dönülmüştür.

Her yıl bu rakamların hem de akılda kalması ve istikrar kazanması zor sayılarla güncellenmesi zamanla aynı dava içinde farklı rakamlarla sınırların belirlenmesi gibi bir durum ortaya çıkarmakta, aynı yargı sistemi içinde aynı davadaki kararların haklı ve hukuki bir sebep yokken değişmesine yol açmakta, hukuki güvenlik ve istikrarı zedeleyerek bu tür sınırların bilinirliğini ortadan kaldırmakta, ayrıca günlük hukuk uygulamasında da kişiler, avukatlar, mahkemeler nezdinde karışıklık ve hak kaybına yol açacak sonuçlar doğurmaktadır.

Unutmamak gerekir ki Bölge Adliye Mahkemeleri faaliyete başlamadan önce, eski kararlar için 1086 sy. HMUK’undaki kanun yolu da şu anda uygulamaya devam etmektedir. Bu karışıklığın içinden çıkmak kolay değildir. Aynı gün onlarca dosyaya bakan, bir yılda binlerce dosyaya bakan bir hâkim ve mahkeme, istinaf mahkemesi ve Yargıtay, önündeki her bir dosya için bu rakamları tek tek her bir yıl için kontrol etmek durumundadır. Bunun akılda kalan sabit rakamlarla değil, ancak sürekli güncellenen bir tablo çerçevesinde yapılması zorunludur. Şüphesiz bu milyonlarca dosyanın incelendiği sistemin bütünü içinde hem gereksiz zaman ve emek kaybına yol açacak hem de içinde yanlışlık yapma ihtimalini barındıracaktır.

Basit bir hesapla, bu tür bir uygulama 3 milyon dosya için gereksiz yere 3 milyon dakikalık zaman kaybı ortaya çıkacaktır. Bu ise yaklaşık 2.000 gün veya 6 yıla yakın bir zaman kaybı ortaya çıkaracaktır. Bunun hukuki olumsuzluğu yanında, ekonomik ve sosyal yönden psikolojik etkisi de unutulmamalıdır. Zira bu düzenlemeler, ülkemizin geldiği ekonomik durum ve istikrarın da inkârı anlamına gelerek adeta az gelişmiş ülkelerdeki istikrarı olmayan bir durum varmış gibi, artışın olumsuz psikolojisini yargıya taşımaktadır. Mevzuat Hazırlama Yönetmeliğine göre, hazırlanan mevzuatta birçok yönden etki analizi yapılması gerekmektedir. Tüm bunlar bir analiz yapılmadan düzenleme yapıldığı sonucu doğurmaktadır.”