Menu

Arama Yapın

HMGS PANELİMİZİN DEMOSUNU İNCELEMEK İÇİN TIKLA

Menu


TASARRUFUN İPTALİ DAVALARINDA “TASARRUFUN İPTALİ SEBEPLERİ”NE GENEL BİR BAKIŞ

01 Kasım 2024

Bu makale 365 kez okundu.


ÖZET: Borçlunun  hangi tasarruflarına ilişkin olarak iptal davasının davacı-alacaklı tarafından talep edileceği ve dava dilekçesinde dayanılan iptal sebeplerinin neler olabileceği

ANAHTAR KELİMELER : Tasarrufun iptali, İptal sebepleri, Dava dilekçesi

 

                                                                       *

            I-●Davacı (A) LTD. ŞTİ. vekili 10.02.2020 tarihli “ihtiyati haciz”  ve “dava konusu taşınmazların tapu kaydına ‘davalıdır şerhi’ konulması”  talepli “dava dilekçesi”nde özetle;

            -“Müvekkili  (A) LTD. ŞTİ tarafından, -satın aldığı in-şaat demirlerinin bedelini ödememiş olan- davalı(B) LTD. ŞTİ. hakkında ……….. İcra Dairesi’nde icra takibinde (Dosya No:2019/….) bulunduğunu,

            - Borçlunun hakkındaki bu takibe itiraz etmemesi nedeniyle takibin kesinleştiğini,

b e l i r t e r e k;

            -“Borçlu tarafında –müvekkiline ait olan (faiz ve yargılama giderleri hariç olan) 41.000.000 TL. borcunu ödememek için- malvarlığından çıkarılmış olan taşınmazlar hakkında yapılmış olan satış işlemlerinin iptali ile kendilerine satış yetkisi verilmesini,

            - Yine davalı-borçlu tarafından üçüncü kişi H.G’ye satılan –T….., Ç…., …. ada, 11 parsel sayılı- taşınmaz daha sonra başka bir kişiye satılmış olduğundan bu taşınmaz bakımından iptal davasını bedele dönüştürdüklerini açıklayarak bu taşınmazın başka kişiye satış tarihindeki bedelinin bu davalıdan tahsiline karar verilmesini ,

            -Dava konusu (4) adet 33 ……, 33 … … , 33 … … ve 33 … … plakalı araçların borçlu şirketten 16.03.2018 tarihinde satın almış olan üçüncü kişi M.Y, bu araçların hepsini 30.03.2018 tarihinde dördüncü kişi İ.G’e devretmiş,olduğundan,‘bu araçlar bakımından açmış oldukları iptal davasını bedele dönüştürdüklerini’ açıklayarak, bu araçların, üçüncü kişi M.Y tarafından elden çıkarıldığı tarih olan 30.03.2018 tarihindeki rayiç değerlerinin bu davalıdan tahsiline karar verilmesini ,

            - Ayrıca, davalı ….BANK  tarafından ……... İcra Dairesi’nin ……… sayılı takip dosyası ile ………. İcra Dairesi’nin ………sayılıtakip dosyalarının muvazaalı olmaları nedeniyle iptalineve bu dosyalardan gerçekleştirilen ihalelerin ve ihalelerde alaca-ğına mahsuben satın aldığı taşınmazların –aynı bedelle- başka kişilere devrine ilişkin tasar-rufların muvazaalı olmaları nedeniyle iptaline karar verilmesini

i s t e m i ş t i r…

            ●Davalı- borçlu  (B) LTD. ŞTİ. vekili 09.03.2020 havale tarihli “cevap dilekçesi”nde özetle;

            -“Dava dilekçesinde harca esas olarak gösterilen 200.000 TL.’nin çok düşük olduğunu, en azından davacı- alacaklının takip dosyasında belirttiği alacak miktarı üzerinden eksik harcı tamamladıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerektiğini,

            -Alacaklının çeklere dayanarak takipte bulunduğunu, çeklere dayalı takiplerde çeklerin keşide tarihlerinin çeke bağlı alacağın doğum tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği-ni, dava konusu uyuşmazlıkta takip dayanağı çeklerin keşide tarihlerinin, dava konusu taşın-maz ve araçların devir tarihinden sonra olduğunu, bu nedenle esasa girilmeden davanın red-di gerektiğini,

            -Davacı tarafından dosyaya aciz belgesi sunulmamış olduğunu, davacının dilekçesi ekinde sunduğu borçlunun adresinde düzenlenmiş olan haciz tutanağının ‘geçici aciz belge-si’nin şekil şartlarını içermediğini, bu nedenle açılmış olan bu davanın ‘aciz belgesi yokluğu’ nedeniyle reddi gerektiğini,

            - Taraflar arasında gerçek anlamda alacak-borç ilişkisi bulunmadığını, ‘demir ticareti yapıldığına dair’ faturaların, davacı tarafından borçlunun ticari defterlerine zorla işletil-diğini, aslında faiz karşılığında borç para vermenin söz konusu olduğunu, Yargıtay kararla-rına göre ‘alacağın varlığı’ konusunda bir ihtilaf var ise, tasarrufun iptali davasında bu hu-sususun bekletici mesele yapılması gerektiğini,

            -Dava konusu taşınmazların ve davalıların fazlalığı nedeniyle uyuşmazlığın çok karmaşık ve işin içinden çıkılmaz bir hal aldığını ve bu nedenle davanın her bir davalı yönünden ayrı ayrı görülmesi için ‘tefrik kararı’ verilmesinin isabetli olacağını,

            -Borçluya ait bir kısım taşınmazların, bu taşınmazlar üzerinde ipoteği bulunan ……..BANK’ın yaptığı ipotekli takip sonucunda bu banka tarafından alacağına mahsuben satın alınmış olmasının  kesinlikle muvazaalı bir işlem olmadığını, keza ‘adı geçen banka tara-fından satın alınan bu taşınmazların daha sonra borçlunun  talimatı üzerine, borçludan ala-caklı bulunan kişilere devredilmiş olması iddiası’nın  yerinde olmadığını, kaldı ki,‘bu taşın-mazların borçludan alacaklı olan kişiler tarafından satın alınmış olması iddiası’ bir an için yerinde olsa bile, bu konuda açılacak tasarrufun iptali davasının, İİK. m. 279 uyarınca bir yıllık süre içinde açılmış olması gerektiğini, somut olayda ise bu sürenin geçtiğini”

b e l i r t e r e k,“haksız olarak açılmış olan davanın reddine karar verilmesini” istemiştir.

            ●Davalı …. BANK vekili dosyaya sunduğu “cevap dilekçesi”nde özetle;

            -“Öncelikle davacı tarafından yatırılmış olan eksik harcın davacıya tamamlattırılması gerektiğini, davacı tarafından ………. İcra Müdürlüğü’nün 2019/…. sayılı dosyada faiz ve masraflar hariç 8.456.009,46 TL.’nin talep edildiğini ayrıca davacının‘faiz ve giderler hariç sattığı inşaat demirleri karşılığında borçluda 41.000.000,00 TL. alacağının bulunduğu’ ifade edildiğinden, bu davada gösterilmiş olan 200.000,00 TL.’nin çok düşük bir değer olduğunu, bunun mutlaka yükseltilmesi gerektiğini,

            -“Tasarrufun iptali davalarında mahkemeye davacı tarafından kesin ya da geçici aciz belgesi sunulmasının zorunlu olduğunu ya da icra dosyası kapsamından borçlunun mevcut malvarlığından, alacaklının, alacağını karşılamaya yeterli malı olmadığının anlaşılması ge-rektiğini, halbuki bu davada bu şartların gerçekleşmediğini, bu noksanlığın mahkemece değerlendirilmesi gerektiğini,

            -Müvekkili bankanın borçlu (B) LTD. ŞTİ.’nden açtığı kredi nedeniyle alacaklı bulunduğunu, bu nedenle müvekkili banka tarafından borçlu hakkında 10.04.2018 tarihinde ……….. İcra Müdürlüğü’nün 2018/…. sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yaptığını, ayrıca ……….. İcra Müdürlüğü’nün 2018/…. sayılı takip dosyası ile ilamsız takip yaptığını, bu takiplerden ipotekli takibin kesinleşmesi sonucunda, borçluya ait M….. ilçesindeki 8 adet taşınmazın yapılan kıymet takdirlerinin kesinleşmesi sonucunda, bu taşınmazları alacağına mahsuben satın alındığını,

            -Müvekkili banka tarafından –muhammen bedellerinin %50’sinin biraz üzerinde bir bedelle- satın alınan bu taşınmazların, hemen sonra üçüncü kişilere satış suretiyle devredil-diğini,

            -Satış işlemlerinin sürüncemede bırakılmaması için, müvekkili banka ile borçlu ara-sında ‘iştira hakkı sözleşmesi’ yapıldığını”

b e l i r t e r e k,“müvekkili banka tarafından borçlu hakkında yapılmış olan icra takibinde ve bu icra takibinde alacağa mahsuben ihalede satın alınmış olan taşınmazların daha sonra üçüncü kişilere satışında muvazaalı bir işlemin söz konusu olmadığını, bu nedenle aleyhlerine açılmış olan bu davanın reddine karar verilmesini”  bildirmiştir.

            ●Davalılar (H.I.) ve (H) A.Ş. vekili 09.03.2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle;

            -“Davacı tarafın dava dilekçesinde, dava değeri olarak belirttiği 200.000,00 TL.’nin çok düşük bir değer olduğunu, iptal davalarında davanın değerinin, iptali istenen tasarrufun değeri ile takip konusu alacak miktarından düşük olanına göre belirlendiğinden, gerek davacının borçludan talep ettiği alacak tutarı ve gerekse iptali istenen tasarrufların değeri bu değerden çok yüksek olduğundan, 200.000,00 TL. harç yatırılarak bu davanın açılmış olmasının  isabetli olmadığını,

            - Davacı taraf dava dilekçesine kesin ya da geçici aciz belgesini eklememiş olduğun-dan, bu davanın ‘dava şartı yokluğu’ndan reddedilmesi gerektiğini,

            - Davacı tarafın,‘…. BANK tarafından borçlu şirket hakkında başlatmış olduğu icra takibinin muvazaalı olduğunu’ ispat etmesi gerektiğini,

            - Cebri icra yoluyla yapılan satışlar hakkında tasarrufun iptali davası açılamayacağı-nı, çünkü ortada borçlunun iradesiyle yapılmış bir satış bulunmadığını,

            - Müvekkillerinin, borçlunun icra dairesince satışa çıkarılmış mallarını ihalede satın almış olan ….BANK’tan satın aldığını, müvekkillerinin dördüncü kişi konumunda olduğunu ve iyiniyetli bulunduğunu, müvekkilleri ile borçlu (B) LTD. ŞTİ. arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığını”

b e l i r t e r e k,“müvekkilleri hakkında açılmış olan bu davanın reddine karar verilmesini”  istemiştir.

            ●Davalılar M.Y. ve (Y) LTD. ŞTİ. vekili 23.03.2020 havale tarihli “cevap dilekçesi”nde özetle;

            -“Davanın her bir davalı yönünden tefrik edilerek ve davacı tarafından ayrı ayrı harçlandırılarak açılması ve harca esas değerin ve bununla orantılı olarak ihtiyati haciz için istenilen teminat bedelinin arttırılması gerektiğini, halbuki bu davada bir çok taşınmazın dava konusu edilmiş olduğunu ve sadece harca esas değer olarak 200.000,00 TL.’nin gösterildiğini, bunun hatalı olduğunu, dava konusu taşınmazların değerinin çok fazla olması nedeniyle hiç olmazsa alacaklının takip dosyasında gösterdiği alacak miktarı üzerinden noksan harcın tamamlattırılması gerektiğini,

            -İptal davalarında borcun, dava konusu taşınmazların/araçların devir tarihinden önce doğması gerektiğinden ve bunun bir ‘dava şartı’ olduğundan, davanın esasına girilmeden önce bu şartın sağlanıp sağlanmadığının mahkemecere’sen araştırılması gerektiğini, icra takip dosyaları çeke dayandığından,çeklerde, borcun doğum tarihi, çeklerin keşide tarihi olduğundan, dava konusu olayda ise, taşınmaz ve araçların devir tarihlerinin, çeklerin keşide tarihlerinden önce olması nedeniyle hiç esasa girilmeden davanın usulden reddi gerektiğini,

            -Tasarrufun iptali davalarında, takip konusu alacağın takip dosyasından hiçbir şekilde tahsil edilmediğinin ve edilmesinin de mümkün olmadığının icra müdürlüğünce düzenlenen aciz belgesinin dosyaya sunulması ile ispatı gerektiğinden, bu dava dosyasına ise davacı tarafından aciz belgesi sunulmamış olduğundan ve dilekçe ekinde dosyaya konulmuş olan ‘haciz tutanağı’nın ise geçici aciz belgesinin şekil şartlarını ihtiva etmemesi nedeniyle geçerli olmadığını, bu nedenle mahkemece, açılmış olan davanın ‘aciz belgesi yokluğu’ nedeniyle reddedilmesi gerekeceğini,

            -Takip borçlusunun dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde ‘davacı taraf ile kendisi arasında gerçek bir alacak-borç ilişkisi bulunmadığını yani davacının kendisinde gerçek bir alacağını bulunmadığını’ belirttiğinden, bu hususun mahkemece araştırılması gerektiğini,

            -Müvekkilleri M.Y ile (Y) LTD. ŞTİ.’nin davalı-borçlu  (B)  LTD. ŞTİ.’nden alacaklı olduğunu, çünkü bu şirketlerin müvekkilinden bedelini aldığı halde teslim etmesi gereken demir ve inşaat malzemelerini müvekkili M.Y’a teslim etmediği gibi, aldığı parayı da iade etmediğini, borçlu  (B) LTD. ŞTİ.’nin ekonomik durumunun  bozulması üzerine, dava konusu araçları ve taşınmazları müvekkilime alacağına karşılık devrettiğini, bu durumda İİK.’nun 279. maddesi uyarınca bu tasarrufların iptali gündeme gelebilirse de, bir yıllık dava açma süresinin geçmiş olması nedeniyle, davacının müvekkili hakkında açmış olduğu bu davanın reddi gerektiğini,

            - Diğer müvekkili (Y) LTD. ŞTİ.’ne borçlu (B) LTD. ŞTİ. tarafından devredilmiş olan taşınmazların üzerinde ….BANK lehine ipotek bulunduğundan, bu taşınmazlar ipotekle yüklü olarak müvekkiline devredildiğinden, daha sonra ipotek bedelinin bankaya ödenmemesi üzerine,…. BANK tarafından yapılan ipotekli takip sonucunda bu taşınmazların icra yoluyla satıldığını ve müvekkiline para artmadığından bir ödeme yapılmadığını, dolayısıyla müvekkilinin sorumluluğunun sona erdiğini”

b e l i r t e r e k,“müvekkilleri hakkında açılmış olan bu davanın reddine karar verilmesini”  istemiştir.

            ● Davalı S.K vekili 09.03.2020 tarihli “cevap dilekçesi”nde özetle;

            -“Davacı vekilinin pek çok gayrımenkul ile ilgili olarak açtığı bu davada, dava değerini 200.000,00 TL. olarak belirtmiş olmasının hatalı olduğunu, harcın öncelikle ikmali gerektiğini,

            -Müvekkilinin, davacının alacaklı olduğu  (B) LTD. ŞTİ.’nden hiçbir gayrımenkul satın almadığını,

            -H.G isimli kişinin satışa çıkardığı gayrımenkullerin tamamını, bedelini ödeyerek kendisinden satın aldığını, satış bedelinin de rayice uygun olduğunu, ayrıca bu gayrımenkuller üzerinde ….bankasına ait ipoteklerin de bulunduğunu”

b e l i r t e r e k,“usul ve yasaya aykırı olarak açılmış bu davanın reddine karar verilmesini”  istemiştir.       

            ●Davalı M.D vekili 09.03.2020 tarihli ‘cevap dilekçesi’nde özetle;         

            -“Müvekkilinin ……..’de kuracağı iş için ……BANK’tan dava konusu taşınmazı, bedelini ödemek suretiyle satın aldığını,

            -“Müvekkilinin müdürü olduğu ……….FİRMASI’nın; davacıya borçlu olan(K) ve (B) LTD. ŞTİ. ile arasında ticari ilişki bulunduğunu, bu ilişki nedeniyle adı geçen firmadan 4.500.000,00 TL. alacağı bulunduğunu,       -“İptal davası açan davacının öncelikle borçluda gerçek bir alacağının bulunması gerektiğini, bu hususun çeşitli Yargıtay kararlarında açıkça ifade edildiğini, mahkemece davacının gerçek anlamda borçluda alacağı bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği-ni”

b e l i r t e r e k,“haksız ve mesnetsiz açılmış olan davanın reddine karar verilmesini” talep etmiştir.

            ●Davalılar Ş.G, A.A ve M.A vekili 01.04.2020 tarihli “cevap dilekçesi”nde özetle;

            -“Dava dilekçesinde gösterilen harca esas değerin ve bununla orantılı olarak ihtiyati tedbir için istenen teminat bedelinin arttırılması gerektiğini, bu davada bir çok taşınmaz dava konusu edilmiş olmasına rağmen, dava değeri olarak sadece 200.000,00 TL.’nin gösterilmiş olmasının yerinde olmadığını, bu nedenle eksik harcın davacı tarafa tamamlattırılması gerek-tiğini,

            -İptal davalarında borcun, dava konusu taşınmaz ya da aracın devir tarihinden önce doğmuş olması gerektiği, bunun bir dava şartı olduğu, dava konusu olayda davacı tarafın çeklere dayanarak icra takibinde bulunduğunu, çeklerin keşide tarihinin alacağın doğum tarihi olarak kabulü gerektiğinden, burada ise çeklerin keşide tarihlerinin dava konusu taşınmazların devir tarihinden sonra olduğu görüleceğinden, ‘ön şart yokluğu nedeniyle usulden’ bu davanın reddine karar verilmesi gerektiğini,

            -İptal davalarında, dava dosyasına davacı-alacaklı tarafından aciz belgesi sunulması gerekirken, henüz dosyaya böyle bir belge sunulmadığını, dava dilekçesi ekinde sunulan haciz tutanağının geçici aciz belgesi niteliğinde sayılamayacağını,

            -Müvekkili A.A tarafından H.G isimli şahıstan (3) adet taşınmaz satın alındığını, davacıya borçlu olan(B)  LTD. ŞTİ. isimli firmadan müvekkili tarafından herhangi bir taşınmaz satın alınmadığını,-Müvekkili M.A tarafından ….BANK’tan taşınmaz satın alındığını, müvekkilinin davacıya borçlu (B) LTD. ŞTİ. isimli firma ile bir ilgisi bulunmadığını,

            -Müvekkili Ş.G’nün de dava konusu taşınmazı ……..BANK’tan satın aldığını, davacıya borçlu  (B) LTD. ŞTİ. ile bir ilgisi olmadığını,

            -Bankanın bir güven kurumu olduğunu, borçlu(B)  LTD. ŞTİ. ile birlikte hareket etmesinin düşünülemeyeceğini, davacının ‘……….BANK’ın borçlu(B) LTD. ŞTİ. isimli firmasındaki alacağının gerçek olmadığını’ ispat etmesi gerektiğini, müvekkillerinin iyiniyetli 3. kişi konumunda olduklarını”

b e l i r t e r e k,“haksız açılan davanın reddine karar verilmesini”istemiştir.

            ●Davalı İ.K vekili “cevap dilekçesi”nde özetle;

            -Davacı vekilinin dosyaya sunduğu dilekçesinde ‘müvekkili ile ilgili taşınmazın bedeli-nin 19.000.000,00 TL. olduğunu’ beyan etmiş, ayrıca ‘borçludaki alacaklarının ise 43.000.000,00 TL. olduğunu’ bildirdiğini, bu nedenle harcın müvekkilleri yönünden 19.000.000,00 TL. üzerinden tamamlanması gerektiğini,

            -Müvekkilinin ….BANK’tan (3) adet daireyi, bedelini adı geçen bankaya yatırmak suretiyle satın aldığını, davacının ‘satın alma bedelinin düşük olduğu’ şeklindeki beyanının bu davada tartışılamayacağını, çünkü bu bedeli banka ile müvekkilinin aralarında kararlaştırdıklarını,

            -Müvekkilinin iyiniyetli 3. kişi konumunda olduğunu, ‘satıcı bankanın kötüniyetli olduğu ve hileli işlemlerle gayrımenkul edindiği’ ispatlandıktan sonra, müvekkili ile banka arasındaki satışın tartışmaya açılabileceğini, müvekkili tarafından davacının alacaklı olduğu  (K) ve (B)  LTD. ŞTİ. isimli şirketten satın alınmış bir gayrımenkul bulunmadığını”

b e l i r t e r e k,“açılmış olan davanın reddine karar verilmesini” talep etmiştir.

            II- Mahkemece –davacı vekilinin talebi doğrultusunda-  14.02.2020 tarihli  “ARA KARARI”  ile; dava konusu –iptali talep edilen- taşınmazların tapu kayıtları üzerine  -mahkemece verilecek kararın kesinleşmesine kadar- İİK.m. 281/II uyarınca  -dava değeri olan 200.000,00 TL.’nin %20’sine tekabül eden 40.000,00 TL. teminat karşılığında-‘ihtiyati haciz konulmasına’  karar verilmiştir.

            III-Dava dosyasına “mali müşavir”H.Ç tarafından  -…….. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/…. Esas sayılı dosyaya ibraz edilmek üzere – sunulmuş bulunan 09.07.2020 tarihli BİLİRKİŞİ RAPORU’nda;

            “Davacı (A) LTD. ŞTİ.’nin şirket adresinde incelenen 2013-2014-2015 yılı ticari (Yevmiye Defteri)’nin TTK. hükümlerine uygun olarak açılış ve kapanış onayının kanuni süresi içinde usulüne uygun olarak yapıldığı (2013 kapanış hariç), davacının bilanço esasına göre defter tasdik ettirdiği,ticari defterlere yapılan muhasebe kayıtlarının Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümlerine uygun olarak yapıldığı anlaşılmıştır.”

denildikten sonra;

            “Davacı tarafın incelenen ticari defterlerine göre taraflar arasındaki ticari ilişkinin 30.04.2013 tarihinde başladığı,…………………..……01.12.2019 tarihi itibariyle davacı tarafın, davalı taraftan toplam alacak tutarının 37.393.787,74 TL. olduğu hesap ve tespit edilmiştir.”

denilmiştir.

            IV-Hakkında «haciz» işlemine girişilen (iflâsta; «iflâs kararı verilen» (İİK. m. 165, 191/I) borçlunun tasarruf yetkisi, bu tarihten itibaren kısıtlanır.

            «Haciz»den (ve «iflâs kararı»ndan) önce, malları üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilen borçlular, henüz alacaklıların -haciz ve iflâs yolu ile- takibine hedef olmadan, onlardan «mal kaçırmak» (yani, onların hakkında yapacağı takibi semeresiz bırakmak) amacı ile, malvarlığının tamamını ya da bir kısmını, bir takım «hileli» işlemlerle (yani, bedelsiz olarak ya da çok ucuz bedelle) başkalarına (özellikle, yakınlarına, kendisinin bu amacını bilen arkadaşlarına) devredebilirler ya da bedelini kendisi ödeyerek yakınları üzerine taşınır/taşınmaz mal satın alarak malvarlığını azaltabilirler…

            İşte, bu gibi kötü niyetli borçluların «mal kaçırmak kasdı ile» yaptıkları bu tür işlemlerden zarar gören alacaklıları korumak amacı ile, onlara iptal davası denilen bir dava açma hakkı tanınmıştır.

            “Tasarrufun iptali davası” “bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kasdıyla, mallarının haczinden veya hakkında iflas kararı verilmeden önce yani henüz tasarruf yetkisinin kısıtlanmadığı dönemde, alacaklılarından mallarını kaçırmak için yapmış olduğu tüm tasarrufların, sadece davacı-alacaklı bakımından hükümsüz sayılmasını sağlamak için, ‘kural olarak’ kesin ya da geçici aciz belgesine sahip alacaklılarca, kanunda öngörülensebeplere dayanarak, beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılabilen, ‘borçlunun malvarlığından çıkardığı’ dava konusu mal ve haklar üzerinde, davacı-alacaklıya ‘cebri icra yetkisi’ tanıyan, şahsi (nisbi) nitelikte bir eda davasıdır”  ş e k l i n d e  tanımlayabiliriz.

            Bu davanın amacı, borçluların henüz tasarruf yetkilerinin kısıtlanmamış olduğu dönemde (yani; «haciz»den ve «iflâs kararı»ndan önce) alacaklılarından mal kaçırmak kasdıile, kötü niyetle yapmış oldukları hukukî işlemleri, davacı alacaklı bakımından hükümsüz sayarak, borçlunun malvarlığından uzaklaştırdığı (çıkardığı) dava konusu mal üzerinde, alacaklının -sanki, bu mal halâ borçluya aitmiş gibi- cebri icra yolu ile alacağını elde etmesini -bu malın haciz ve satışını isteyerek- sağlamaktır.[1][2]

            Yapılan açıklamalardan anlaşıldığı gibi iptal davası, «dava konusu malın aynına ilişkin bir dava olmayıp kişisel bir dava»dır.  Yani bu dava sonunda, tasarrufa konu mal, alıcının (veya devir alanın) malvarlığından çıkarılarak, tekrar borçlunun malvarlığına geri verilmez. Tasarrufa konu mal, yine alıcı (veya devir alan)ın malvarlığında kalmakla beraber, davayı kazanan davacı-alacaklı, o malı haciz ettirip sattırma ve satış bedelinden alacağını alma imkanını elde etmiş olur. Davanın konusunun taşınmaz  olması halinde, dava sonunda verilen hükümle, taşınmazın tapu kaydında bir değişiklik yapılmaz……..…”davanın kabulüne”  karar verilmesi halinde, bu hükümden sadece ‘davacı-alacaklı’ yararlanır. ‘Davalı-borçlu’dan alacaklı olan diğer alacaklılar, bu hükümden yararlanmazlar. Zaten “davanın kabulüne”  karar veren mahkeme “…….dava konusuşey üzerinde, davacı-alacaklıya ‘aciz vesikasında belirtilen’ –eğer mahkemeye kesin aciz vesikası sunulmamışsa icra dosyasındaki alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak- cebri icra yetkisi tanınmasına”  ş e k l i n d e  karar verilir… [3][4]

            İİK. mad. 277/I’de; iptal davasının, «İİK. 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı tasarruflar nedeniyle açılabileceği» belirtilmiştir (İİK. mad. 277).

            Yüksek mahkeme[5] «borçlunun iptale tabi tasarruflarının üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiş olduğunu, ancak, bu maddelerde iptal edilebile-cek bütün tasarrufların sınırlı olarak sayılmamış olduğunu, kanunun iptale tabi bazı tasarruf-lar için genel bir tanımlama yaparak, hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayini-ni hakimin takdirine bırakmış (İİK. md. 281) olduğunu, bu yasal nedenle de, davacı tarafın-dan İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkemenin bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verilebileceğini» belirtmiştir...

               V- İptal davasını kimlerin açabileceği -yani; bu davada kimlerin «davacı sıfatı»nı taşıyabileceği- İİK. mad. 277’de sayılarak (tahdidi olarak)- belirtilmiştir. Burada belirtilen kişilerin dışındakilerin dava açma hakkı yoktur.[6]

  Haciz yolu ile takiplerde;

I-a) Kesin (kat’i) aciz belgesi (İİK. mad. 143; 105/I) sahibi alacaklı açabilir.[7]

b) Geçici aciz belgesi (İİK. mad. 105/II) sahibi alacaklı açabilir.[8]

(Yukarıdaki iki durumda; borçlu hakkında alacaklı tarafından yapılmış birden fazla icra takibi varsa, alacaklı her icra takibi için ayrı ayrı aciz belgesi alarak iptal davası açabilir. Ayrıca, alacaklı bir icra takibinde aldığı aciz belgesine dayanarak, hakkında aciz belgesi almadığı icra takibine konu ettiği alacağı için iptal davası açamaz. Keza alacaklı, başka bir alacaklının almış olduğu aciz belgesine dayanarak, kendisi ayrıca aciz belgesi almadan, kendi alacağı hakkında iptal davası açamaz.)

            c) Ayrık olarak, kendisine karşı İİK. mad. 97/XVII’ye göre açılan  «istihkak davası»nda, alacaklı; aciz belgesi sunmadan  «karşılık dava» olarak da iptal davası açabilir.[9]

            Hemen belirtelim ki; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi[10] -daha önce, bu konuda verilen kararları temyizen inceleyen Yargıtay 13. Hukuk Dairesi ve Yargıtay 15. Hukuk Dairesi[11] ve Hukuk Genel Kurulu[12]gibi- «dava açarken veya daha sonra yargılama/temyiz aşamasında» aciz vesikası ibraz edilmemesi halinde, «davanın görülemeyeceğini» kabul etmiştir.

            Yakın zamana kadar, yerel mahkemelerce bu konuda verilen kararları temyizen incelemiş bulunan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi «muvazaa nedenine dayalı iptal davaları»nın- «aciz vesikası ibraz edilmesine gerek kalmadan görülebileceği»ni kabul etmekteydi…[13]

            Bugün tüm «tasarrufun iptali davalarına ilişkin olarak yerel mahkemelerce verilen kararları incelemekte olan Yargıtay 17. Hukuk Dairesi «TBK.’nun 19. maddesine dayanılarak açılmış olan muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali ve tescil davalarında» aciz belgesi aramamaktadır.[14]

            Bilindiği gibi, «kesin (kat’i) aciz belgesi», haciz edilen malların paraya çevrilmesi sonunda, alacağını kısmen ya da tamamen alamamış olan alacaklıya verilen bir belgedir (İİK. mad. 143/I).[15] Ayrıca «borçlunun hiç haczi kâbil malı bulunmadığını saptayan haciz tutanağı»(İİK. mad. 105/I) «kesin aciz belgesi hükmünde» olduğu gibi,[16]«borçlunun bulunan ve haciz edilen mallarının icra dairesince takdir edilen kıymetlerine göre, borcu karşılamayacağını belirten haciz tutanağı» (İİK. mad. 105/II) da «geçici aciz belgesi» yerine geçer.[17]

            A c i z  b e l g e s i, tasarrufun iptali davası için ‘özel bir dava şartı’dır.[18][19]

            VI- Hukukumuzda  -İsviçre ve Alman Hukuku’nun aksine[20]-  tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için “davacı-alacaklının alacağının, dava (iptal) konusu tasarruftan önce doğmuş olması gerektiği” gerek doktrinde[21] ve gerekse Yargıtay içtihatlarında[22]kabul edilmiştir.

            Borç, taraflar (davacı-alacaklı ile davalı-borçlu) arasında; ‘ç e k’den doğmuşsa, çekin bankaya/takas odasına ibraz edildiği tarih –kural olarak-   ‘davacı-alacaklının doğum tarihi’ sayılır. Ancak, davacı-alacaklı ‘alacağının, çekin düzenlendiği tarihten çok daha önce olan temel ilişki tarihinde doğduğunu’  iddia ve ispat edebilir. Bu durumda ‘çekin düzenlendiği tarih’e değil, ‘temel ilişki tarihi’ne itibar edilir.[23][24]

            Davacı-alacaklının alacağının dayanağını teşkil eden –ileri tarihli-  ç e k l e r, bir  “ÇEK TEVDİ BORDROSU” ile alacaklıya teslim edilmişse, bu bordronun ‘düzenlenme tarihi’ de  “alacaklının bu çeklere dayalı alacağının doğum tarihi” hakkında fikir verebilir[25].

            Örneğin; mütalâa (ve dava) konusu olayda;

a)19.08.2008, 29.07.2018 ve 19.11.2018 tarihli çeklerdeki alacakların, 25.09.2017 tarihli ÇEK TEVDİ BORDOSU’na göre, bu tarihlerden çok önce “07.01.2015-18.05.2015 tarihli faturalara göre” doğmuş olduğunun kabul edilmesi gerekir. (EK-1)

b)12.05.2018, 06.06.2018 tarihli çeklerdeki alacakların, 01.12.2017 tarihli ÇEK TEVDİ BORDROSU’na göre, bu tarihlerden çok önce -02.05.2016 tarihli fatura gereğince- doğmuş olduğunu kabul etmek gerekir. (EK-2)

            VII- Tasarrufun iptali davalarında davacının, davalı-borçludaki alacağının gerçek bir alacak olması gerekir.

            ●İptal davalarında, «davacının, davalılardan borçluda bir alacağının bulunması» ve «davacının; borçlu hakkında yaptığı icra takibinden bir sonuç elde edilmemiş -yani alacağın kısmen-tamamen tahsil edilmemiş- olması» ön koşul olduğundan,[26][27] mahkeme iptal davası-nın yargılaması sırasında öncelikle bu ön koşulun gerçekleşmiş olup olmadığını kendiliğinden araştırır. Bunu yaparken davacının alacağının «geçerli olup olmadığını» araştıramayacağı –ör-neğin; ‘alacağın kumar alacağı olduğunu’ ileri sürerek iptal davasını reddedemeyeceği-[28] gibi, «icra dairesinin düzenlediği aciz belgesinin geçerli olup olmadığını» da tartışamaz.[29] Tersine, aciz belgesinin iptali için icra mahkemesine yapıldığı ileri sürülen şikâyetin sonucunu, kendisi için ‘bekletici mesele’ sayması gerekir.[30]Fakat, davalı-üçüncü kişi (veya borçlu) «davacının alacağının mevcut olmadığını» -örneğin muvazaaya dayandığını- iddia ve ispat edebilir.[31] Da-valı-üçüncü kişi bu iddiasını ispat için ‘tanık’ dinletebilir…[32] Yani bu durumda HMK. mad. 200 uygulanmaz.[33] Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için, öncelikle davacının, davalı-borçluda ‘gerçek bir alacağı’nın bulunması, diğer bir deyişle tasarrufta bulunan kimse-nin ‘gerçekten borçlu olması’ gerekir. Eğer ‘gerçek bir borç’ yoksa ‘alacak’ da söz konusu olamayacağından, tasarrufun iptali davası dinlenmez.[34]

            Tasarrufun iptali davalarında, davalı-3. kişi (ya da davalı-borçlu), “davacı alacaklının davalı borçluda gerçek bir alacağının bulunmadığını” ileri sürerse, mahkemece bu durumda nasıl bir yol izlenecektir?

            “Bu iddianın tasarrufun iptali davasında araştırılamayacağı”namı karar verilecek, yoksa “bu iddianın tasarrufun iptali davasında incelenebileceği” belirtilip “davacı alacaklı tacir ise ticari defterleri[35]ve banka hesap hareketleri[36]üzerinde mali müşavir(ler) vasıtasıyla bilirkişi incelemesi yaptırılarak, davacı-alacaklı ile davalı-borçlu arasındaki ticari ilişkinin, davacı alacaklıya takip konusu yaptığı alacak kadar bir alacak doğuracak boyutta olup olmadığı” irdelenecek midir?

            Eğer davacı-alacaklı tacir ise; hem kendisinin ve hem de -tacir ise- davalı-borçlunun ticari defterlerinde inceleme yapılarak, takip konusu borcun defterlerde kayıtlı olup olmadığının araştırılarak, kayıtlarda var (yazılı) olduğu ölçüde ‘davanın kabulüne’, aksi taktirde “ön koşul yokluğundan davanın reddine”[37] karar verilmesi gerekir.

            Eğer davacı-alacaklı tacir değil ise; davacı ve davalı borçlunun takip konusu senetlerin tanzim tarihindeki ekonomik ve sosyal durumları hakkında banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, mali durumlarının araştırılması,[38] yıllık gelirlerinin ne olduğu,[39]ve davacının böyle bir borç parayı verebilecek ekonomik gücünün bulunup bulunmadığı[40] saptanarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

            Bazen, davacı-alacaklının borçludaki alacağı muvazaalı değildir; fakat davacı-alacaklının borçluda “takip konusu yapılan miktarda” bir alacağı da yoktur. Örneğin; davacı-alacaklı takip borçlusu hakkında, borçluya ait senette tahrifat (sahtecilik) yaparak takipte bulunmuştur. Borçlunun imzasını taklit ederek veya senedin “alacak miktarı”ında tahrifat yapmıştır. Hatta borçlu tarafından bu nedenle davacı-alacaklı hakkında “menfi tespit davası”[41] açılmış ya da icra mahkemesinde “imza inkarında”[42] bulunulmuş olabilir. Yahut da Cumhuriyet Savcılığına -“sahtecilik” ya da “bedelsiz kalan senedin kullanılması”, “açığa atılan imzanın kötüye kullanılması” suçlarından dolayı[43]- ‘kamu davası’ açılması için şikayette bulunulmuş ve Cumhuriyet Savcılığınca, davacı-alacaklı hakkında ceza mahkemesinde ‘kamu davası’ açılmıştır. Bu gibi durumlarda, tasarrufun iptali davasına bakan mahkemenin, borçlu tarafından açıldığı/açılması sağlandığı bildirilen bu davaların –kesinleşecek sonucunun- “bekletici mesele” yapılması gerekir…

            Davalı-3. kişi de, davacı-alacaklının “takip konusu yaptığı senedin (belgenin) gerçek bir alacağı aksettirmediğini” –borçlu gibi- tasarrufun iptali davasına bakan mahkemede ileri sürebilir. Keza, takip konusu senedin “teminat ve tahsil amacıyla verilmiş olduğu” –yani gerçek bir alacağı ifade etmediği- de hem davalı-borçlu ve hem de davalı-3. kişi tarafından ileri sürülebilir.[44] Bunun kanıtlanması halinde mahkemece davacı-alacaklının talebi doğrultusunda “tasarrufun iptaline” karar verilemez.[45]

            ●Doktrinde“davacının, davalılardan borçluda gerçek bir alacağının bulunması gerektiği” konusunda;

√ “…Alacaklının elinde bir ilam bulunsa bile bu itiraz öne sürülebilir, çünkü kesin hüküm ü-çüncü şahsa karşı ileri sürülemez…İspat vasıtasına gelince, HUMK. m. 290’daki ‘senede kar-şı senet’ kaidesi burada yürümez…”[46]

√ “Davalı-3. kişi (veya borçlu), davacının (aciz belgesindeki) alacağının mevcut olmadığını (mesela, muvazaaya dayandığını), iptal davasına bakan mahkemede iddia ve ispat edebilir.[47]

√ “İptal davasının dinlenebilmesi için, öncelikle davacının gerçek bir alacağının bulunması, diğer söyleyişle, tasarrufta bulunan kişinin gerçekten borçlu olması gerekir. Eğer gerçek bir borç yoksa alacak da söz konusu olamayacağından, iptal davası dinlenemez… Bu nedenle iptal davasında, davalı 3.kişi aciz belgesine bağlanan alacağının gerçekte olmadığı, borçlu ile alacaklı arasında danışık (muvazaa) bulunduğunu savunabilir ve bu savunmasını tanık dahil her türlü delille ispat edebilir… Davalı-3. kişi, ’davacı borçludan alacaklı olmadığını’ savunursa, mahkemece bu savunmanın incelenmesi gerekir…[48]

√ “Davalı-3. kişi (veya borçlu) ‘davacının alacağını mevcut olmadığını’ iddia ve ispat edebilir…[49]

√ “Davalılar, alacaklının elindeki aciz belgesinin gerçeği yansıtmadığı, örneğin muvazaalı bir takip sonunda alındığını ileri sürerse, mahkeme bu durumda, aciz belgesinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı hususunu inceleyebilir. Bu inceleme, sonuç itibariyle davanın temelindeki ‘alacağın mevcut olup olmadığının’ tartışılması anlamına gelecektir…[50]

“İptal davasını görülebilirlik koşullarından birisi de ‘alacağın varlığı’ ve bu alacağın takip sırasında ‘aciz vesikasına bağlanmış olması’ dır. Başka bir deyişle, tasarrufta bulunan borçlunun alacaklıya ‘gerçekten bir borcu olmadığı’ iddia ediliyorsa, tasarruf sahibinin ‘borçlu sıfatı’ sorun olduğundan, önce bunun çözümlenmesi gerekmektedir. Örneğin, davalı konumunda bulunan 3. kişi, ‘aciz belgesine dayanan alacağın gerçekte var olmadığını’ savunabilir ve ispat edebilir.”[51]

“Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için, alacağın ‘şeklen’ değil, ‘gerçek’ bir alacak olması zorunludur. Alacaklının alacağının ‘gerçek olmadığı’ iddiası varsa, mahkeme öncelikle bu hususu incelemelidir…”[52]

 “Tasarrufun iptali davalarında, takip konusu alacağın gerçek bir alacak olması dava şartlarından biridir. Bu nedenle, takip konusu yapılan alacak hakkında yapılan veya alacağın kaynağı hakkında açılmış bir davanın varlığı halinde tasarrufun iptaline karar verilemez ve bu dava veya davalar bekletici mesele yapılmalıdır. Bu davalar neticesinde alacağın gerçek alacak olduğuna karar verilmesi halinde, tasarrufun iptali davasına devam edilmeli ve buna göre karar verilmelidir.”[53]

 “Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için, ‘davacının takip konusu alacağının gerçek olması’, ‘borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması’, ‘iptali istenen tasarrufun takip konusu borcun doğumdan sonraki bir tarihte yapılmış olması’ ve ‘borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması’ gerekir. Bu önkoşullar mevcut ise İİK.m.278;m.279 ve m.280’deki iptal sebeplerinin gerçekleşip gerçekleşmediği mahkemece araştırılır.” [54][55]

√ “Davacının, borçlunun yapmış olduğu işlemlerden zarar gördüğünün kabul edilebilmesi i-çin en önemli ve doğal koşul, alacaklının borçluya karşı gerçek bir alacağa sahip olması-dır.”[56]

√ “İİK.’ya göre açılan tasarrufun iptali davalarında, bu davanın dinlenebilmesi için ön koşul olarak Yargıtay davacı-alacaklının gerçekten alacaklı olmasını da aramaktadır, yalnızca kesinleşmiş bir icra takibinin varlığı yeterli değildir.”[57]

√ “Kural olarak, iptal davasına bakan mahkeme, davacının alacağının mevcut olup olmadığını re’sen inceleyemez ve davacı alacaklı da iptal davasında gerçekten alacaklı olduğunu ispat etmekle yükümlü değildir. Fakat davalı-üçüncü kişi veya borçlu kendilerine karşı açılmış bulunan iptal davasında, davacının aciz belgesindeki alacağının mavcut olup olmadığını iddia ve ispat edebilir. Bu yönde ileri sürülen savunmalarının da mahkemece araştırılması zorunludur.”[58]

denilmiştir.

            ●Yüksek mahkeme, çeşitli kararlarında “davacının, davalı borçludan gerçekten alacaklı olması halinde tasarrufun iptali davası açabileceğini, davacının alacağının gerçek bir alacak olmaması halinde açılmış olan tasarrufun iptali davasının reddedilmesi gerekeceğini” aşağıdaki şekilde açıkça belirtmiştir:

Ö “Tasarrufun iptali davasında, davacı alacaklının, alacağının gerçek bir alacağa dayandığını ve bu nedenle taraf sıfatına sahip olduğunu ispatlaması gerektiğini[59]

Ö “Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerektiğini[60]

Ö “Tasarrufta bulunanın alacaklıya gerçek bir borcu olmadığı iddia ediliyorsa, bu durumda tasarruf sahibinin öncelikle borçlu sıfatı çözümlenmesi gerektiği, bu nedenle, üçüncü kişi-davalının, borcun gerçek olmadığı iddiası ve muvazaanın varlığı yönündeki savunmasının araştırılmasında zorunluluk bulunduğunu[61]

√ “Tasarrufun iptali davalarında, alacağın gerçek bir alacak olması gerektiğinden, tasarrufun iptali davasının gerçek olmayan alacaklar için dinlenmeyeceğini- Davalı borçlu ya da üçüncü kişinin, aciz belgesine bağlanmış bir borcun gerçekte hiç mevcut olmadığını iddia ve ispat edebileceğini- Davalı borçlunun, icra takibine konu borcun bulunmadığının tespit edilmesi halinde tasarrufun iptali davasının temelinin kalmayacağını”[62]

√ “İtirazın iptali davası sonucunda davanın kabulüne karar verilerek takibin kesinleşmiş ol-ması halinde dahi, tasarrufun iptali davasındaki davacı-alacaklının alacağın gerçek bir ala-cak olup olmadığının -muvazaaya dayanıp dayanmadığının- araştırılması gerekeceğini[63]

Ö “Dosya kapsamındaki maddi ve hukuki olgulardan davacının gerçek bir alacaklı borçlunun da gerçek olmaması karşısında, tasarrufun iptaline ilişkin davanın ‘önkoşul yokluğu’ nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini”[64]

√ «Davalı 3. kişi vekili, ‘borçlunun, eşini dava konusu taşınmaz için öldürdüğünü, takip konusu senedin ve takibin muvazaalı’ olduğunu belirterek ‘davacının, borçludan alacaklı olmadığını’ ileri sürdüğünden, mahkemece öncelikle davacı ile davalı borçlu arasındaki akrabalığın tespiti ile davacıdan takip konusu alacağa ilişkin temel ilişki konusundaki delillerinin sorularak toplanması ve ceza dosyası da incelenerek takip konusu alacağın gerçek bir alacak olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini»[65]

√ «Borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olmasının, her zaman takip konusu alacağın gerçek bir alacak, yani davacının gerçekten alacaklı, borçlunun da gerçekten borçlu olduğu-nu göstermeyeceğini, davacının gerçekten alacaklı olup olmadığının mahkemece res’en değerlendirilmesi gerektiğini- Mahkemece, borçlu şirket ile davacı alacaklı arasındaki takip konusu çek düzenlenmesini gerektirecek bir alacak borç ilişkisinin bulunup bulunmadığı, ge-rekirse tacir olan borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, alacağın gerçek olduğunun tesbiti halinde, aciz hali var ise şimdiki gibi davanın kabulüne, aksi durum-da davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini»[66]

√ «Tasarrufun iptali davalarında takip konusu davacının alacağının gerçek olması gerek-tiğini- Gerçek bir alacak olmadığından, davanın ön koşulu yokluğundan reddine karar veril-mesi halinde, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini»[67]

√ «Tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, davanın dinlenebilmesi için davacının borçlu-daki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali is-tenilen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış ke-sin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekeceğini»[68]

√«Mahkemece yapılacak işin, kuyumcu olan borçlunun ticari defterlerinde senedin düzenlendiği tarihte bu miktar bir para girişi olup olmadığı, alacağın gerçek olup olmadığı araştırılarak, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar vermekten ibaret olduğunu»[69]

√ «Alacağın gerçek olduğu, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapıldığı ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşıldığından tasarrufun iptali davası ön koşullarının gerçekleşmiş olduğunu»[70]

√ «Tasarrufun iptali davalarında alacaklıya alacağını tahsil imkanı sağlanırken, alacaklının alacağının şeklen varlığı değil, gerçekliğinin de amaçlandığının gözardı edilmemesi gerek-tiğini- Davalı üçüncü kişi, ‘davacı alacaklının borçluya, 400.000 TL ödünç para verecek ka-dar ekonomik gücü olmadığını, borçlu ile aralarında husumet olması nedeniyle icra takibinin başlatıldığını’ belirterek ‘alacağın muvazaalı olduğunu’ iddia ettiğinden, mahkemece gere-kirse davacının alacağının dayanağının da açıklattırılarak takip konusu alacağın gerçek bir alacak olup olmadığı tartışılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğini»[71]

√ «Tasarrufta bulunanın alacaklıya gerçek bir borcu olmadığı iddia ediliyorsa, bu durumda tasarruf sahibinin öncelikle borçlu sıfatı çözümlenmesi gerektiği ve borcun gerçek olmadığı iddiası ile muvazaanın varlığı yönündeki savunmanın mahkemece incelenmesi gerektiğini»[72]

√ «Takip konusu alacağın gerçek bir alacak olup olmadığının tespiti amacıyla tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi, takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmaması halinde davanın önkoşul yokluğundan reddine; aksi halde yani takip konusu alacağın gerçek bir alacak olduğunun belirlenmesi halinde iptal koşullarının değerlendirilerek sonucu-na göre karar verilmesi gerektiğini»[73]

√ «Mahkemece, temlikin dayanağını oluşturan alacak borç ilişkisinin varlığı ve gerçekliği araştırılarak, sonucuna göre temlik işleminin iptaline veya iptal talebinin reddine karar ve-rilmesi gerekeceğini»[74]

√ «İptal davasının dinlenebilmesi için öncelikle davacının gerçek bir alacaklı bulunması gerektiğini- Davalılar ‘dava konusu alacakların gerçek bir alacak olmadığını, takip konusu bonoların muvazaalı düzenlendiğini, zamanaşımına uğrayan bonolar nedeniyle yapılan icra takiplerine borçlunun itiraz etmediğini, davayı kabul ettiğini, bu konuda borçlu ile abileri arasında ceza soruşturması bulunduğunu’ belirterek ‘takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığı’nı savunmuş olduğundan, bu konudaki delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğini»[75]

√ «İptali istenen tasarrufların takip konusu borçtan sonra yapıldığı anlaşılmakla birlikte davalı 3. kişi holding vekili takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığını savunduğundan, mahkemece adı geçen davalının bu yöndeki savunmasının mevcut delillere göre değerlendirilmesi, alacağın gerçek olduğunun belirlenmesi halinde dava konusu tasarrufların davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak İİK. 280/1. madde gereğince iptaline; aksi takdirde yani takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığının belirlenmesi halinde ise davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceğini»[76]

√ «Davacının gerçekte alacaklı olup olmadığının tespiti amacıyla, borcun doğumuna ilişkin 3. kişilerce ileri sürülen savunmanın üzerinde durulması, bu konuda davacı ve davalı 3. kişilerin bildirdiği ve bildireceği delillerin toplanması, maddi hasarlı kaza ile ilgili müracaat tutanağı ve anılan tutanağa dayalı olarak yapılan işlemlere ait belgeler, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, banka kayıtları celp edilerek, gerektiğinde davacının ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılması, takip konusu alacağın gerçek bir alacak olup olmadığı, gerçek bir alacak ise borcun doğum tarihinin tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini»[77]

√ «İİK. mad. 277 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, takip konusu alacağın gerçek bir alacak olup olmadığının tespiti için ceza dosyası ve icra takip dosyası-nın incelenmesi gerektiğini»[78]

√ «Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için davacının alacağının gerçek bir ala-cak olması gerektiğini»[79]

√ «Tasarrufun iptali davalarında davacı alacaklının, davalı borçludaki alacağının gerçek bir alacak olması koşulu ile borcun (davacının alacağının) iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olmasının davanın ön koşulları olduğunu- Tasarrufun iptali davasının önkoşul yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı lehine maktu vekalet ücreti takdiri gerekeceğini»[80]

√ «Tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması gerekeceği, alacaklı borçlu hakkında ihtiyati haciz kararı üzerine takibe geçmediğinden takibin geçersiz hale geldiği, davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verileceğini»[81]

√ « Üçüncü kişi, alacaklı ve borçlu arasında danışıklı icra takibi yapıldığını ileri sürdüğün-den, mahkemece iki şirketin ticari kayıtları üzerinde yaptırılacak bir bilirkişi incelemesiyle ta-kibe konu senetlerin verilmesine neden olan hukuki ilişkinin varlığı ve gerçek olup olma-dığının saptanması gerektiğini »[82]

√ «Tasarrufun iptali davalarında, davalı borçlu ile davacı arasındaki alacağın gerçek ol-madığını ileri sürülmesi halinde bu hususun araştırılmasının zorunlu olduğu, zira alacaklı-nın gerçek bir alacağının olmadığı hallerde tasarrufun iptali davasının dinlenmesine imkan bulunmadığını»[83]

√ “Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, “davacının borçludaki alacağının gerçek olması”, “borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması” ,”iptali istenen ta-sarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması” ve “borçlu hakkında alınmış kesin ve-ya geçici aciz belgesinin bulunması” gerektiğini, bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.’nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araş-tırılması gerekeceğini- Açılmış olan davada aciz belgesinin mahkemeye sunulmamış olması halinde “davanın önkoşul yokluğu nedeniyle” reddine karar verilmesi gerekeceğini- Bu davalarda “takip konusu alacak” ile “iptali istenen tasarrufun değerinden hangisi az ise harç ve vekalet ücretinin bu daha düşük değer üzerinden hesaplanması gerekeceğini”[84]

√ «Tasarrufun iptali davalarında, davacının gerçekten ‘alacaklı’ olup olmadığının mahke-mece resen değerlendirilmesi gerektiğini»[85]

√ «Tasarrufun iptali davasının görülebilirlik şartlarından birisinin gerçek bir ‘alacağın var-lığı’ diğer söyleyişle ‘tasarrufta bulunan kişinin gerçekten borçlu olması’ bir diğeri de ‘ala-cağın aciz vesikasına bağlanmış olması’ olduğu; bu özelliği nedeniyle aciz nedenine dayalı tasarrufun iptali davasında davalı 3. kişinin ‘aciz belgesine dayanan alacağın gerçekte olmadığını’ iddia ve ispat edebileceği, çünkü bunun dava şartlarından olduğu, eğer tasarrufta bulunanın, alacaklıya gerçek bir borcu olmadığı iddia ediliyorsa, bu durumda tasarruf sahibinin ‘borçlu sıfatı’nın çözümlenmesi gerektiği, bu nedenledir ki 3. kişi davalının ‘bor-cun gerçek olmadığı’ iddiasının ve ‘muvazaanın varlığı’ yönündeki savunmasının mahke-mece incelenmesi gerektiği, eğer gerçek bir borç yoksa alacak da söz konusu olmayacağın-dan, iptal davasının dinlenmesinin mümkün olmayacağı, tasarrufun iptali davalarında ala-caklıya, alacağını tahsil olanağı sağlanırken, bu alacaklının alacağının şeklen varlığını değil, gerçekliğinin amaçlandığının gözardı edilmemesi gerektiğini»[86]

ÖAlacaklının gerçek bir alacağının olmaması nedeniyle açılan tasarrufun iptali davasının reddedildiği, eldeki istihkak davası yönünden ise alacaklının gerçek bir alacağının olmaması nedeniyle alacaklının açtığı icra takibinin sonuçsuz kalacağı, bu davanın dava şartı bulunup bulunmadığı yönünden değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceğini”[87]

√ «Davacının, takip konusu alacağın gerçek bir alacak olduğunu kanıtlayamadığı, edimler arasındaki nispetsizlik iddiasının yerinde olmadığı, dava dilekçesinde ileri sürülen diğer ko-şulların gerçekleştiğine ilişkin iddianın da kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ka-rar verilmesinin isabetli olduğunu- Dava, önkoşul yokluğu nedeniyle reddedildiğinden kendi-sini vekille temsil ettiren davalı yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdirinin doğru olmadığını»[88]

√ “Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için; "davacının borçludaki alacağının gerçek olması", "borçlu hakkındaki icra takibini kesinleşmiş olması", "iptali istenen tasarru-fun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması" ve "borçlu hakkında alınmış kesin veya geçi-ci aciz belgesinin bulunması" gerektiği; bunların tasarrufun iptali davasının "önkoşulları" ol-duğunu”[89]

Ö “Tasarrufun iptali davasında, davacı alacaklı ile davalı borçlu arasındaki ilişkinin ne ol-duğunun ve alacağın muvazaalı olup olmadığının üzerinde durularak (araştırılarak) varı-lacak sonuca göre uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekeceğini[90]

√ «Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için; alacaklının borçluda gerçek bir ala-cağının olması gerektiğini- Tasarrufun iptali davasında, davalı 3. kişinin ‘aciz belgesine da-yanan alacağın gerçek olmadığını’ iddia ve ispat edebileceği, çünkü dava şartlarından birisi-nin de tasarrufta bulunan kişinin ‘borçlu’ olması gerektiği, eğer tasarrufta bulunanın alacak-lıya gerçek bir borcunu olmadığı iddia ediliyorsa, bu durumda tasarruf sahibinin öncelikle borçlu sıfatının çözümlenmesi gerekeceği, bu nedenledir ki, 3. kişi -davalının borcun gerçek olmadığı iddiası ve muvazaanın varlığı yönündeki savunmasının araştırılmasında zorunluluk bulunduğu, bu davalarda alacaklıya alacağını tahsil olanağı sağlanırken, bu alacaklının alacağının şeklen varlığının değil, gerçekliğinin amaçlandığının gözardı edilmemesi gerektiği, sonuç olarak tasarrufun iptali davasının görülebilirlik şartlarından birisi olan ‘alacağın varlığının gerçek olması’ hususunun araştırılmasında zorunluluk bulunduğu-nu»[91]

√ «Tasarrufun iptali davalarında görülebilirlik şartlarından birisinin ‘gerçek bir alacağın varlığı’ diğer bir anlatımla tasarrufta bulunan kişinin gerçekten ‘borçlu’ olması gerektiği-ni; eğer gerçek bir ‘borç’ yoksa ‘alacak’ da söz konusu olmayacağından, iptal davasının dinlenmesinin mümkün olmayacağını, bu nedenle bu tür davalarda davalıların ‘alacağın gerçek olmadığını’ iddia ve ispat edebileceklerini»[92]

√ «Tasarrufun iptali davasının önkoşullarının ‘takip konusu alacağın, iptali istenen tasar-ruftan önce doğması’, ‘alacağın gerçek bir alacak olması’, ‘borçlu hakkındaki takibin kesin-leşmiş olması’ ve ‘borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesini bulunması’ ol-duğunu- Tasarrufun iptali davalarında davalı borçlu ile davacı arasındaki alacağın gerçek alacak olmadığının ileri sürülmesi halinde bu hususun araştırılması gerektiğini, zira alacaklının gerçek bir alacağının bulunmadığı hallerde, tasarrufun iptali davasının dinlenme-sine imkan bulunmadığını »[93]

√ «Davacı tarafından SSK emeklisi ev hanımı olan bir kişiye senedin düzenlendiği tarih itibariyle yüksek bir miktar sayılabilecek 80.000,00 TL borcun ‘ne karşılığı verildiği’ açıklanmamış olması ve ayrıca hayatın olağan akışına uygun olmayacak şekilde bononun tanzim tarihi ile vade tarihi arasında beş buçuk yıl, tanzim tarihi ile takip tarihi arasında ise yedi yıldan fazla bir süre bulunmasının davacı ile davalı arasında alacak borç ilişkisinin gerçek olmadığını göstereceğini»[94]

√ «Tasarrufun iptali davasında öncelikle davacının borçludan gerçek bir alacağının bulun-ması ve yapılan tasarrufun da alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik olması gereke-ceği, bu nedenle davacı ile borçlu davalının mali durumlarının araştırılarak, borcun doğum tarihinde aralarında bu denli bir para alışverişinin olup olamayacağının ve borcun gerçek o-lup olmadığının belirlenmesi gerekeceğini»[95]

ÖTasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için; “davacının borçludaki alacağının ger-çek olması”, “borçlu hakkındaki icra takibini kesinleşmiş olması”,“iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması” ve “borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması” gerektiği, bu koşulların davanın “önkoşulu” olduğunu[96]

Ö“Alacaklının, borçluda gerçek bir alacağının bulunması”nın tasarrufun iptali davasının dinlenme koşullarından olduğu- Davalı 3. kişinin borçlulardan birisinin kızı, diğerinin de ablası olan davalı 3. kişinin, bedeli borçlular tarafından ödenerek davalı 3. kişi adına tescil yaptırılmış olan araçlar hakkında (nam-ı müstear) açılan tasarrufun iptali davasında davalı 3. kişinin dava konusu araçları alabilecek ekonomik güç ve sosyal yapıya sahip olup olma-dığının araştırılması gerekeceğini[97]

√ «Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için, davacının borçlu-davalıdan ‘gerçek bir alacağının bulunması’ ve ‘icra takibine konu edilip kesinleşmiş olması’ gerektiğini»[98]

√ «İİK.nun 277 vd maddelerine göre açılan tasarrufun iptali davalarında, davalı üçüncü kişinin ‘borçlu ile alacaklı arasındaki icra takibinin muvazaalı olduğunu’ ileri sürmesi ha-linde, mahkemece bu iddianın incelenmesi gerekeceğini, çünkü iptal davasının dinlenebilir-lik koşullarından birisinin de tasarrufta bulunan kişinin ‘borçlu’ durumda olması, başka bir deyişle alacaklının gerçekten ‘alacaklı’ sıfatını taşıması gerektiğini»[99]

√ «Alacaklının gerçek bir alacağının bulunmadığı hallerde tasarrufun iptali davasının din-lenmeyeceğini»[100]

ÖTasarrufun iptali davasının açılma koşullarından birisinin de "takip tarihinde kesinleşmiş gerçek bir alacağın bulunması"olduğu, borçlunun itirazı üzerine alacaklının açtığı itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davasının alacaklı lehine sonuçlanması halinde alacağın kesinleşeceği; davacının maddi bir vakıa olarak kazanç elde etme amacıyla borçluya borç para vermiş olmasının yani tefecilik yapmış olmasının davamız açısından önem taşıma-yacağı, bu durumun davacı ile davalı borçlu arasında muvazaalı bir alacak oluşturduğu so-nucunu doğurmayacağını”[101]

√ «Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için öncelikle davacının davalı borçluda gerçek bir alacağının bulunması, diğer bir anlatımla, tasarrufta bulunan kişinin gerçekten ‘borçlu’ olması gerektiğini»[102]

ÖİİK. 277 vd.'na göre tasarrufun iptali istenebilmesi için, "borcun tasarruf tarihinden önce doğmuş olması", "alacaklının borçluda gerçek bir alacağının olması", "borçlu hakkın-daki icra takibinin kesinleşmiş olması" ve "borçlu hakkında alınmış aciz belgesinin bulunma-sı" gerektiğini”[103]

Ö “İİK.nun 277 vd maddelerine göre açılan tasarrufun iptali davalarında, davalı üçüncü kişinin “borçlu ile alacaklı arasındaki icra takibinin muvazaalı olduğunu” ileri sürmesi ha-linde, mahkemece bu iddianın incelenmesi gerekeceği, çünkü iptal davasının dinlenebilirlik koşullarından birisinin de tasarrufta bulunan kişinin “borçlu” durumda olması, başka bir deyişle alacaklının gerçekten “alacaklı” sıfatını taşıması gerektiğini”[104]

√ «İİK.’nun 277 vd. maddelerine göre açılan tasarrufun iptali davalarında, davalı üçüncü kişinin ‘borçlu ile alacaklı arasındaki icra takibinin muvazaalı olduğunu’ ileri sürmesi halin-de, mahkemece bu iddianın incelenmesi gerekeceğini, çünkü iptal davasının, dinlenebilirlik koşullarından birisinin de tasarrufta bulunan kişinin ‘borçlu’ durumunda olması, başka bir değişle alacaklının gerçekten ‘alacaklı’ sıfatını taşıması gerektiğini»[105]

vurgulamıştır.

            ●Bu konuda üzerinde durulması gereken bir husus da “davacının gerçekten alacaklı olup olmadığının yerel mahkemece kendiliğinden araştırılması” gerekir mi? Yüksek mahkeme pek çok kararında “tasarrufun iptali davasına bakan mahkemenin, davacı-alacaklının gerçekten alacaklı olup olmadığı hususunu kendiliğinden araştırması gerekeceğini açıkça belirtmiştir. Gerçekten yüksek mahkeme;

Ö “Tasarrufun iptali davalarında her zaman davacının gerçekten alacaklı, borçlunun da gerçekten borçlu olup olmadığının mahkemece res'en değerlendirilmesi gerektiğini[106]

Ö“Borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olmasının, her zaman takip konusu alacağın gerçek bir alacak, yani davacının gerçekten alacaklı, borçlunun da gerçekten borçlu olduğunu göstermeyeceği, davacının gerçekten alacaklı olup olmadığının mahkemece res'en değerlendirilmesi gerektiği- Mahkemece, borçlu şirket ile davacı alacaklı arasındaki takip konusu çek düzenlenmesini gerektirecek bir alacak borç ilişkisinin bulunup bulunmadığı, gerekirse tacir olan borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, alacağın gerçek olduğunun tesbiti halinde, aciz hali var ise şimdiki gibi davanın kabulüne, aksi durumda ‘davanın ön koşul yokluğu’ndan reddine karar verilmesi gerektiğini[107]

Ö “Tasarrufun iptali davalarında, davacının gerçekten "alacaklı" olup olmadığının mahkemece resen değerlendirilmesi gerektiğini[108]

belirtmiştir.

VIII- Tasarrufun iptali davalarında, borçlu ile işlemde bulunmuş olan davalı üçüncü kişinin «dava konusu taşınmazları/taşınırları satın alabilecek parasal (mâli) güce sahip olup olmadığı» ya da borçluya borç para verdiğini iddia ederek icra takibinde bulunmuş olan davalı üçüncü kişinin, borçluya gerçekten bu miktardaki parayı borç verebilecek parasal (mâli) gücü bulunup bulunmadığı»mahkemece araştırılabilir mi? Yüksek mahkeme, -kanımızca da isabetli olarak- bu soruya aşağıdaki şekilde «olumlu» cevap vermiştir.             Gerçekten yüksek mahkeme, bu konuyla ilgili olarak;

“Dava konusu taşınmazın davalı-borçlu şirket malvarlığı ile bir ilgisi olmadığı kabul edilmişse de, taşınmazın borçlu şirket yetkilisinin eşi adına tescil ettirildiği ileri sürüldüğünden, asıl borçlu şirketin %95 hissedarının davalı üçüncü kişinin eşi, %5 hissedarının ise davalı üçüncü kişinin babası olduğu gözetilerek, üçüncü kişinin, dava konusu taşınmazları satın alabilecek ekonomik gücü olup olmadığı, taşınmazların aslında eşi veya babası tarafından, davalı üçüncü kişi adına alınıp alınmadığının araştırılarak, sonucuna göre davalı üçüncü kişi, elinden çıkarmış olduğundan, davacıdan İİK. mad. 282  gereği satın alan şahsı davaya dahil edip etmeyeceği, yoksa davasını bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği sorularak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğini”[109]

“Mahkemece davalı üçüncü kişinin borçlunun aciz halinde olduğunu bilmesi gerektiğinden, İİK. mad. 280/1 koşulları da gerçekleştiği belirtilmişse de; 280/1 maddesindeki koşulların nasıl gerçekleştiği ve davalı üçüncü kişinin şirketin aciz halinde olduğunu neden bilmesi gerektiği hususları açıklanmamış ayrıca davalı üçüncü kişi tarafından taşınmazın satın alınması için ödenen bedeller de dikkate alınmamış olduğundan, davalı borçlu Şirket’in ticari defterleri üzerinde de inceleme yapılarak; şirket tarafından taşınmazların satın alınması için ödenen miktarın toplam ne kadar olduğu, taşınmaz sonuç olarak davalı üçüncü kişi adına tescil edildiğinden şirket tarafından ödenen miktarların akıbetinin ne olduğu, davalı üçüncü kişi adına tescili tarihinde davalı üçüncü kişinin bu taşınmazların gerçek değerlerine göre satın almaya ekonomik gücünün yeterli olup olmadığı, davalı  üçüncü kişi ile davalı borçlu şirket arasında tanışıklık, arkadaşlık, ticari ilişki, iş ortaklığı gibi hususların bulunup bulunmadığı mahkemece araştırılıp değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğini”[110]

“Somut olayda davacı tarafından, borçlunun alacaklılardan mal kaçırmak için bedelini ödeyerek satın aldığı taşınmazı ekonomik gücü olmayan kardeşi adına tapuda tescil ettirdiğini ileri sürdüğünden, mahkemece, gayrımenkullerin kardeş adına tescili tarihinde davalı kardeşin bu taşınmazların gerçek değerlerine göre satın almaya ekonomik gücünün yeterli olup olmadığı, yani nam-ı müstear hususunun değerlendirerek, sonuca göre karar vermesi gerektiğini”[111]

“Davalı vekilinin cevap dilekçesi ile davalılar arasındaki muvazaalı işlemin kabul edildiği, davalının eşinin borçlunun kefili olduğu, borcun ödenmeyince üzerindeki taşınmazları önce davalıya daha sonra da diğer davalının teklinleri ile davalı 3. kişiye devredildiğinin ikrar edildiği, ayrıca davalının bu taşınmazı alım gücü olmadığı gibi borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğundan İİK'nun 280.maddeye göre tasarrufun iptali gerektiğini”[112]

√ «Mal tasfiyesi ve katkı payı alacağı için dava açıldığı ve yargılamanın devam ettiği anlaşıl-dığından ve bu davanın sonucunda davacı lehine tazminata hükmedilmesi halinde muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali davası görülebileceğinden; sonuçlanması beklenmeden son-rahasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerektiğini»[113]

√ «Mahkemece alınan bilirkişi raporunda taşınmazı satan şahısların mameleklerinde bir artış olmadığı gibi satın alan şahısların da alım gücünün olmadığı belirtildiğinden, zaten müteahhit olan borçlunun tüm taşınmazları kızı, eşi ve yakın akrabaları adına tescilinin de yaşam deneyimlerine uygun olmadığı anlaşıldığından bu taşınmazlar yönünden davanın ka-bulüne karar verilmesi gerekeceğini- Muvazaalı olduğu ileri sürülen işlemin borcun doğu-mundan önce olduğu kısaca dava ön koşulu bulunmadığından red olduğuna göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2 maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gereke-ceğini»[114]

√ «Dava konusu taşınmazla ilgili işlemlerinin borcun doğumundan önce yapıldığından bu taşınmazlar yönünden davanın reddinin yerinde olduğunu- Mahkemece alınan bilirkişi rapo-runda taşınmazı satan şahısların mameleklerinde bir artış olmadığı gibi satın alan şahısların da alım gücünün olmadığı belirtildiğinden, zaten müteahhit olan borçlunun tüm taşınmazları kızı, eşi ve yakın akrabaları adına tescilinin de yaşam deneyimlerine uygun olmadığı anlaşıl-dığından bu taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini- Muvazaalı olduğu ileri sürülen işlemin borcun doğumundan önce olduğu kısaca dava ön koşulu bulun-madığındanred olduğuna göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2 maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[115]

√ «Davalının kardeşine yapılan tasarrufun bağışlama hükmünde olduğu ve alacaklılardan mal kaçırma nedeniyle yapıldığından iptale tabi olduğu yönündeki karar isabetli ise de, diğer davalılarla ilgili taşınmazı üçüncü kişiden satın alan kişinin borçlu ya da kardeşi ile arasında kirvelikten dolayı tanıdıklık olup olmadığı üzerinde durulmaması, son malike satış yapıldıktan sonra dahi taşınmazda uzun süredir borçlunun oturmaya devam ettiği hususunun gözetilme-mesi ve son malikin taşınmazı alabilecek ekonomik güce sahip olmadığı yönündeki tanık be-yanları ile birlikte değerlendirme yapılarak tasarrufların iptale tabi olup olmadıkları üzerin-de durulmadan eksik inceleme ile karar verilemeyeceğini»[116]

√ «Davalı borçlunun, dava konusu araçları parasını kendi vererek diğer oğlu adına satın almasına ilişkin tasarrufların, namı müstear şeklinde muvazaalı yapıldığı gerekçesi ile iptal edilebileceğini, borçlunun oğlunun tasarrufların yapıldığı sırada gerek sigortalılık başlangıcı gerekse işe başlama tarihi nazara alındığında, iptale tabi tasarrufların bedelini ödeyebilecek ekonomik güce sahip olduğunun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, borçlunun mamele-kinden çıkan para ile üçüncü kişinin malvarlığına giren artışların da tasarrufun iptaline konu olabileceğini, tanık beyanlarının tek başına iyiniyet ve ekonomik durumun ispatında yeterli olmadığını»[117]

√ «Davalı üçüncü kişi, dava konusu taşınmazı babasından kalan mirastan elde ettiği para ile satın aldığını savunarak mirasçılar arasında yapılan miras devir senedi başlıklı bir belge ib-raz etmişse de, mahkemece davalı tarafından sunulan miras devir senedinde yazılı taşınmaz-ların tapu kayıtlarının getirtilerek taşınmazların kime ait oldukları, kimden kime kaldıkları, satılıp satılmadıkları, davalıya bu taşınmazlardan dolayı kalan para olup olmadığı, ayrıca miras kalmış ise hangi tarihte kaldığının saptanması, yine davalının tasarruf tarihindeki eko-nomik durumunun ayrıntılı olarak araştırılması ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceğini, bu araştırmalar yapılmadan ‘muvazaanın kanıtlanamaması’ nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olacağını»[118]

√ «İptal davalarında, borçlu ile işlemde bulunan davalı -üçüncü kişilerin, ‘dava konusu taşınırları/taşınmazları satın alabilecek mali güce sahip olup olmadıkları’nın mahkemece araştırılması gerekeceğini»[119]

belirtmiştir...

            IX-İİK. mad. 280’de*malvarlığı, borçlarını ödemeye yetmeyen borçlunun alacaklıla-rına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm (hileli) tasarrufların iptale tâbi olduğu belirtilmiştir.[120]

            ●Maddenin kenar başlığında «zarar verme kasdından dolayı iptal» denilmiş ve maddenin metninde «hileli tasarruflar» deyimine yer verilmemiş ise de, maddenin içeriğinden, borçlunun geniş anlamda hileli tasarruflarının iptalinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.[121] Bu hükmün kabul edilmesinin temelinde ‘alacaklıların müracaat edebilecekleri iptal sebeplerini, kanunda sayılanlarla sınırlı olmaktan çıkarma amacı vardır.[122]

            Madde, 1.7.2003 tarihli 4949 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucunda bugünkü şeklini almıştır.[123]

            ●«Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kasdıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mâli durumun ve zarar verme kasdının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir»(İİK. mad. 280/I, c:1).

            Bu madde uyarınca, borçlunun alacaklarına zarar verme kasdıyla yapmış olduğu hileli işlemlerin (tasarrufların) iptal edilebilmesi için;[124]

a)Borçlunun malvarlığı, borçlarını ödemeye yetmemelidir.

b) Borçlu, alacaklılarına zarar verme (mal kaçırma) kasdı ile üçüncü kişilerle tasarrufta (işlemde) bulunmuş olmalıdır.

            Bir borçlu eğer, alacaklılarına zarar vermek (alacaklarından mal kaçırmak) için, bir alacağını gerçekte borçlu olmadığı üçüncü bir kişiye temlik ederse bu temlik «hileli bir tasarruf» olarak bu maddeye göre iptale tabidir. Fakat, borçlu eğer, üçüncü bir kişideki alacağını -ödeme yerine geçmek üzere- gerçekten borçlu olduğu üçüncü bir kişiye temlik ederse, bu temlik bu madde (İİK. mad. 280) anlamında «iptale tabi bir tasarruf» niteliğinde sayılamaz. Çünkü, borçlu borcunu ‘nakit olarak’ ödeyebilir. Bu ödeme İİK. mad. 280’nin kapsamına girmez. Ya da borçlu ‘çek vererek’ de borcunu ödeyebilir. Bu ödeme de bu maddenin kapsamına girmez...

c)Borçlunun tasarrufta (işlemde) bulunduğu üçüncü kişiler iyiniyetli (MK. mad. 3) olmamalı-dır. Borçlunun içinde bulunduğu mâli durumun (yani; borçlunun malvarlığının borçlarını kar-şılamadığının) ve alacaklılarına zarar verme kasdının, borçlu ile işlemde bulunan üçüncü kişilerce bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emareler (karineler) olmalıdır. Yani, borçlu ile işlemde bulunan üçüncü kişi, borçlunun kasdını biliyor olmalıdır.[125] Bu şartın gerçekleşmiş olması için, «tasarruftan yararlanan üçüncü kişinin, gereken dikkati gösterdiği takdirde, borçlunun durumunu ve işlemin mahiyetini anlayabilecek durumda olması» yeterlidir. Başka bir deyişle, «üçüncü kişi, küçük bir soruşturma, dikkat veya gözlem ile borçlunun durumunu bilebilecek durumda ise», bu şart gerçekleşmiş kabul edilmelidir.[126]

            Başka bir deyişle; İİK.’nun 278 ve 279. maddelerine dayanılarak ‘tasarrufun iptali da-vası’ açabilmesi için doktrinde «objektif şart» diye isimlendirilen «alacaklıların zarar gör-mesi» şartının gerçekleşmesi yeterli iken, ‘zarar verme kasdından dolayı’ iptal davası açılabil-mesi için «sübjektif şart» denilen «borçlunun zarar verme kasdı ile bu kasdın üçüncü kişi ta-rafından bilindiği»nin de ispat edilmesi zorunludur.[127]

            İİK.’nun 280. maddesinde düzenlenmiş olan iptal sebebi bir ‘genel iptal sebebi’dir.[128]İİK’nun 278 ve 279. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmemesi nedeni ile bu maddelere göre tasarrufun iptali davası açamayan alacaklı, bu maddeye göre dava açabilecektir.

            Borçlunun, alacaklılarına zarar verme kasdı ile yaptığı (hileli) tasarrufların iptal edi-lebilmesi için; az önce belirttiğiniz emarelerin (karinelerin) varlığı davacı-alacaklı tarafın-dan[129]her türlü delille[130] - özellikle; yaşam deneyi kuralları ile, hayatın olağan akışı ile[131][132] - ispat edilebilir. Burada «tam ispat» aranmayıp, «yaklaşık ispat» kuralları ile yetinilir.[133]

            Ayrıca önemi nedeniyle belirtelim ki; «vakıa ve karinelerden olayda iyiniyet iddiasında bulunamayacak durumu belirmiş olan kimsenin kötüniyetinin, diğer tarafa isbat ettirilmesine gerek bulunmadığı»ndan;[134] davalı (borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin (ya da, üçüncü kişi ile işlemde bulunmuş olan dördüncü kişinin) «iyiniyet iddiasında bulunamayacak konumda olması halinde»bu kişilerin «kötüniyetlioldukları»nın ayrıca davacı tarafından kanıtlanmasına gerek yoktur.[135]

            Yüksek mahkeme, borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişilerin «borçlunun mâli durumunu ve alacaklılarına zarar verme kasdını bildiği» konusunda (yani; İİK. mad. 280/I kapsamındaki konularla ilgili olarak);

√ «Davalı borçlunun alacaklı olduğu icra dosyasındaki alacağını, üçüncü kişi davalı eşine temlik etmesi halinde, davalıların karı-koca oldukları ve davalı üçüncü kişinin, eşi olan davalı borçlunun davacılara borcu olduğunu bilebilecek durumda olduğu, davacıların alacağını sonuçsuz bırakmak amacı ile temlikin yapıldığı anlaşıldığından davanın kabulü ile davacıların alacakları ile sınırlı olmak üzere temlik tasarrufunun iptaline karar verilmesinin isabetli olduğunu»[136]

√ «Borçlunun durumu hakkında bilgi sahibi olan ve alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken yakınlıkta davalılar aleyhine açılan iptal davasına konu tüm devir işlemlerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini»[137]

√ «Davalı üçüncü kişi, ‘dava konusu aracın ilk alınma tarihinde kredi limiti nedeni ile borçlu şirket adına alındığını ancak baştan itibaren kendisi tarafından kullanıldığını, fakat kredi çeken şirketin ekonomik sıkıntı nedeni ile ‘gel artık aracı üzerine al’ demesi üzerine geri kalan kredi borcu kapatılarak üzerine aldığını’ belirterek borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğunu ifade etmiş olduğundan, tasarrufun iptaline ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini»[138]

√ «Davalının diğer kardeşi ile birlikte aynı gün 8 bağımsız bölüm satın alması ve borçlular ile aynı cadde üzerinde ticari faaliyette bulunması sebebiyle borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğunu»[139]

√ «Satışın akrabalar arasında yapılmış olmasına ve davalıların davacının durumunu amacını bilebilecek kişilerden olması karşısında tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiğini- Mahkemece davalı 4. kişinin iyiniyetli olduğu kabul edilmişse de, davalı 4. kişinin diğer davalılar ile aynı köyde ikamet eden, birbirini yakinen tanıyan ve davalı borçlunun durumunu bilen bilebilecek kişilerden olduğu ve bunun yanında dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen bedel arasında misli fark bulunduğu anlaşıldığından, yapılan tasarrufun İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi olduğunu»[140]

√ «Davalı borçlu ile taşınmazı sattığı davalı 3. kişinin babası, dedesi ve amcasının altı yıllık site komşusu olduğu anlaşıldığından bu durumunun İİK’nun 280/1 madde kapsamında değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğini»[141]

√ «Davalıların ceza dosyalarında borçlu ile husumeti ve alacağı olan bu alacağın tahsili imkanı bulamadığı için suç sayılacak eylemlere yönelmiş olan ve sanık sıfatını alan kişinin yakın akrabaları olduğu, bu hali ile borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek şahıslardan olduğunun anlaşıldığı, yine davalının borçludan birden fazla taşınmaz satın aldığı dava konusu bağımsız bölümü, bahsi geçen sanığın kardeşinden satın aldıktan kısa bir süre sonra aynı şahsın amcasına satış yaptığı bu iç içi ilişki içerisinde davalının da borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek şahıslardan olduğunun anlaşıldığını»[142]

√ «Davalı borçlunun aynı günde 19 adet taşınmaz sattığı bu taşınmazlardan üçünü davalıya, beşini davalı ile aynı soyadını taşıyan kişilere satıldığı, yine takip dosyasındaki ihalede dava konusu takip borçlularına ait iki taşınmazın icra ihalesi sonucu davalı tarafından alındığı, borçlu ile davalının aynı ilçe, köy ve ciltte nüfusa kayıtlı olduğu, faaliyet yerleri farklı olsa da faaliyet alanlarının aynı olması gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alındığında davalının İİK’nun 280/1 maddesi kapsamında borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü gerektiğini; yine borçlu vekilinin savunmasında diğer davalının satış bedelinin 25.000 TL’sini banka aracığıyla ödediğini, kalan 12.715,30 TL’nin de takip borçlusu şirketin borcuna mahsup edildiğini belirtiğinden diğer davalının da borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek durumda olduğunun kabulü gerektiğinden dava konusu tasarrufların İİK’nun 280/1 maddesi gereğince davacının alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[143]

b e l i r t m i ş t i r…

            X- Alacaklının, davalı-borçlunun ve davalı-borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişilerin iddia ve savunmalarında «hayatın olağan akışına aykırılık» bulunması halinde, bu tutarsız iddia ve savunmalar, açılmış olana tasarrufların iptali davalarında titizlikle değerlendirilir.

            «Hayatın olağan akışına aykırılık» ne demektir? «Hayatın olağan akışı» kriteri, hukukçuların olaylara yorum getirmede kullandıkları ölçülerden ve prensiplerden birisidir. Buna göre insanların genelinin, sosyal yapı içerisinde yapageldikleri davranışlar «hayatın olağan akışı» kriterini oluşturmakta ve bu kriter de hukuki problemlerin yorumlanmasında kullanılmaktadır.[144]

            Başka bir deyişle; tecrübe (hayatın olağan akışı) kuralları «hayatta sık tekrar eden, tekrarlanması ihtimal dahilinde olan olayların veya bilimsel ve teknik bilgilerin oluşturduğu ve kendilerini oluşturan somut olaylardan bağımsız hale gelmiş kurallar»dır; vak’atesbitinde, hukukun olaya uygulanmasında, hakimin bir değer hükmü vermesinde, delillerin değerlen-dirilmesi ve bir delilin ispat değerinin saptanmasında, muhtevası belli olmayan kuralların (kö-tüniyet gibi) uygulanmasında önemli rol oynar.[145]

            «Hayatın olağan akışı» kriteri, Yargıtay ve diğer üst derece mahkemelerinde, pek çok alandaki hukuki problemlerin çözülmesinde bir yorum kuralı olarak kullanılmaktadır. Yargı-tay «hayatın olağan akışı» kriterini, «olayların sebep-sonuç ilişkisine uygun olarak gerçekle-şip gerçekleşmediğinin irdelenmesi, sosyal yapı içerisinde olağan karşılanacak türden olup olmadığının belirlenmesi» şeklinde anlamaktadır. Söz gelimi «bir ikrarının delil değerinin or-taya konulması için diğer şartların yanında hayatın olağan akışına uygun düşüp düşmediği-nin de araştırılması gerektiği» ifade edilmektedir.[146]

            «Hayatın olağan akışı» kriterinin uygulama alanı oldukça geniştir. Aynı zamanda, «aksi ispatlanana kadar doğru kabul edilen bir karine» olduğundan, hukukçular için adaletli karar vermede kullanılan, oldukça pratik bir kriter niteliğini taşımaktadır.

            Sonuç olarak «hayatın olağan akışı» kriteri, mevcut hukukumuzda hukukçuların he-men her alanda uygulayabildikleri, onların işlerini kolaylaştıran önemli bir prensiptir.[147] Han-gi olayların ‘hayatın olağan akışına aykırı olduğu’ tasarrufun iptali davasına bakan mahkeme tarafından takdir edilecektir.[148]

            Uygulamada;

- Borçlunun, taşınmazı satın aldıktan çok kısa bir süre sonra elinden çıkarmış olması,

- Borçlunun taşınırını/taşınmazını satın alan 3. kişinin, borçlunun yakını (hışmı) olması,

- Borçlunun taşınmazını elinden çıkardığı halde, taşınmazda uzun süredir oturuyor olması,

- Taşınmazın halen borçlunun (boşandığı eşi, annesi, kızı vb.) tarafından kullanılıyor olması,

- Borçlunun sattıktan sonra, aracını kullanmaya devam etmesi,

- Üçüncü kişi tarafından taşınmazının/araçlarının, rayiç bedelinin iki katı bir bedelle satın alınması,

- Üçüncü kişinin, borçlunun komşusu, vekili, avukatı, mali müşaviri olması,

- Takip konusu borcun, borçlu tarafından -ödeme emri, icra dairesinde teslim alınarak kabul edilip, takibin kesinleştirilmesi,

- Borçluya ait taşınırları/taşınmazları satın alan üçüncü kişilerin alım (mali) gücünün bulunmaması[149],

- Üçüncü kişinin, borçluya ait çok sayıda (örneğin; üç/dört adet) taşınmazı/aracı satın alması(örneğin; bu konudayüksek mahkeme;

“Davalı üçüncü kişilerin birbiri ile akraba olmalarının ve aynı gün borçluya ait üç taşınmazı satın almalarının mülkiyet hakkını sınrılandırılmasını gerektiren bir hal olmadığını"[150]

“Davalı borçluların 7 adet parseli üzerinde otel ve müştemilatları ile noter kanalı ile diğer davalı şirkete devrettiği, hisse satış tarihlerinin aynı gün ve birbirini takip eden yevmiyelerle aynı noterden yapıldığı hususları birlikte değerledirildiğinde; mal kaçırma kasdının yanında tüm parsellerin devredilmesi sebebi ile İİK. mad. 280/son uyarınca tasarrufların iptale tabi olduğunu”[151]

“Borçlunun aynı gün içinde on yedi araçtan on adedini davalıya, yedi aracı da davalı şirkete devretmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını ve İİK’nın 280. maddesinde öngörülen yasal ve fiili karineler gereği davalının borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun kabulünün de zorunlu olduğunu”[152]

“3 adet taşınmazın aynı gün satın alınması ve davalıların aynı alanda mesleki faaliyette bulunmaları nedeniyle davalı 3.kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK'nun 280/1 maddesi gereğince tasarrufların iptale tabi bulunduğunu”[153]

“Borçluya ait farklı vasıflardaki 7 adet taşınmazın aynı gün aynı kişiye satışı hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, üçüncü kişinin borçlunun mal kaçırma kastını bildiğinin varsayılacağını”[154]

“Davalının diğer kardeşi ile birlikte aynı gün 8 bağımsız bölüm satın alması ve borçlular ile aynı cadde üzerinde ticari faaliyette bulunması sebebiyle borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğunu”[155]

“Davalı borçlunun aynı günde 19 adet taşınmaz sattığı bu taşınmazlardan üçünü davalıya, beşini davalı ile aynı soyadını taşıyan kişilere satıldığı, yine takip dosyasındaki ihalede dava konusu takip borçlularına ait iki taşınmazın icra ihalesi sonucu davalı tarafından alındığını, borçlu ile davalının aynı ilçe, köy ve ciltte nüfusa kayıtlı olduğu, faaliyet yerleri farklı olsa da faaliyet alanlarının aynı olması gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alındığında davalının İİK’nun 280/1 maddesi kapsamında borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü gerektiğini; yine borçlu vekilinin savunmasında diğer davalının satış bedelinin 25.000 TL’sini banka aracığıyla ödediğini, kalan 12.715,30 TL’nin de takip borçlusu şirketin borcuna mahsup edildiğini belirtiğinden diğer davalının da borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek durumda olduğunun kabulü gerektiğinden dava konusu tasarrufların İİK’nun 280/1 maddesi gereğince davacının alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekeceğini”[156]

“Takip konusu borcun kredi sözleşmesinden doğmasına, haciz tutanaklarının İİK’nun 105 maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olup bunun dışında -(borç tasfiye protokolü gereğince on bankaya 21.153.996,48 Euro borcu bulunan)- davalı borçlunun aciz halinde olduğunun anlaşılmasına karşısında, davalı borçlunun aynı gün davalıya yirmi adet, bir gün ara ile diğer davalıya yedi adet taşınmaz satıp davalı 3. kişinin satın aldığı taşınmazlar için satıştan 22-23 gün önce 100.000 Doları davalı borçluya elden ödemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını ve mevcut durumun davalılar tarafından borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunu gösterdiği, davalı borçlunun davalı 3.kişinin  amcasının torunu olması nedeniyle bu davalının borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle bu davalı ile yapılan dava konusu tasarrufların da İİK’nun 280/1.madde gereğince iptale tabi bulunduğunu”[157]

“Davalı üçüncü kişinin, borçlunun kefili olan ve bu kefaletten dolayı borçlunun borcunu ödeme tehdidi ile karşı karşıya kalan dava dışı...Ltd.Şti'nin çalışanı olması, aynı gün borçlu ve akrabalarına ait üç taşınmazın satın alınması ve satışa rağmen borçlunun bu taşınmazlardan birinde oturmaya devam etmesi olguları birlikte değerlendirildiğinde, satışın borçlunun alacaklılarını ızrar kastı ile yapıldığının sabit bulunmasına göre davanın kabulü gerektiğini”[158]

“Davalıların aynı gün 3 adet taşınmazı çok düşük bedellerle satın alması ve tanık beyanlarına göre satışın muvazaalı olduğunun anlaşılmış bulunmasına göre davanın kabulü gerektiğini”[159]

belirtmiştir)

- Borçlunun aynı gün birden fazla taşınırı/taşınmazını satması[160],

‘hayatın olağan akışına uygun düşmeyen’ işlemler olarak kabul edilmektedir.[161]

            Yüksek mahkeme «tasarrufun iptali davaları»nda‘hayatın olağan akışı’ kriteri ile ilgili ola-rak;

√ «Davalı borçlunun aynı günde 19 adet taşınmaz sattığı bu taşınmazlardan üçünü davalıya, beşini davalı ile aynı soyadını taşıyan kişilere satıldığı, yine takip dosyasındaki ihalede dava konusu takip borçlularına ait iki taşınmazın icra ihalesi sonucu davalı tarafından alındığı, borçlu ile davalının aynı ilçe, köy ve ciltte nüfusa kayıtlı olduğu, faaliyet yerleri farklı olsa da faaliyet alanlarının aynı olması gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alındığında davalının İİK’nun 280/1 maddesi kapsamında borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü gerektiği; yine borçlu vekilinin savunmasında diğer davalının satış bedelinin 25.000 TL’sini banka aracığıyla ödediğini, kalan 12.715,30 TL’nin de takip borçlusu şirketin borcuna mahsup edildiğini belirtiğinden diğer davalının da borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek durumda olduğunun kabulü gerektiğinden, dava konusu tasarrufların İİK’nun 280/1 maddesi gereğince davacının alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[162]

√ «Takip konusu borcun kredi sözleşmesinden doğmasına, haciz tutanaklarının İİK’nun 105 maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olup bunun dışında -(borç tasfiye protokolü gereğince on bankaya 21.153.996,48 Euro borcu bulunan)- davalı borçlunun aciz halinde olduğunun anlaşılmasına karşısında, davalı borçlunun aynı gün davalıya yirmi adet, bir gün ara ile diğer davalıya yedi adet taşınmaz satıp davalı 3. kişinin satın aldığı taşınmazlar için satıştan 22-23 gün önce 100.000 Doları davalı borçluya elden ödemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve mevcut durumun davalılar tarafından borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunu gösterdiği, davalı borçlunun davalı 3.kişinin amcasının torunu olması nedeniyle bu davalının borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle bu davalı ile yapılan dava konusu tasarrufların da İİK’nun 280/1.madde gereğince iptale tabi bulunduğunu»[163]

√ «Gaziantep’te oturan ve orada ticaretle uğraşan davalının 80.000 TL civarında rayiç değe-re sahip Giresun Keşap’da bulunan taşınmazı, ondokuz yaşındaki davalıdan alması, anılan taşınmazın boş olarak tutulması, hayatın olağan akışına uygun bulunmadığından, tasarrufun İİK’nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğunu»[164]

√ «Dosya kapsamından; davalının 26.3.2010-21.2.2013 tarihleri arasında davalı borçlu şirketin eski eşi ile birlikte ortağı olduğu, eski eşinden 15.12.2008 tarihinde boşanmasına rağmen, 2010 yılında alınan dava konusu aracın banka kredisine kefil olduğu, kredi borcunu 19.4.2013 tarihinde 20.000 TL olarak ödeyerek dava konusu aracı 22.4.2013 tarihinde borçlu şirketten aldığı, davalı ile eski eşi arasındaki ceza dosyasındaki 12.11.2012 tarihli hazırlık ifadelerinden tarafların birlikteliklerinin 2011 yılına kadar devam ettiğinin anlaşıldığı, yine dava konusu aracın 12.11.2012 tarihli tutanaktan davalının kullanımında olduğunun anlaşıldığı, takip konusu borcun tanzim tarihi olan 20.9.2012 tarihinde davalının borçlu şirketin ortağı olduğu, 12.11.2012 tarihli tartışma ve kavganın borçlu şirketin borçları nedeniyle meydana geldiği, dolayısıyla davalının ortağı olduğu şirketin durumunu ve amacını yani borçlarını bilmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, yine dava konusu ara-cın davalı tarafından alacağa mahsuben (aracın banka kredi borcunu ödemiş olması) alınmış olması nedeniyle, dava konusu tasarrufun İİK’nun 279/3-2 ve 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğunu»[165]

√ «Davalı 3.kişinin borçlunun komşusu, diğer davalı 3.kişinin ise borçlunun vekili olduğu, aynı gün borçlu tarafından davalı 3. kişiye sekiz araç, diğer davalı 3. kişiye farklı iki günde 6 araç satılmış olması nedeniyle, davalı 3.kişilerin borçlunun durumunu ve amacının bilebile-cek kişilerden olması ve bu durumun ticari işletmenin kısmen devri mahiyetinde olması nede-niyle, reddedilen araçlar yönünden de davanın, İİK’nun 280.maddesi gereğince kabulüne ka-rar verilmesi gerekeceğini»[166]

√ «Borçlunun aciz halinde olduğunun anlaşılmasına, iptali istenen tasarrufların dava konusu takip dosyasındaki 25.3.2011 tanzim 3.7.2012 vadeli senetle doğan borçtan sonra yapılması-na, 4.6.2013 ve 26.8.2013 tarihli tasarrufların dava açıldıktan sonra yapılmış olmasına, da-valı 3.kişilerin borçlunun eşi ve kızı, davalı 4.kişi şirketin borçlunun çocuklarına ait yine da-valı 4.kişinin de ekonomik durumu itibarıyla dava konusu aracı almasınınhayatın olağan akışına aykırı olması nedeniyle dava konusu 12.10.2011 ve 20.10.2011 tarihli tasar-rufların İİK’nun 278/3-1 ve 280/1 madde, 4.6.2013, 26.8.2013 tarihli tasarrufların da İİK’nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğunu»[167]

√ «Borçlunun aynı gün üç adet dükkan niteliğindeki taşınmazını aynı kişiye satması ve bu taşınmazların (haciz ve ipotekle yüklü) rayiç değerlerinin çok üzerinde bir bedelle satılması hayatın olağan akışına uygun olmadığından, tasarrufların İİK. mad. 280/1 gereğince davacı-nın alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiğini»[168]

√ «Dava konusu 3 adet parselin borcun doğumundan sonra aynı gün davalıya satıldığı ve sa-tışa rağmen borçlu tarafından kullanıldığı, üçüncü kişinin traktörü olmadığından borçlunun dava konusu taşınmazları kiraladığı iddia edilmiş ise de bu iddia yaşam deneyimlerine uygun olmadığını»[169]

√ «Haciz tutanağının İİK’nun 105 maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu ve davacı tarafından aciz belgesi de sunulduğu; iptali istenen tasarrufun ise takip konusu alacaklardan sonra yapıldığı anlaşıldığından, davanın süresinde açıldığı ve dava ön koşuları-nın gerçekleşmiş olduğunun kabulü gerektiğini- Tapu masrafından kaçınmak için yapıldığını ileri sürmüş ise de, borcun doğumundan sonra, tarafların imzaladığı sözleşmeye aykırı olacak şekilde ve bedelsiz olarak arsa sahibi adına tescil yapılmasının, yaşam deneyimlerine uygun olmadığı ve İİK. mad. 278/1 gereğince bağış niteliğinde olup iptali gerektiğini»[170]

√ «Davacının iş aktinden doğan alacağının olduğunu ve bu alacak ile ilgili dava açıldıktan sonra, borçlunun aracı sattığı ve bu satışa rağmen fiilen kullanmaya devam ettiği anlaşıl-dığından, bu hali ile satışın alacaklıları ızrar kastı ile yapıldığının sabit olduğu ve tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiğini- Satıştan sonra trafik cezasının borçlu şirket temsilcisi adına kesildiği, bunun aracın arızasını kontrol amacı ile yapıldığı iddiasının, satıştan 2 yıldan fazla süre sonra böyle bir kontrolün, yaşam deneyimlerine uygun bulunmadığını»[171]

√ «Üzerinde haciz ve ipotek olan taşınmazın rayiç bedelinin iki katına bir bedelle satın alınmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği gibi, borçlu ile davalının hemşeri olması, dava konusu taşınmazın borçlunun annesi tarafından kullanılması gibi maddi ve hu-kuki olgular birlikte değerlendirildiğinde ‘dava konusu tasarrufların İİK 280/1-2 madde gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği’ne değinen bozma ilamı üzerine davanın kabulüne dair verilen kararın isabetli olduğunu»[172]

√ «Bozma sonrasında, mahkemece, dava konusu takip dosyasındaki senedin veriliş tarihlerindeki çelişkili ifadeler, takibe konu borcun, borçlu tarafından aynı gün kabul edilerek kesinleştirilmiş olması nedeni ile davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğunu»[173]

√ «Mahkemece alınan bilirkişi raporunda taşınmazı satan şahısların malvarlıklarında bir artış olmadığı gibi, satın alan şahıslarında alım gücünün olmadığı belirtildiğinden, zaten müteahhit olan borçlunun tüm taşınmazları kızı, eşi ve yakın akrabaları adına tescilinin de yaşam deneyimlerine uygun olmadığı anlaşıldığından, bu taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[174]

√ «Dava konusu taşınmazın borçlunun amcası olan davalıya devredilmesine rağmen, borçlunun taşınmazda oturmaya devam etmesinin muvazaaya karine teşkil ettiğini»[175]

√ «Dava konusu taşınmazla ilgili işlemleri borcun doğumundan önce yapıldığından bu taşınmazlar yönünden davanın reddinin yerinde olduğunu- Mahkemece alınan bilirkişi raporunda taşınmazı satan şahısların malvarlıklarında bir artış olmadığı gibi, satın alan şahısların da alım gücünün olmadığı belirtildiğinden, zaten müteahhit olan borçlunun tüm taşınmazları kızı, eşi ve yakın akrabaları adına tescilinin de yaşam deneyimlerine uygun olmadığı anlaşıldığından bu taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[176]

√ «Tapu akit tablosuna göre davalılardan üçüncü kişi ile borçlunun komşu olduğu, davalı üçüncü kişinin taşınmazı borçludan satın aldıktan kısa süre sonra borçlunun kardeşine satış yapmasının iyiniyetli olmadığı dolayısı ile borçlunun mali durumunu bildiği kabul edileceğin-den, taşınmazın gerçek değeri ile satış bedeli arasındaki bedeli farkının tesbitine gerek bulun-madığı halde bu yönde davacıya keşif masrafı yatırılması için süre verilmesinin isabetsiz ol-duğunu- Davanın konusuz kalması halinde, ‘konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesi-ne yer olmadığına’, yargılama giderinin ise, tarafların haklılık durumları tesbit edildikten sonra oluşacak sonuca göre hükmedilmesi gerektiğini»[177]

√ «Mülkiyeti muhafaza kaydı ile dava konusu aracı satma imkanı bulunan davacının bu yolu tercih etmeden otuz beş ay vadeli araç satması, aracı sattığı gün muaccel olmayan alacağını (araç bedelinin) takibe koyması takibin aynı gün kesinleştirilmesi ve ertesi gün araca haciz koyması hayatın olağan akışına uygun görülmediği gibi davalının alacağının ve takibinin muvazaalı olduğu iddia ve ispatlanamadığından eldeki davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini»[178]

√ «Davalı-üçüncü kişinin, borçlunun eşinin muhasebecisi olması nedeniyle borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olması gereken kişilerden sayılacağı, ayrıca 2009 yılından itibaren peyderpey verilen para için 2013 yılında alacağın teminat altına alınması için ipoteğin tesis edildiği iddiasının hayatın olağan akışına uygun bulunmadığından mahkemece ‘ipoteğin muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı’ şeklindeki gerekçenin isabetli olmadığını»[179]

√ «Rayiç bedelin oldukça üstünde fazla bedel ödenmesi, hayatın olağan akışına uygun olmadığını- Davalı 3.kişinin borçlunun eşinin teyzesi, diğer davalının ise borçlunun eşinin teyzesinin eşi olduğu dolayısıyla, davalı 3.kişilerin İİK’nun 280/1 madde kapsamında borçlu-nun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiğini»[180]

√ «Tasarrufa konu taşınmazın dükkan niteliğinde olması ve o taşınmaz üzerinde borçlunun ortağı olduğu şirkete ait lokanta bulunmasının taşınmazı ticari işletmenin mühim bir parçası olduğunun kabulünü gerektirmediği, davalı borçlunun tasarrufu, lokanta işletmeciliği yapan şirkete ait hisse satışı değil, dükkanın mülkiyetine ait hisse satışı (dükkan satışı) olduğu anla-şıldığından, İİK’nin 280/son maddesinin uygulanma imkanının bulunmadığını»»[181]

√ «Davalı vekilinin savunmasından davalının borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu anlaşıldığından ve dava konusu taşınmazın satışına rağmen halen borçlu tarafından bedelsiz olarak kullanılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığından, İİK. mad. 280/1 gereğince davacının alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[182]

√ «Davacı banka tarafından ibraz edilen borçlu şirkete ait mizan tablosundan davalı üçüncü kişi şirket ile borçlu şirket arasında cari hesap ilişkisinin olduğunun anlaşıldığı, borçlu şirket ile üçüncü kişi şirket arasında cari hesap ilişkisinin olduğunun anlaşıldığı, tacir olan tarafların taşınmazı satın almadan yaklaşık dört ay önce bedel ödemelerinin yaşam deneyimlerine aykırı olduğu, bu durumda, davalı üçüncü kişi şirketin, borçlu şirketin mali durumunu ve alacaklılardan mal kaçırma amacını bildiğinin kabulü ile bu tasarrufun iptali gerekeceğini- Tasarrufun iptali davalarında, 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde, İİK’nın 283/2 maddesi uyarınca dava-nın bedele dönüşeceği ve üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekeceğini»[183]

√ «Bağımsız bölümü satın alan davalının borçlu davalının eniştesi olduğu, diğer davalılar ile borçlu davalı arasında akrabalık, komşuluk ve yakınlık olduğunun dosyadaki zabıta araştırmasından anlaşılması yanında hepsi aynı ilçeden olan davalıların birbirlerini tanımamaları ve borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilmeyecekleri hususu hayatın olağan akışı ile örtüşmediğinden, bu durumda mahkemece dava ve temyize ko-nu taşınmazlara ilişkin tasarrufların İİK’nın 278/III-1 ve 2. maddesi ile 280/1 ve 2. maddesi uyarınca iptali gerekip gerekmediğinin irdelenmesi ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceğini»[184]

√ «Dava konusu araç borcun doğumundan sonra borçlu tarafından davalıya satıldığı, ... tarihinde haciz için borçlu şirket adresine hacze gidildiğinde aracın, adresin önünde görül-düğü ve aracın tescil belgesi borçlu şirket çalışanı tarafından icra müdürüne teslim edildiği, aracın halen borçlu elinde bulunma nedeninin de izah edilemediği, bu durumda araç satışa rağmen borçlu tarafından kullanıldığına göre satışın iyiniyetli olduğundan söz edilemeyeceği-ni (İİK.md.280/l)»[185]

√ «Davalı 3. kişinin aynı gün davalı borçludan üç taşınmaz alıp bunları on üç gün sonra diğer davalıya satması ve davalının iki taşınmazı borçlunun kardeşi davalıya satmış olması, davalıların borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufların İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi olduğunu- Davalı 3. kişinin borçlu ile aynı köyden olması ve borçludan aldığı taşınmazı 9 gün sonra diğer davalıya satmış olması ve davalı 3. kişinin borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu bu tasarrufun da İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi olduğunu»[186]

√ «Dava konusu taşınmazda borçlunun oğlunun oturduğu, satışın görünüşte olduğu, davacı ile borçlu arasında husumet bulunduğu, taşınmazın davalı borçlu aleyhine açılan davadan hemen sonra satılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, satışın mal kaçırma kastı ile yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği; İİK’nin 283/1 maddesi gereğince dava konusu tasarrufun davacının alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[187]

√ «Davalı borçlu ile davalı arasında akrabalık, arkadaşlık, ticari ilişki gibi borçlunun mal kaçırma kastını bildiği ya da bilebilecek durumda olduğuna ilişkin olarak bir araştırmanın yapılmadığı, borçlu hakkındaki haciz sırasında ele geçirildiği belirtilen defterde davalı İbrahim K. hakkında da kayıt olduğu ve tasarruf sonrasında dahi ödeme yapıldığının yazıldığı bu nedenle borçlu ile bu davalı arasında belirtilen şekilde ilişkinin olup olmadığının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi- Davalıya yapılan satışta davalı borçlular ile vekilleri arasında bir tasarruf olduğu, davalı borçlular vekili olarak hareket eden avukatın, borçluların alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun (İİK. m. 280/1) hayatın olağan akışına uygun düştüğünü, bu tasarruf hakkındaki davanın da kabulüne karar verilmek ge-rekirken, yazılı ve yanılgılı gerekçe ile davanın reddinin isabetli olmadığını»[188]

√ «Davanın TBK’nun 19. maddesi gereğince muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptali istemine ilişkin olduğu, dava konusu taşınmazın satışından itibaren yaklaşık 3,5 yıl borçlu tarafından bedelsiz kullanıldığı, davalının ev hanımı olup gelirinin bulunmadığı, 120.000 TL meblağlı senet nedeniyle 120.000 TL alacağı bulunan davalının, 100.000 TL bedelle davalıdan dava konusu taşınmazı satın almasının hayatının olağan akışına uygun olmaması gibi maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu satış işleminin muva-zaalı olması nedeniyle davanın kabulü ile İİK. 283/2. madde kıyasen uygulanarak davacının alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak dava konusu satış işleminin iptaline karar verilmesi gerektiğini»[189]

√ «Davalı üçüncü kişinin borçluya ait yedi adet taşınmazı üzerindeki çok sayıda hacizlerle birlikte satın almasının hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceğini»[190]

√ «Dava konusu aracın 3. ve 4. kişiye satıldıktan sonra dahi borçlu tarafından kullanılmaya devam etmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediğini»[191]

√ «Taşınmazın gerçek bedeli arasında fahiş fark olacak şekilde satın almasının iptali gerekti-receği- Yapılan satışa rağmen borçlunun taşınmazda oturmaya devam etmesinin yaşam dene-yimlerine uygun olmadığını»[192]

√ «Borçlu ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğu dosya kapsamından anlaşıldığından bu durumda davalı borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK 280/1-2 madde gereğince tasarrufun iptale tabi olduğu; diğer tasarruf yönünden ise dava konusu taşınmazın halen borçlu tarafından kullanılıyor olmasının hayatın olağan akışına aykırı olması ve davalı borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK 280/1 madde gereğince iptale tabi olması nedeniyle davanın kabulü ile dava konusu her iki tasarrufun da davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[193]

√ «Alacağın doğum tarihinin, iptali istenen tasarruftan önce olduğu ve alacaklı ile borçlu arasındaki borç doğuran satış dışında başkaca senet düzenlenmesini gerektirecek bağlantı olmadığı, satıştan uzun süre sonra dahi davalı borçlunun dava konusu yerde geçerli bir kira sözleşmesi olmadan oturmaya devam etmesinin dahi hayatın olağan akışına uygun düşme-diğini»[194]

√ «Davalının kendi beyanına göre, eşi için çekilen krediye teminat olması için taşınmazın ipotek verilmesi sırasında davalı borçlunun diğer davalı adına vekil olarak hareke etmesinin, hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğini»[195]

√ «Davacı alacaklı tarafından yapılan takibin itiraza uğramadan kesinleşmiş olması, davalı borçlu hakkında kesin aciz vesikası alınması, bir kişinin alacağını tahsil etmeden aynı kişiye yeniden borç vermesinin olağan olmamasının, tek başına alacağın gerçek bir alacak olma-dığının kanıtı sayılamayacağı gibi alacaklı davacı aleyhinde menfi tespit davası açılmadığı gibi her hangi bir suç duyurusunda da bulunulmadığından, alacağın gerçek alacak olduğu-nun kabulü ile işin esasına girilmek suretiyle toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğini»[196]

√ «Dava konusu taşınmazın, davalı 3. kişiye satıldığı halde taşınmazın halen borçlu tarafın-dan kullanılması, yine davalı 3. kişi vekilinin temyize cevap dilekçesinde müvekkilinin davacı ve davalı borçluyu tanıdığını beyan etmesi, taşınmaz üzerine haciz konulup aynı gün kaldırıl-ması (davalı 3. kişinin haczi bilmesi) gibi maddi ve hukuki olgular karşısında dava konusu tasarrufun İİK 280/1 madde kapsamında iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini»[197]

√ «Taşınmazların tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen değerleri arasında misli fark bulunmadığı, davalı 3. kişinin kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmişse de, borçlunun aynı gün tek satış sözleşmesi ile on sekiz adet taşınmazını satmasının (bu satışların tamamının davalı 3. kişi ve onunla bağlantılı kişi ve şirkete yapmasının) hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve bu durumun 3. kişinin de borçlunun amacını ve durumunun bilebilecek kişilerden olduğunu gösterdiğini»[198]

√ «Davalı üçüncü kişi tarafından banka vasıtası ile taşınmazların gerçek bedellerinin ödenmiş olduğu kabul edilmişse de, yapılan ödemelerin tasarruf tarihinden yaklaşık 2 ay son-rasına ait olup ve ödemeye ilişkin dekontlarda ödemenin hangi amaçla yapıldığı belirtilmemiş olduğu ve davalı üçüncü kişinin ‘borçlu davalıdan alacaklı olduğunu, taşınmazlarında bu ala-cağa karşılık alındığını’ bildirmiş olduğu görüldüğünden, mahkemece davalı üçüncü kişi ta-rafından tasarruf tarihinden yaklaşık 2 ay sonra yapılan ödemelerin dava konusu taşınmazların satış bedeli olup olamayacağının irdelenmesi, bu durumun hayatın olağan akışına uygun olup olmadığının tartışılması, davalılar arasında tasarruf tarihinden önce tica-ri ilişki olup olmadığının araştırılarak davalı üçüncü kişinin, borçlu davalının mali durumu i-le alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığının ince-lenmesi gerektiğini»[199]

√ «Davalı borçlu ile satış öncesinde de tanışıklığı bulunduğu anlaşılan ve dosya içindeki kro-kiye göre yakın binada market işleten diğer davalının da davalı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu-nun, hayatın olağan akışına uygun düştüğünü»[200]

√ «Dava konusu taşınmazda, borçlu tarafından davalıya satış tarihinden sonra davacı takibinde yapılan haciz sırasında dahi borçlunun karısının oturmakta olduğu, borçlunun eşinin dava konusu evin eşyaları ile satıldığını beyan ettiği ve 3. kişinin de boşanmış olduğu için kendisinin oturmasına izin verdiğini belirtmesinin hayatın olağan akışına uygun olup ol-madığı üzerinde durulmadan karar verilmesinin doğru olmadığını»[201]

√ «Borçlunun alacaklılardan mal kaçırma amacı ile takip mallarını ihale ile sattırdığından, yapılan satışa rağmenmalları fiilen kullanmaya devam ettiğinden, yapılan işlemlerin danışıklı olduğunun kabulü gerekeceğini»[202]

√ «Borçlu ile 3. kişiler arasındaki ticari ilişki olduğunun borçlunun oğlunun ifadesinde de be-lirtilmesi, 3. kişi ile 4. kişinin aynı yer nüfusuna kayıtlı olması, davalı 4. kişilerin aynı şirkette ortak olmaları ve borçlu ile oğlunun satışlara rağmen taşınmazda uzun süre oturuyor olma-larınıhayatın olağan akışına aykırı bulunması karşısında taşınmazların satışına ilişkin tasar-rufun iptali davasının kabulü gerektiğini»[203]

√ «Davalının borçludan alacaklı olmasına ve tahsil edememesine rağmen, borç vermeye de-vam etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını; işlemin muvazaalı olduğunun kabulü ile tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[204]

√ «Davalı borçlunun aynı gün içinde on yedi araçtan on adetini davalıya, yedi aracı da diğer davalı şirkete devretmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davalının, borçlunun du-rumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü gerekeceğini»[205]

√ «Davalı 3. kişi borçlu şirketin ortağı ve müdürü, davalı 4. kişi ise borçlu şirketin ortaklarından ve aynı zamanda takip borçlusu gerçek kişinin kayınbiraderi olduğundan, tasarrufun iptale tabi ve bu durumda, davacı vekiline davalı borçlu şirketle ilgili geçici veya kat’i aciz belgesi sunması için süre verilmesi gerektiğini»[206]

√ «Davacının şufa hakkını engellemek amacı ile, ‘davalının, taşınmaz üzerine amcası diğer davalı lehine ipotek tesis ettirdiği’ ileri sürülerek ‘bu ipoteğin kaldırılması talebiyle açılan ta-sarrufun iptali davasında, davalı ile amcası olan diğer davalı arasındaki ipotek ilişkisinin hangi ilişkiden kaynaklandığı kanıtlanmadığından, ipotek tesis edilmesi ile borçlunun borcu-na karşılık yapıldığı ileri sürülen ödeme arasında 20 günlük bir sürenin olduğu anlaşıldığından, mevcut delillerle ödemenin davalı amca tarafından yapıldığı kabul edileme-yeceği ve davalılar arasındaki ipotek ilişkisinin hayatın olağan akışına uygun düşmediğini, konulma zamanı gerekse davalılar arasındaki akrabalık ile ödemenin kim tarafından yapıl-dığının bilinmediği gözetildiğinde, tasarrufun iptaline ilişkin davanın kabulüne karar veril-mesi gerekirken, mahkemece ‘davalı borçlunun borçlu olduğu icra takiplerine yapılan ödeme-ler nazara alındığında konulan ipoteğin muvazaalı olmadığı’ gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu»[207]

√ «Borçlunun bir gün ara ile sekiz adet taşınmazını davalı 3. kişiye devretmesinin hayatın o-lağan akışına uygun olmadığı; davalı üçüncü kişinin bu durumda davalı borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü gerektiğini»[208]

√ «Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için; ‘davacının borçludaki alacağının gerçek olması’, ‘borçlu hakkındaki icra takibini kesinleşmiş olması’, ‘iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması’ ve ‘borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz bel-gesinin bulunması’ gerektiğini, bu koşulların davanın ‘önkoşulu’ olduğunu- Davalı borçlunun ticaret sicil merkezi olarak kullandığı 1500 m2 kullanım alanlı taşınmazını satmış olmasının İİK. mad. 280/3-son kapsamında ‘ticari işletme devri’ mahiyetinde olup olmadığının mahke-mece değerlendirilmemesi gerektiği- Dava konusu taşınmazın 12.1.2009 tarihli birinci satış-tan 16.12.2009 tarihine kadar davalı borçlu tarafından kullanıldığı, bu kullanımla ilgili 12.1.2009-17.7.2009 dönemine ilişkin borçlu ile davalı 3. kişi arasında yapılmış bir kira söz-leşmesi sunulmadığı, 17.7.2009 tarihli ikinci satıştan sonra davalı borçlu ile davalı 4. kişiler arasında 1.8.2009 tarihli kira sözleşmesi ile 11.9.2009 tarihli taşınmazın 1.12.2009 tarihinde boşaltılmasına ilişkin tahliye taahhüdü imzalandığı ve borçlu hakkında davalı 4. kişiler tara-fından 10.12.2009 tarihinde 2009 yılı 8-9-10-11-12. aylara ilişkin kira bedeli ve tahliye için icra takipleri yapıldığı anlaşıldığından, dava konusu taşınmazın niteliği, kullanım amacı, getireceği kira gibi unsurlar gözönüne alındığında, borçlunun sattığı taşınmazı 6 ay süre ile (12.1.2009-17.7.2009 arası) bedelsiz kullanılmasının sebepleri ve amacı üzerinde durularak, bu taşınmazın satış tarihinden sonra ne kadar bir süre içinde tahliyesinin mümkün olduğu ko-nusunda bilirkişiden alınacak rapor doğrultusunda karar verilmesi gerektiğini»[209]

√ «Davalı-borçlular vekili olarak hareket eden avukatın, borçluların alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunu (İİK. mad. 280/1) kabul etmenin, hayatın olağan akışına uygun sayılacağını»[210]

√ «Çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenmesi ticari yaşam içinde sıklıkla karşılaşılan bir du-rum olduğunu- Dava konusu araç satışının, çekten yaklaşık 20 gün kadar önce yapılması, bu kısa süre içinde borçlu üçüncü kişiye ticari emtiasının çok büyük bir bölümünü de devretmesi ve aynı gün içinde üçüncü kişiye dava konusu aracın yanı sıra üç aracın daha satılmış olması karşısında -Dairemizin bir süredir istikrar kazanan uygulamasına göre- yapılan satışın bor-cun doğumundan sonra alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik danışıklı işlem niteliğinde bulun-duğunun kabulü gerekeceğini»[211]

√ «Borçlu tarafından satılan taşınmazların yine borçlunun kullanımında olmasının hayatının olağan akışına uymadığını- Değeri 11.252 TL olan taşınmazın, üzerindeki ipotek ve hacizlerle birlikte 50.820 TL gibi bir bedelle alınmasının, hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği-ni»[212]

√ «Borçlu hakkındaki icra takiplerinin kesinleştiği, düzenlenen haciz tutanaklarının, İİK. mad. 105/2 kapsamında ‘geçici aciz belgesi’ niteliğinde olduğu, kredi sözleşmelerinden doğan takip konusu alacağın gerçek olduğu ve iptali istenen tasarruftan önce doğduğu anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının koşulu da gerçekleşmiş olduğu- Dava konusu taşınmaz borçlu tarafından ipotekle yükümlü olarak davalı şirkete satılmış olup mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporundan taşınmazın tasarruf tarihindeki değerine ve davalı şirket vekilinin, taşınmazın müvekkili şirkete mal olduğu bedel ve bu konuda sunduğu banka dekontu gözetildiğinde, rayiç değeri 42.000 TL olan taşınmazın 180.000,00 TL’ye satın alınması hayatın olağan akışına uygun olmadığını; davalılar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalı 3. kişi şirketin davalı borçlunun amacını ve durumunu bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufun, İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi ol-duğunu»[213]

√ «Davalı 3. kişinin, borçlunun eşinin kardeşinin torunu olması nedeniyle borçlunun durumu-nu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu ve davalı borçlunun aynı gün dört taşınmazını birden davalıya satmış olması hayatın olağan akışına uymadığı anlaşıldığından, davalı 3. Ki-şinin borçlunun amacını ve durumunu bilerek hareket ettiğinin kabulü ile davanın İİK. mad. 280/1 gereğince kabulü ile davalılar arasındaki tasarrufun takip konusu alacak ve ferileriyle iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[214]

√ «Tasarrufa konu aracın küçük bir ilde, değerinin altında satışının yapılması ve borçlu şir-kete kiralanması halinde tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[215]

«Rayiç değeri 42.000 TL olan taşınmazın 180.000 TL’ye satın alınması hayatın olağan akı-şına uygun olmadığı gibi, davalılar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalı 3. kişi şirketin, davalı borçlunun amacını ve durumunu bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK. 280/I. madde gereğince ve davalı 3. kişi şirket vekilinin dava konusu taşınmazın alacağa mahsuben alındığını savunması karşısında, anılan taşınmaz devrinin mutad ödeme olmaması nedeniyle İİK. 279/I-II madde gereğince de tasarrufun iptale tabi olduğunu»[216]

«Borçlu tarafından, davalı üçüncü kişiye satılan taşınmazın, borçlunun ailesi tarafından kullanılıyor olmasının, hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceğini (ve bu nedenle; yapılmış olan satışın, alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik muvazaalı bir satış olarak kabulü-nü gerektireceğini)»[217]

«Borçlu ile işlemde bulunan ‘üçüncü kişi’nin (ya da; üçüncü kişi ile işlemde bulunan ‘dördüncü kişi’nin) aynı köyden olmaları halinde, üçüncü (ya da dördüncü) kişinin, ‘borçlu-nun mal kaçırma kasdını bilmediğinin’ kabul edilmesinin, hayatın olağan akışına uygun düş-meyeceğini»[218]

«Davalının, taşınmazı satın almadan yirmi üç gün önce taşınmazın borçlu adına olan kredi borcunu ödemeye başlamasının, hayatın olağan akışına uygun düşmediğini, tanımadığı bir borçluya ait taşınmazın davalıya satışından iki ay sonra ve taşınmazı tapuda devir almadan kredi ödemesine başlanmasının doğal olmadığını»[219]

«‘Borçlu’ ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin ‘kardeş’ olmaları nedeniyle, davalı ü-çüncü kişinin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılarına zarar verme kastını bilemeyeceğini kabul etmenin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceğinden, borçlu ile kardeşi arasındaki işlemin -İİK. 280/I ve II uyarınca- iptaline karar verilmesi gerekeceği-ni»[220]

«Borçlu şirketin muhasebecisinin kardeşi olan 4. kişinin, hayatın olağan akışına göre, borç-lu davalı şirketin mali durumu ile alacaklılara zarara verme kastını bilen veya bilmesi gere-ken kişilerden sayılacağını»[221]

«Tasarrufa konu taşınmazın Korkuteli ilçesinde olmasına rağmen, çok kısa sürelerle el değiştirmesinin, davalı tarafından elden çıkarma tarihinin iptal davasının açılma tarihinden bir gün sonraya rastlamasının, davalı borçlu adına hareketle taşınmazı satacak kişi ile davalı üçüncü kişi adına taşınmazı satın alacak kişiye verilen vekaletnamelerin aynı noterde, aynı gün ve birbirini takip eden yevmiye numaraları ile tanzim edilmesinin ve taşınmazın ilk satışından sonra iki yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen, davalı üçüncü kişi adına taşınmazı satacak kişi olarak ilk satışta borçlu vekili olarak hareket eden kişinin, bu kez davalı üçüncü kişi vekili olarak görevlendirilmesinin, hayatın olağan akışına aykırı düşeceği-ni»[222]

√ «Davalı borçlu ile oğlu arasındaki taşınmaz devirlerine ilişkin tasarrufların İİK. mad. 278 gereğince bağışlama hükmünde olup iptale tabi olduğunu- Davalı borçlu tarafından dava konusu araç davalıya satılmış olmasına rağmen aracın halen borçlu tarafından kullanıldığı-nın tanık beyanları ile belirlenmesi karşısında (hayatın olağan akışına aykırı olan bu durum nedeniyle) satışın mal kaçırma amacıyla yapıldığı gerek-çesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini»[223]

«Üçüncü kişi konumundaki davalı, borçlu davalının amcasının çocuğu olduğundan ve ayrıca icra takibinin dayanağı olan dava dosyasında borçlunun avukat sıfatı ile vekilliğini de yaptığı anlaşıldığından, davalı üçüncü kişinin, borçlu davalının mali durumu ile alacaklılar-dan mal kaçırma kastını bilen veya bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü ileİİK.nun 280. maddesi uyarınca davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini»[224]

«Dava konusu taşınmazın -tasarruftan sonra dahi- borçlu tarafından kullanılıyor olmasının, tasarrufun kötüniyetli yapıldığını göstereceğini ve hayatın olağan akışına aykırı olacağını (uygun bulunmayacağını)»[225]

«Dava konusu taşınmaza -üzerindeki ipotek ve hacizler de eklendiğinde- değerinin çok üstünde bir bedel ödenerek alınmasının, hayatın olağan akışına aykırı olup, yapılan satışın iptalini gerektireceğini»[226]

«Taşınmazın satın alınması sırasında, taşınmaz üzerinde bulunan hacizlerin, taşınmazın satış tarihindeki gerçek bedelinin beş katından fazla bulunmasına rağmen, üzerinde bu kadar yüksek miktarlı bir haciz bulunan bir taşınmazın satın alınmasının, hayatın olağan akışına ay-kırı sayılması gerekeceğini»[227]

«Davalı vergi borçlusunun tüm malvarlığını ‘Boşanma Protokolü’ çerçevesinde boşandığı eşine bırakması hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceğinden, borçlu tarafından boşanma davası sonucunda eşine bırakılan malların mahkemece iptaline karar vermesi gerekeceği-ni»[228]

belirtmiştir.

            XI- “Borçlu” ile “davalı-üçüncü kişi”  arasında –ticari defter kayıtlarına göre-  t i c a- r i   i l i ş k i  bulunması halinde, üçüncü kişi –İİK.m.280/I uyarınca- “borçlunun mal kaçırma kasdıyla hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması”  nedeniyle, borçlu ile üçüncü kişi arasındaki tasarrufların iptaline karar verilir. Yüksek mahkemenin öteden beri süregelen içtihatları bu doğrultudadır. Gerçekten bu konuyla ilgili olarak yüksek mahkeme;

“Dava konusu tasarruftan önce ve sonra davalılar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı dolayısıyla davalı 3. kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olup olmadığının, dava konusu tasarrufun İİK 280/1 kapsamında iptale tabi olup olmadığının mahkemece değerlendirilmesi gerekeceğini”[229]

√ “Davalı borçlu ile aynı sektörde faaliyet gösterdiği, aralarında geçmişten gelen ticari ilişki bulunan davalıların, dinlenen tanık beyanlarına göre "faaliyet gösterdiği sektörün küçük bir sektör olduğu", "birbirini tanıdığı" beyan edildiğinden, davalı üçüncü kişinin borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığı hususu değerlendirilmeksizin davanın reddine karar vermesinin doğru olmadığını”[230]

√ “Davalı borçlu ile davalı üçüncü kişinin uzun yıllardır ticari ilişkileri olması birbirlerini tanıdıkları anlaşıldığından, İİK. mad. 280 koşullarının gerçekleşmiş bulunduğunu”[231]

“Dosya kapsamından ve tarafların beyanlarından davalı borçlunun iplik işiyle, davalı üçüncü kişinin ise kumaş boyama işiyle uğraştığı anlaşılmakla, mahkemece davalıların şirket merkezleri ve fabrikalarının bulunduğu yerleri tespit edip, aralarında ticari ilişki bulunup bulunmadığı konusunda ticari defterlerini bilirkişi vasıtasıyla inceleterek, ayrıca spor kulübünde hangi tarihler arasında yönetim kurulu üyeliklerinin bulunduğu da tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini”[232]

√ “Taşınmaz devri alacağa mahsuben yapılmış olmasa da, borçlu ile davalı şirket ve gider ortağı gerçek kişi arasında devirden önce ticari ilişki bulunduğu anlaşıldığından, davalıların İİK. mad. 280 gereğince borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunu”[233]

√ “Borçlunun ortağı olduğu firma ile davalı 3. kişinin ortağı olduğu firmanın, satış öncesinde birbirleri ile ticari ilişkilerinin olduğu, tarafların ortak oldukları şirketlerin aynı semtte olduğu anlaşıldığından, bu ilişki nedeni ile birbirlerini tanıdıkları ve İİK. mad. 280 gereğince üçüncü kişinin borçlunun içinde bulunduğu mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunu"[234]

√ “Üçüncü kişi şirketin bağlı olduğu holdingin borçlu şirketin faaliyette bulunduğu ve aynı zamanda dava konusu adreste komşu olduğu ve aralarında ticari ilişkinin olduğunu, bu hali ile İİK. mad. 280 kapsamında davalı borçlunun mali ve ekonomik durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunu”[235]

√ “Anılan şirket dördüncü kişi olup iyiniyetli olması halinde yaptığı tasarrufun geçerli olduğu, davacı banka tarafından sunulan kayıtlardan borçlu şirket ile diğer davalı şirketin aynı alanda faaliyette oldukları ve ticari ilişkileri bulunduğu anlaşıldığından, bu şirketten borçlunun mali durumu ve alacaklıların ızrar kastığını bildiği veya bilmesi gereken şirketlerden olduğunun anlaşıldığını, diğer 103 ada 3 ve 1 parseller ise yine davalı A. tarafından 21.11.2012 tarihinde davalı H.'e satıldığı, bu şahsında borçlu şirket ile ticari ilişkisi olan dava dışı şirketin ortağı olduğu da belgelendiğinden, davalı H.'in de borçlunun mali durumu ve alacaklıların ızrar kastığını bildiği veya bilmesi gereken kişilerden olduğu sabit olduğundan, davalılar anılan şirket ve H.'in iyiniyetli olduklarından söz edilmeyeceğini”[236]

√ “Borçlu ile davalı şirket arasındaki söz konusu tasarruf yönünden tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel arasında misli fark bulunması nedeniyle İİK’nun 278/3-2, ayrıca davalı borçlunun ortağı ve temsilcisi olduğu şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalı 3.kişi şirketin borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK’nun 280/1.madde gereğince iptale tabi olduğunu”[237]

√ “Dava konusu taşınmazın borcun doğum tarihinden sonra, üzerindeki hacizlerle birlikte davalı 3.kişiye, onun da aynı şekilde 4.kişiye rayicinden düşük bedelle satıldığı, dava konusu taşınmazın bulunduğu binanın davalı borçlu tarafından yapıldığı, aynı binada 4.kişi davalının da başka bir taşınmazının bulunduğu aralarında önceye dayalı bir ticari ilişkinin bulunduğu davalıların borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden oldukları gerekçesiyle davanın kabulü ile tasarrufların iptaline karar verilmesinin isabetli olduğunu»[238]

√ “Aralarındaki ticari ilişki ve aynı sektörde faaliyet göstermeleri nedeniyle 3. kişi konumundaki davalı şirketin borçlu davalının mali durumu ile alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunu”[239]

“Borçlu ile arasında ticari ilişki bulunan üçüncü kişinin, borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle, yapılan tasarrufun İİK. mad. 280/1-2 gereğince iptale tabi olduğunu”[240]

√ “Aralarındaki ticari ilişkiler, aynı sektörde faaliyet göstermeleri, davalı tarafından ibraz edilen sözleşme örneği ve tüm dosya kapsamından diğer davalının, borçlu-davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen konumda olduğu, bu nedenle satışın muvazaalı olduğu kabul edilerek, tasarrufun iptaline karar verilmesinin isabetli olduğunu”[241]

√ «Borçlu ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle aynı işkolunda faaliyette bulunan davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden sayılması gerekeceğini»[242]

√“Borçlu ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle aynı işkolunda faaliyette bulunan davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden sayılması gerekeceğini”[243]

√ “Borçlu ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle aynı işkolunda faaliyette bulunan davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden sayılması gerekeceğini”[244]

√ “Borçlu ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle aynı işkolunda faaliyette bulunan davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden sayılması gerekeceğini”[245]

√ “Borçlu ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle aynı işkolunda faaliyette bulunan davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden sayılması gerekeceğini”[246]

√ “Borçlu ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle aynı işkolunda faaliyette bulunan davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden sayılması gerekeceğini”[247]

√ “Borçlu ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle aynı işkolunda faaliyette bulunan davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden sayılması gerekeceğini”[248]

b e l i r t m i ş t i r…

            XII- «Borçlunun, alacaklılarına zarar vermek kasdıyla yaptığı tüm (hileli) tasarrufların iptali davalarında», borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişilerin, ‘borçlunun mâli durumunu ve zarar verme kasdını bildiğine’ dayanak teşkil eden emarelerden bir diğeri ise, «borçlu ile üçüncü kişinin aynı sektörde faaliyet göstermesi»[249]dir.

            Borçlunun tasarrufta bulunduğu (taşınır ve taşınmaz mallarını devrettiği, üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarını temlik ettiği) üçüncü kişinin, «borçlu» ile aynı sektörde (işkolunda) -örneğin; inşaat sektöründe, tekstil sektöründe, özel hastane işletme sektöründe, ilaç sektöründe, basın sektöründe, petrol işletmeciliği sektöründe, turizm ve otelcilik sektöründe, taşımacılık sektöründe, gıda sektöründe, tarım sektöründe, emlak sektöründe vb. çalışıyor olmaları veya «borçlu» ile «üçüncü kişi» arasında taşeronluk ilişkisi bulunması halinde- «üçüncü kişi»nin «borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılarına zarar verme kastını bilmediğini» ileri sürmesi hayatın olağan akışına aykırı bulunacağından, yüksek mahkeme öteden beri verdiği bütün kararlarında bu durumda, ‘borçlu ile üçüncü kişi arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceğini’ istikrarlı bir şekilde belirtmiştir.      Gerçekten, yüksek mahkeme;

«Aynı sektörde faaliyet gösteren ve borçlu şirketin mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu anlaşılan 4. kişi hakkında da tasarrufun iptali davasının kabulünün isabetli olduğunu»[250]

√ «Davalı üçüncü kişinin müdürü olduğu dava dışı şirkette borçlulardan birinin hissedar olduğu, diğer borçlunun ise diğer bazı ortaklara vekaleten genel kurula katıldığı ve aynı iş kolunda faaliyette bulduklarından borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiği ve bilmesi gereken şahıslardan olduğu ve bu durumda İİK. mad. 280 uyarınca tasar-rufların iptaline karar verilmesi gerektiğini»[251]

√ «Dava konusu araç davalı borçlu şirket tarafından üçüncü kişiye, onu tarafından da dördüncü kişiye satılmış, üçüncü kişinin borçlu ile aynı iş hanında faaliyette bulunduğunu, diğer davalı dördüncü kişinin de hem iş yeri hem de oturduğu yer olarak borçluların komşuları olduğunu iddia edildiğinden, belirtilen firma kayıtlarının getirtilerek borçlu ile aynı faaliyet alanında iş yapıp yapmadığı, borçlular ile aynı iş hanında faaliyette bulunup bulunmadığı ve dördüncü kişinin’de borçluların komşusu olup olmadığı araştırılarak İİK. mad. 280 kapsamında borçluların mali durumları ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini»[252]

√ «Taşınmazın tapudaki satış bedeli ile rayiç değeri arasında ipotekler dikkate alındığında fahiş bedel farkı olmamakla birlikte davalı üçüncü kişinin, borçlu ile aynı alanda faaliyette oldukları ve borçluyu eskiden beri tanıdığı yönündeki açıklamaları karşısında borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğunun anlaşılmış bulunduğundan dava konusu taşınmazın davalı üçüncü kişi tarafından satın alınmasından 6 gün sonra dava dışı Esnaf ve Sanatkarlar Odasına satılması mal kaçırma amacına yönelik olduğundan iptali gerektiğini»[253]

√ «Davalı borçlu ile 3.kişinin aynı sektörde ve yan yana fabrikalarda faaliyet gösterdikleri anlaşıldığından dava konusu tasarrufun 6183 sayılı AATUHK’nun 30.maddesi gereğince, ayrıca dava konusu taşınmaz üzerindeki fabrika binası ve teferruatları ile birlikte satılmış olduğundan ticari işletme devri mahiyetinde olması nedeniyle kıyasen İİK’nun 280/3 maddesi gereğince iptale tabi olduğunu»[254]

√ «Davalıların savunmalarından dava konusu taşınmaz devirlerinin borca mahsuben yapıldığı anlaşıldığından dava konusu dört adet taşınmaz hisse devrine ilişkin davalılar arasındaki 04.04.2011 tarihli tasarrufun İİK’nun 279/1-2. maddesi gereğince (borca mahsuben yapılan taşınmaz devrinin mutad ödeme olmaması nedeniyle) ve yine davalının borçlunun kefili olması, aynı işkolunda çalışmaları nedeniyle davalının, borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK’nun 280/1 madde gereğince 09.09.2011 tarihli aciz belgesinde belirtilen alacak miktarıyla sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiğini»[255]

√ «Davalıların gıda sektöründe faaliyette bulundukları, aynı zamanda villa komşuları olduğu, tanık beyanlarının ağırlıklı olarak ‘dava konusu taşınmazın borçlular tarafından kullanıldığı’ yönünde olduğu, dava konusu taşınmazın davalı 3. kişi tarafından kullanılmaması ve kiraya verilmemesine rağmen yapılan keşif sırasındaki mahkeme gözleminde evin eşyalı olduğunun tespit edildiği, yatırım amacıyla alınan lüks villanın sekiz yıl boyunca kiraya verilmemesi ticaretle uğraşan davalı 3. kişi açısında hayatın olağan akışına uygun olarak değerlendirile-meyeceği gözetildiğinden, davalı 3. kişinin borçluların durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü ile dava konusu tasarrufun davacıların alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak İİK. mad. 280/1 madde gereğince iptaline karar verilmesi gerektiğini»[256]

√ «İİK.nun 280.maddesine göre, malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklıları-na zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceğini- Davalıların aynı iş kolunda faaliyet göstermeleri nedeniyle, davalı üçüncü kişinin, diğer davalı borçlunun mali durumu ile alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının irdelenerek, ondan sonra toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceğini»[257]

√ «Tasarrufa konu edilen hastane işletme ruhsat devrinin bir karşılık alınarak devir sözleşmesine ve alım satıma konu olduğu, ruhsatların üzerine haciz konulabildiğinden maddi bir değerinin olduğunun kabulü ile borçlu ile aynı sektörde faaliyet gösteren 4. kişi konumun-daki davalı şirketin borçlu davalının mali durumu ile ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun anlaşıldığını»[258]

√ «Tasarrufa konu edilen hastane işletme ruhsatının alım satıma konu olduğu ve ruhsatların üzerine haciz konulabildiğinden maddi bir değerinin olduğunun saptanmasına, aynı sektörde faaliyet göstermeleri ve tüm dosya içeriğinden de 4. kişi konumundaki davalı şirketin borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun anlaşılmasına göre hastane işletme ruhsatının devrine yönelik tasarrufun iptali gerekeceğini»[259]

√ «Tasarrufa konu edilen hastane işletme ruhsat devrinin bir karşılık alınarak devir sözleşmesine ve alım satıma konu olduğu, ruhsatların üzerine haciz konulabildiğinden maddi bir değerinin olduğunun kabulü ile borçlu ile aynı sektörde faaliyet gösteren 4. Kişi konumun-daki davalı şirketin borçlu davalının mali durumu ile ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun anlaşıldığını»[260]

√ «Davalı üçüncü kişi şirketin davalı borçlu şirketten olan alacağına mahsuben taşınmazları satın alması ve her iki davalının da aynı sektördeki bir markanın satıcısı ve yetkili servisi olması (yani, üçüncü kişinin, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması -İİK. mad. 280/I-, tasarrufa konu taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunması karşısında yapılan tasarrufun iptali karar verilmesi gerekeceğini»[261]

√ «Davalıların ortağı oldukları şirket ile davalı borçlu şirket aynı işkolunda faaliyet gösterip fabrikaları da aynı sanayi bölgesinde bulunduğundan, taşınmazların, borçlu şirketten davalı üçüncü kişiye satışı, üçüncü kişiden de dördüncü kişilere satışı arasında ise sadece bir haftalık süre olduğundan, taşınmazların, tapu kaydında da muvazaaya dayalı olduğu anlaşı-lan, taşınmazların gerçek değerinin çok üzerinde miktarlı ipotekler bulunduğundan ve tanık ifadesine göre taşınmazların doğrudan borçlu şirketten alınmadığı, arada bir kişinin olduğu hususu dördüncü kişilerce ifade edilmiş olduğundan, davalı dördüncü kişilerin de borçlunun, alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu kabul edilerek, bu davalılar açısından da davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[262]

√ «Borçlunun ortağı olduğu şirket ile 3. kişinin şirketi aynı işkolunda faaliyet göstermediği gibi adresleri itibariyle de birbirine komşu olmadıkları ve taşınmazın şirketten değil ortağın-dan vekil kullanılmak suretiyle satın alınmış olmasından dolayı davalı 3.kişinin borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilmesini zorlaştıracağını»[263]

√ «Borçlu tarafından, bir mahalli gazetedeki «isim hakkı»nı, aynı şehirdeki başka bir şirkete devretmesinin, İİK. 280/III’de düzenlenen «ticari işletmenin devri» niteliğinde olduğu -Benzin istasyonun devrinin borçlu ile davalı üçüncü kişinin aynı sektörde faaliyet göstermeleri nede-niyle, davalı üçüncü kişinin, «borçlunun vergi borcu bulunduğunu ve mal kaçırma kasdı»nı bilebilecek kişilerden olduğu 6183 s. K.’dan kaynaklanan tasarrufun iptali davalarında da, İİK. 280/III hükmünün kıyasen uygulanması gerekeceğini»[264]

b e l i r t m i ş t i r..

           

            XIII-Taraflar arasında organik bağ bulunması (yani; «borçlu» ile «üçüncü kişi»ninşirket (tüzel kişi) olup, ortaklarının ve/veya yöneticilerinin ayni kişiler (ya da yakın akrabalar olması) halinde; borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin «borçlunun malvarlığını ve zarar verme kastını» bildiği farz edilerek, mahkemece dava konusu işlemin -davacı alacaklı bakımından- iptaline karar verilir.

            Sorumluluğun genişletilmesi bakımından başvurulan «organik bağ» kavramı Türk Yargı kararlarında geliştirilen ve sıkça kullanılan bir kavramdır. Bu kavramla; farklı tüzel kişilerin sorumlu tutulabilmesine imkan sağlanmaktadır. Mahkemeler, özellikle bir tüzel kişiye olan alacakların takip edilmesinde, bu takibin asıl borçlu şirket ile birlikte onunla belirli bir düzeyde hukuki ilişkiye ve bağa sahip olan şirkete karşı da yapılabilmesi veya devam ettirilebilmesi için «organik bağ» kavramından faydalanmaktadırlar.

            Doktrinde[265]«organik bağın varlığını kabul edebilmek için belli bir ekonomik ve tica-ri bağımlılık, kader birliği, birlikte hareket olgusu veya benzer bir özelliğin varlığı» aranmak-tadır.

            «Perdenin kaldırılması teorisi» ile «organik bağ» kavramları arasındaki benzerlikler şu şekilde belirlenebilir. Bir kere; «perdenin kaldırılması teorisi»nde bazı şartların varlığı halinde, borçlu şirketten farklı ve ayrı kişiliği olan şirket ortaklarına müracaat edilebilmekte ve bu ortaklar borçtan şahsen sorumlu tutulabilmektedir. Bu yönüyle «organik bağ» ile «perdenin kaldırılması teorisi» birbirine benzemektedir. Çünkü organik bağın varlığı halinde de borçlu şirketin tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsız bir kişinin (tüzel kişinin) sorumluluğuna gidilmektedir. İkinci olarak; «perdenin kaldırılması teorisi»nin uygulanması ile «organik bağ» kavramının uygulanması genel olarak «dürüstlük kuralı»na ve «hakkın kötüye kullanılması» ilkesine dayanır.

            «Organik bağ»ın varlığı için ayrı tüzel kişiler arasında belirli bir iktisadi ve ticari bağımlılığın, kader birlikteliğinin veya birlikte hareket olgusunun başka bir özdeşliğin bulunması gerekir. Yani «organik bağ»ın temelini de «perdenin kaldırılması teorisi»nde olduğu gibi ‘hakkın kötüye kullanılması yasağı’ve‘dürüstlük kuralı’ oluşturmaktadır.[266]

            Yüksek mahkeme bu konuyla -yani; «organik bağ»la- ilgili olarak;

√ “Davalıların yöneticileri arasında organik bağ olduğundan, davalı-üçüncü kişinin borçlu-nun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olduğunun kabulü gerektiğini”[267]

√ “Dava konusu araçların borcun doğumundan sonra satıldığı, borçlu ve üçüncü kişi konumundaki şirketlerin aynı gruba ait olduğu, ortakları arasında yakın organik bağ olduğu anlaşıldığından, aralarındaki araç satışına ilişkin tasarrufun İİK. mad. 280 gereğince iptali gerektiğini”[268]

√ “Tasarrufun iptali davasında; davalı şirketlerin kurucuları, iştigal konuları ve faaliyet adresleri itibariyle aralarında organik bağ olduğu, ....Şti.'nin davacıya borcu olduğunu diğer davalı ..Şti.'nin bildiği veya aralarındaki bağ nedeniyle bilmesi gerekeceği, davalılar arasında dava konusu taşınmazın satış işlemine ilişkin fatura düzenlenip bedelin davalı ... şirketinin ortağının cari hesabına borç kaydedilip ödendi kaydının davalıların ticari defterinde yazılı olduğu, buna karşılık davalılar arasında para alışverişine dair herhangi bir kayda rastlanmadığı, taşınmaz satışının nakit para veya kredi ile yapılması mutad olup cari hesaba borç olarak kaydı şeklinde bedelin ödenmesinin mutad dışı bir durum olduğu hususları birarada değerlendirildiğinde, davalılar arasında yapılan satış işleminin muvazaalı olduğunu”[269]

√ “Davalı tarafından sunulan dekontlardan “dava konusu taşınmaz üzerindeki inşaatın yapım ve ortaklık ilişkisinden kaynaklandığı"nın belirtildiği görüldüğünden, inşaatın yapımında davalılar arasında ortaklık ilişkisi olduğu ve organik bağ bulunduğunun da anlaşılmış olduğu ve bu durumda, satışın gerçek bir satış değil,  alacaklılara zarar verme kastıyla yapılan hileli tasarruf olduğunun anlaşıldığını”[270]

√ «Davalı 4. ve 5. kişiler, muhtelif şirketlerde ortak ve yönetici olarak bulunmalarına rağmen adı geçen kişiler ile ortağı oldukları şirketlerin davalı borçlu ve onun ortağı olduğu şirket ile ticari ilişkisi içinde bulunduğu, aralarında organik ve fiili bağ olduğu davacı tarafından ispatlanamadığından dolayısıyla davalı 4.ve 5 kişinin kötüniyetli oldukları davacı tarafından ispatlanamadığından 4. ve 5. kişi durumundaki davalılar hakkındaki davanın reddine; bu durumda, davalı şirket hakkındaki davanın İİK’nun 283/2 madde gereğince bedele dönüşmesi nedeniyle davacının dava konusu alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak davalı 3.kişi şirketin dava konusu taşınmazı elden çıkardığı tarihteki bedeli olan 3.800.000,00 TL tazminatla sorumlu tutulmasına (aynı taşınmaza ilişkin olarak başka alacaklılar tarafından açılan ve taz-minat olarak hükmedilerek kesinleşen dosyalar var ise o dosyalarla da tekerrür oluşturmaya-cak şekilde) karar verilmesi gerekeceğini»[271]

√ «Davalı borçlu ile üçüncü kişi şirket arasında organik bağ olduğu, dava konusu taşınmazın satışından sonra borçlunun organik bağ içinde olunan diğer şirket ortaklığından ayrıldığı satıştan sonra ancak dava dayanağı takipten önce aralarında uyuşmazlık çıktığı ve davaların bulunduğu, takip dayanağı 900.00 USD olarak büyük miktardaki borcun 30.05.2008 tarihinde verilmiş olmasına rağmen senedin vadesinin 30.12.2011 tarihine verildiği, alacaklı tarafından dava konusu taşınmazın tapu kayıtlarının istendiği anlaşıldığından, mahkemece, davacı alacaklının takip konusu bononun düzenlendiği 30.05.2008 tarihinde 900.000 USD el-den borç verebilecek mali duruma sahip olup olmadığı kolluk aracılığı ile araştırılması, da-vacının şirketi var ise bu şirket kayıtlarında böyle bir alacak borç ilişkisinin varlığı ticari def-terleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, alacağın gerçek olup olmadığının tespiti gerek-tiğini»[272]

√ «Takip konusu borcun tasarruftan önce olması, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmesine, haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde olması ve davanın beş yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmış bulunması, davalı borçlu ile diğer şirketler ve dahili davalı arasında orga-nik ve hukuki bağ bulunması nedeniyle dava konusu satışların İİK’nun 280/1-3 maddesi ge-reğince iptale tabi olduğunu»[273]

√ «Borçlunun aciz halinin sabit olduğu, alacaklı ile borçlu arasında yapılan borç ödeme planının bu durumu değiştirmeyeceği, 5 yıllık hak düşürücü sürede borçlu baba ile davalı kızı arasındaki tasarrufun iptali gerektiğini, diğer davalı şirket ortakları ile borçlu arasında organik bağ olduğundan, borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiğinin kabulü gerektiğini»[274]

√ «Kural olarak çekte vade olmamakla birlikte ticari hayatta çeklerin de bono gibi vadeli kullanıldığının bilinen bir gerçek olduğunu, dosyada mevcut ticari sicil kayıtlarından davacının ticari ilişki içinde olduğunu ve borcun doğumuna ilişkin kereste sattıklarını beyan ettiği dava dışı şirket ile davalı borçlu şirket arasında ortak ve kurucuları bakımından organik bağ bulunduğunun anlaşıldığı, o halde mahkemece davacının borcun doğumuna ilişkin iddiasının değerlendirilmesi amacıyla davacı ile dava dışı şirkete ait ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması adı geçen taraflar arasında kereste satımına ilişkin ticari ilişki bulunup bulunmadığı, ticari ilişki var ise bu ilişkinin başlangıç tarihi, belirlenecek bu tarihin iptali istenen tasarruftan önce olması halinde bu defa davalı borçlu ile dava dışı şirketin ticari defterleri ve banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak birbirlerinin borçlarını ödeyip ödemedikleri, birlikte çalışıp çalışmadıkları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğini»[275]

√ “Muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davanın İİK. mad. 277'e dayalı tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmesi hatalı ise de, ortakları arasında organik bağ bulunan şirketler arasındaki taşınmaz üzerindeki fabrika ile birlikte devrinin muvazaalı ol-duğu anlaşıldığından sonucu itibari ile davanın kabulüne ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğunu”[276]

√ «Bozma ilamı doğrultusunda, ‘davalı şirketler arasında organik bağ bulunduğu, dava konusu tasarrufların, İİK. mad. 280/1-2 gereğince iptale tabi olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu tasarrufların iptaline, davacının alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak araç üzerinde cebri icra yetkisi tanınmasına, dava konusu dava dışı 4.kişiye satılan araç yö-nünden, değeri olan tutarın alacak ve fer’ilerle sınırlı olarak davalıdan tahsiline’ karar verilmesinin isabetli olduğunu»[277]

√ «Tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan bilirkişi raporlarından, davalı firmanın borçlu ile ticari ilişkisinin olduğu, borçlunun ... TL borcu olduğu, daha sonra organik bağ içinde olduğu şirkete ait ... TL borcun da borçlu tarafından üstlenildiği, 3 adet çek bedeli karşılıksız çıkması nedeni ile ek masrafı dahil ... TL borcunda borçlu şirkete devredildiği bu borçlara karşılık ...tarihli ... TL’lık temlikin yapıldığı anlaşıldığından, davalı, borçlu ile ticari ilişkisini temlik tarihinden öncesinde ve sonrasında devam ettirmiş ve temlik miktarı kadar gerçek bir alacağı olduğunu ispatladığından bu davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[278]

√ «Borçlunun kendi yaptığı tasarruflar için dava açılması mümkün olduğu gibi parasını kendi verdiği ancak muvazaalı olarak başkası adına tescil edilen mallar için de dava açılmasının mümkün olduğu, bu gibi tasarrufların nam-ı müstear olarak adlandırıldığını- Somut olayda da davalı borçlu şirket tarafından diğer davalı adına taşınmaz satın alınması dava edilmiş olmasına göre gerçek kişilerin hangi şartlar dahilinde bu taşınmaza sahip olabilecekleri, davalılar arasındaki organik bağlantının olup olmadığı üzerinde de durularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğini»[279]

√ “Borçlu şirket ile olan organik bağlantıdan dolayı diğer 3. kişinin de yapılan tasarrufun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklıları ızrar kastı yapıldığını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle tasarrufun iptali gerekeceğini”[280]

√ «Dava konusu araçların borcun doğumundan sonra borçlu tarafından mali durumunu bilen üçüncü kişi ve borçlu şirket ortakları ile organik bağ içinde bulunan şirkete yapılan satışların iptalinin yerinde olduğunu- Alacaklı tarafından 4. kişinin davaya dahil edilmemesi halinde davanın, 3. kişi yönünden malı elinden çıkardığı tarihteki rayiç değer üzerinden tazminata dö-nüştüğü kabul edilerek tazminatın hüküm altına alınması gerektiğini»[281]

√ «Borçlu ve diğer davalı şirket ortakları arasındaki yakın organik bağ nedeni ile İİK’nin 280. maddesi gereğince borçlunun içinde bulunduğu mali durum ve zarar verme kastının da-valı şirket tarafından bilindiğinin kabulü ile tasarrufların iptaline karar vermek gerek-tiğini»[282]

√ «Borçlular ve davalı üçüncü kişi şirket aynı adreste faaliyette bulundukları ve ortakları arasında organik bağ bulunduğu anlaşıldığından ve iptali istenilen takip konusu alacağın varlığı, borçlu ve üçüncü kişi şirketin ticari defterleri ile ispatlanmamış olduğundan, icra takip dosyasının muvazaalı olduğundan iptalinin gerektiği, ancak hacizli malların ihale ile dördüncü kişiye satıldığı ve anılan şahsın kötü niyetli olduğu ispatlanmadığından, davanın bedele dönüştüğü dikkate alınarak davacının takip dosyalarındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olarak ihale bedelinin davalı üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi gerektiğini»[283]

√ «Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında misli fark bulunması, davalı şirketler arasındaki organik bağ nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK 278/3-2,280/1 maddeler gereğince iptale tabi olduğunu- Tasarrufun iptali davalarında veka-let ücreti takip konusu alacak miktarı ile (aciz belgesine bağlanmış ise aciz belgesindeki alacak miktarı) ile iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanması gerekeceğini»[284]

√ «Araç satışının davalı şirketler arasındaki organik bağ, ortakları arasındaki yakın akrabalık ve alacağa mahsuben yapılan satış olması nedeniyle tasarrufun iptalinin hukuka uygun olduğunu»[285]

√ «Davalı şirketlerin ortak yapısı gözönüne alındığında, aralarında organik bağ bulunduğu, davalı üçüncü kişi şirketin borçlu şirketin durumunu ve amacını bilebilecek durumda olduğu gerekçesiyle tasarrufun iptaline, davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğunu»[286]

√ «Her iki tüzel kişilik borçlu şirket ile davalı 3. kişi şirketin yetkilisinin aynı kişi olduğu ve alacağın temlikine konu olan alacağa ilişkin davanın devamı sırasında söz konusu temliki tasarruf işleminin yapılmış olmasının olağan hayat tecrübelerine uygun düşmediği anlaşıldığından, borçlu ve davalı şirket arasında söz konusu organik bağın bulunmasından dolayı davalı şirketin, borçlu şirketin alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü ile tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[287]

«Davalılar arasındaki ‘organik bağ’ nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK. 280/I. madde gereğince iptal edilmesi gerekeceğini»[288]

«Davalı borçlu şirket ile 3. kişi şirketin kurucu ortağının aynı kişi olması halinde (organik bağ) bu ortaklık yapısından dolayı borçlu şirketin içinde bulunduğu durumun 3. kişi tarafın-dan bilinebilecek olduğunu»[289]

«‘Borçlu’ ile ‘üçüncü kişi’nin şirket olup, ortaklarının ve/veya yöneticilerinin aynı kişiler olması halinde, bu ‘organik bağ’ nedeniyle, borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun ‘mal kaçırma kasdı’ ile ‘alacaklarına zarar verme kasdı’nın biliyor farzedileceği (ve bundan dolayı üçüncü kişiye yapılmış olan tasarruf iptaline karar verilmesi gerekeceği-ni)»[290]

belirtmiştir.

            XIV-Tasarrufun iptali davası terditli (kademeli)dava şeklinde de açılabilir.[291]

            Yüksek mahkeme;

√ «BK. 18 (şimdi; TBK. 19) ve İİK. 277 vd. dayanılarak, terditli olarak ‘muvazaa’ ve ‘tasar-rufun iptali’ davalarının birlikte açılabileceğini»[292],

√ «İptal davasının BK. 18 (şimdi; TBK. 19) ya da İİK. 279’a göre terditli (kademeli) olarak açılmış olması halinde, mahkemece HUMK.’nun 76. (şimdi; HMK.’nun 33.) maddesi uyarın-ca -dava, cevaba cevap ve temyiz dilekçelerinin içeriği dikkate alınarak- davanın İİK. 277 vd. göre açılmış iptal davası olarak nitelendirilip sonuçlandırılabileceğini»[293]

belirtmiştir.

                                                                       *

 

            Dava (ve mütalaa)  konusu uyuşmazlıkta, borçlunun  h a n g i  t a s a r r u f l a r ı- n ı n   i p t a l i  davacı-alacaklı tarafından talep edilmiştir? Dava dilekçesinde dayanılan        ip  t a l   s e b e p l e r i  nelerdir? İleri sürülen bu iptal sebepleri yerinde midir?

                                                                       *

            A) Hemen belirtelim ki yukarıda[294] da belirttiğimiz gibi; “borçlunun hangi tasarruflarının iptale tabi olduğu”nun tayini hakimin takdirine bırakılmış olduğundan (İİK.m. 281; HMK.m. 33), davacı tarafından İİK.’nun 278, 279 ve 280. Maddelerinden birine dayanılmış dahi olsa mahkeme bununla bağlı olmayıp, kendisi (re’sen) diğer bir ‘iptal sebebi’ne göre ‘iptal kararı’  verebilir.

            B) Yine yukarıda[295] ifade ettiğimiz gibi tasarrufun iptali davalarında “davacının, davalı-borçludaki alacağının  g e r ç e k  bir alacak olması”  gerekir.

            Mütalâa (ve dava) konusu olayda dosya içindeki 09.07.2020 tarihli  ‘mali müşavir’  tarafından hazırlanmış olan  BİLİRKİŞİRAPORU’na göre 01.12.2019 tarihi itibariyle  -ticari defter kayıtlarına göre- davacının, davalı-borçludan toplam 37.393.787,74 TL. alacağı bulunmaktadır.

            Bu nedenle, davacının, davalı-borçlu hakkında icra takibine konu yaptığı (ve tahsil edemediği) alacağı, g e r ç e k  bir alacaktır.

            C) Yine yukarıda[296] değindiğimiz gibi; tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için “davacının takip konusu yaptığı alacağının, iptali istenen  t a s a r r u f t a n  ö n c e   doğmuş olması gerekir.

            Somut olayda, davacı, davalı-borçlu hakkında  ç e k’e dayalı olarak takip yapmıştır. Kural olarak ‘çekin bankaya/takas odasına ibraz edildiği tarih’  alacaklının alacağının ‘doğum tarihi’  kabul edilir. Ancak, davacı-alacaklı “alacağının, çekin düzenlendiği tarihten çok daha  ö n c e  olan temel ilişki tarihinde doğduğunu”  iddia ve ispat edebilir. Bu durumda, ‘çekin bankaya/takas odasına ibraz edildiği tarihe’ değil ‘temel ilişki tarihi’ne itibar edilir.

            Dosyaya ibraz edilmiş olan –az önce bahsetmiş olduğumuz- ‘mali müşavir’ tarafından düzenlenmiş olan  BİLİRKİŞİRAPORU’nda“taraflar arasındaki ticari ilişkinin 30.04.2013 tarihinde başladığı”  belirtilmiş olduğundan ve bu davada iptali istenen tasarrufların tarihleri de 16.03.2018, 04.02.2019, 20.03.2018, 10.10.2018 olduğundan, davacı-alacaklının alacağının  dava konusu tasarruflardan çok  ö n c e  doğmuş olduğunda herhangi bir tereddüt söz konusu olamaz.

            D) Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için “dava tarihinden önce veya sonra (yargılama sırasında)”  davacı-alacaklı tarafından yapılmış ve kesinleşmiş bir  i c r a  t a  k i-  b i  bulunması gerekir.[297][298]

            E) Tasarrufun iptali davasının –“haciz yolu ile takiplerde”-  dinlenebilmesi için, yukarıda[299]belirttiğimiz gibi davacı-alacaklının mahkemeye ‘kesin aciz belgesi’  (İİK.m. 143; 105/I) ya da ‘geçici aciz belgesi’  (İİK.m. 105/II) sunması gerekir.

            Aslında ‘geçici aciz belgesi’  diye bir belgenin şekli ve hangi koşullarda –icra müdürü tarafından- düzenlenebileceği  ne İcra ve İflas Kanunu’nda ve ne de İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği’nde açıkça öngörülmediğinden[300], İİK.m. 105/II uyarınca “Haciz tutanağında, borçlunun haczedilen mallarının –takdir edilen kıymetlerine göre-  alacaklının alacağının karşılayamayacağı anlaşılırsa, bu haciz tutanağının muvakkat (geçici) aciz vesikası yerine geçeceği ve alacaklıya İİK.m. 277’ye göre iptal davası açma hakkı vereceği”  kabul edilmektedir.

            Davacı, dava dilekçesi ekinde; borçlu şirketin adresinde 31.12.2019 tarihinde yaptığı haciz sırasında ‘borçlunun haczi kabil mallarına rastlanmadığını’  belirten HACİZ TUTANAĞI’nı sunmuş, ayrıca  Tapu’ya, trafiğe ve bankalara yazılan haciz yazılarından da “borçlunun dosya borcunu karşılayan taşınır/taşınmaz malının bulunmadığı”  anlaşıldığından tüm icra dosyası içeriğinden  “borçlunun takip konusu borcunu karşılar malvarlığının bulunduğu” saptanamadığından, ‘borçlunun aciz halinde olduğu’  kabul edilerek ve buraya kadar anlattığımız tüm “dava şartları”nın gerçekleştiği görüldüğünden[301]davanın esasının incelenmesine geçilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

            F) Davacı tarafından  ‘iptaline karar verilmesi istenen tasarruflar’  nelerdir?,

a- …. ili …. ilçesi, ….ada, 7 parselde bulunan (1) no’lu bağımsız bölüm:

Bu taşınmaz, borçlu  (B) LTD. ŞTİ. tarafından 16.03.2018 tarihinde –diğer (7) adet taşınmazla beraber- davalı Y… D… İNŞAAT TAŞIMACILIK TURİZM GIDA ELEKTRONİK İTHALAT İHRACAT SAN. ve DIŞ TİC. LTD. ŞTİ.’ne satılmıştır.

            Bu ‘satış tasarrufu’ aşağıdaki nedenlerle iptale tabidir:

            -Bir kimsenin (3. kişinin), borçlunun (8) adet taşınmazını,aynıgünsatın alması “hayatın olağan akışına aykırı olduğu”ndan[302], İİK.m. 280/I uyarınca iptale tabidir.

            - Borçlu ile işlemde bulunmuş olan 3. kişi, borçlu ile “aynı sektörde (iş kolunda) faaliyette bulunuyorsa[303] 3. kişi ‘borçlunun mali durumunu, borca batık durumda olup olmadığını, alacaklılarında mallarını kaçırma kasdıyla hareket edip etmediğini bilebilecek durumda olduğu’ndan[304]  bu kişiye yapılan satışın İİK.m. 280/I uyarınca iptali gerekir.

            Somut olayda hem borçlu(B) LTD. ŞTİ. ve hem de 3. kişi davalı  Y…. D…. İNŞAAT TAŞIMACILIK TURİZM GIDA ELEKTRONİK İTHALAT İHRACAT SAN. ve DIŞ TİC. LTD. ŞTİ. aynı sektörde faaliyette bulunmaktadırlar. [305][306]

            -Borçlu ile işlemde bulunmuş olan 3. kişi ile borçlu arasında “ticari ilişki”[307]  varsa, bu durumda da, 3. kişi, borçlunun mali durumunu ve ne amaçla taşınmazını/taşınırını sattığını bilebilecek durumda olduğundan, bu kişiye yapılan satışın (satışların) da İİK. 280/I uyarınca iptali gerekir.

            Somut olayda da gerek borçlu şirket ve gerekse 3. kişi arasında  ticari ilişki  bulunduğu ticari defter kayıtlarından açıkça anlaşılmaktadır.

            -Davalı (3. kişi) Y… D… İNŞAAT TAŞIMACILIK TURİZM GIDA ELEKTRONİK İTHALAT İHRACAT SAN. ve DIŞ TİC. LTD. ŞTİ., dava konusu bu taşınmazı –diğer (7) taşınmaz ile birlikte- …. BANK A.Ş. lehine kurulu bulunan ipoteklerle yükümlü olarak satın almış olduğundan, ipotek bedelinin de satış bedeline dahil olduğu göz önünde bulundurularak[308], taşınmazın satış tarihindeki değeri (bu değer, ileride yapılacak keşif sırasında belirlenecektir) ile tapuda gösterilmiş olan ‘satış bedeli’ mukayese edilerek, İİK.m. 278/III-2 uyarınca da satışın iptale tabi olup olmadığının mahkemece ayrıca takdir edilmesi gerekecektir…

            Ancak, dava konusu bu taşınmaz daha sonra ipotek bedeli borçlu tarafından ödenmediği için, ipotekli alacaklı diğer davalı … BANK A.Ş. tarafından yapılan ‘ipotekli takip’  sonucunda ………İcra Dairesi’nce  (Dos. No: 2018/…. “Mersin 1. İcra Dairesi’nin 2018/… Tal. Sayılı dosyasından”) satılmış ve satış bedelinden herhangi bir para artmamış olduğu için Y… D…. İNŞAAT TAŞIMACILIK TURİZM GIDA ELEKTRONİK İTHALAT İHRACAT SAN. ve DIŞ TİC. LTD. ŞTİ.’ne icra dosyasından bir para ödenmemiş olduğu için, açılmış olan tasarrufun iptali davası konusuz kalmış olduğundan, mahkemece davalı Y… D… İNŞAAT TAŞIMACILIK TURİZM GIDA ELEKTRONİK İTHALAT İHRACAT SAN. ve DIŞ TİC. LTD. ŞTİ. hakkında “konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına”  karar verilmesi gerekecektir.[309][310]

            Dava konusu taşınmaz, taşınmaz üzerinde ipoteği bulunan …. BANK A.Ş. tarafından yapılan ‘ipotekli takip sonucunda’  -diğer dava konusu (7) adet taşınmazla birlikte- 09.10.2018 tarihinde yapılan ihaleye, alacağına mahsuben –‘değerinin %50’si + satış masrafları’na- satın alınmış ve –diğer (7) taşınmazın satıldığı tarih olan- 04.02.2019 tarihinde M.A  isimli davalıya  -ihalede satın alınan bedelle- satılmıştır.

            Bu davada  “  ‘cebri icra yoluyla yapılan satışlar’ hakkında tasarrufun iptali davası açılamayacağı, çünkü ortada borçlunun serbest iradesiyle gerçekleştirdiği bir satış bulunmadığı”  bir kısım davalı vekilleri tarafından ileri sürülmüşse de, gerek  doktrinde[311]ve gerekse yüksek mahkemenin (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin) içtihatlarında[312]“borçlu-nun anlaştığı 3. birkişiyle aleyhine muvazaalı icra takibi yaptırmış olması veya ödeme gücü olmayan kişilerin borçlu tarafından nam-ı müstear olarak kullanılarak satışa çıkarılan malları satın almalarının sağlanmış olması ya da icrada ihale edilen malların daha sonra alıcı tarafından belirtilen kişilere devrinin sağlanması gibi benzer muvazaalı davranışların söz konusu olması halinde, ihalede satın alınan/satılan mallar hakkında tasarrufun iptali davası açılabileceği”  kabul edilmektedir…

            Mütalâa (ve dava) konusu uyuşmazlıkta, davacı “davalı borçlu ile diğer davalılar arasında yer alan ….. BANK A.Ş.’nin anlaşarak iş birliği yaptıklarını, bu anlaşma çerçeve-sinde”;

aa- Davalı-borçlunun ‘satışa konu …..ilçesinde bulunan 221 ada, 7 parseldeki taşınmazın kıymetinin 19.000.000 TL. olduğunu’  çeşitli dava dosyalarına (örneğin; ………... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/…. E.; …………. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/…. E., ………… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/…. E.; …………. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/… E.; …………. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/… E. no’lu dosyalarındaki cevap dilekçelerinde) bildirmiş olmasına rağmen, aleyhine … BANK A.Ş. tarafından yapılan icra takibinde, takip konusu aynı taşınmaza takdir edilen 11.400.300 liralık kıymete itiraz etmeyip, yapılan ihalede taşınmazının bu değerle –değerinin %50’sine- satılmasına izin vermiş olması,

bb- Borçlunun ‘yapılan ihale hakkında, ihalenin feshi davası açmayacağına dair’ …. BANK A.Ş. ile protokol yapmış olması,

cc- …. BANK A.Ş.’nin yaptığı icra takibinden borçlunun taşınmazlarını alacağına mahsuben ihalede satın aldıktan sonra, artık bu taşınmazlarla ilgisi kalmamış olduğu halde borçlu ile bu taşınmazlara ilişkin olarak ‘iştira sözleşmesi’  yapmış olması,

dd- Davalı ….. BANK A.Ş.’nin, yaptığı ipotekli takip sonucunda değerinin çok altında kesinleşen kıymetinin %50’sine satın aldığı (8) adet taşınmazı ‘kendisine en uygun fiyatı teklif edecek olan kişiye’  değil de, icradan satın aldığı fiyatla ve hepsini aynı gün ve ‘borçlunun bildirdiği kişilere devretmesi,  h a y a t ı n  o l a ğ a n  a k ı ş ı n a  aykırı bir davranıştır.

            Gerçekten, davalı …. BANK A.Ş., ihalede alacağına mahsuben satın aldığı (8) adet taşınmazın hepsini davalı-borçlunun bildirdiği ve davalı-borçlu ile ticari ilişkisi bulunan, davalı-borçludan alacaklı olan (davalı-borçlu hakkında daha önce icra takibinde bulunmuş ya da mahkemeye başvurup davalı-borçlu aleyhine alacak davası açmış olan)  kişilere devretmiştir.

            Davalı … BANK A.Ş.’nin, ihalede satın aldığı taşınmazları devrettiği kişiler: M.A, İ.K, H.I, Ş.G, M.D’dir;

aaa- M.A: Borçlu şirket ile ticari ilişkisi olan ve aynı zamanda aynı iş kolunda faaliyette bulunan[313]………... LTD. ŞTİ.’nin ortağı ve müdürüdür. Bu nedenle borçlu şirketin mali durumunu ve alacaklılarından mal kaçırmak kasdıyla hareket ettiğini bilebilecek durumda olduğundan İİK.m. 280/I uyarınca[314] kendisine karşı yapılan satış işleminin iptali gerekir.

            Dosyada mevcut  “Sosyal ve Ekonomik Durum Tespiti” sonucunda düzenlenmiş TUTANAK’ta[315] “M.A’nınortalama 13.000 TL. civarında aylık geliri bulunduğu” belirtilmiştir. Bu durumdaki bir kişinin dava konusu taşınmazı satın alabilmesi ‘hayatın olağan akışı’na[316]aykırı olduğundan, bu husus da Yargıtay içtihatlarına göre iptal sebebidir.

bbb- İ.K: Borçlu şirkete karşı ………. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/… E.’na kayıtlı ‘alacak davası’nı açmış olup borçlunun mali durumunu İİK. 280/I uyarınca[317] bilebilecek konumda olduğundan kendisine yapılan satış işlemlerinin iptali gerekir.

ccc- H.I: Bu kişi, borçlu şirkete karşı ……. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/… E.’nda kayıtlı ‘tasarrufun iptali davası’ açan ve borçlu şirketle ilişkisi bulunan ……….A.Ş.’nin sahibi olup,borçlunun mali durumunu bilebilecek konumda olduğundan İİK.280/I uyarınca[318] kendisine yapılan satış işlemlerinin iptaline karar verilmesi gerekir.

ddd- Ş.G: Bu kişi, borçlu hakkında ………. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/... E.’nda kayıtlı ‘tasarrufun iptali davası’nı açmış, daha sonra da bu davasından feragat etmiştir. Bu nedenle borçlunun mali durumunu İİK.m. 280/I uyarınca[319] bilebilecek konumdadır.

eee- M.D : Bu kişi ……….A.Ş.’nin sahibi (ve müdürü) olup borçlu aleyhine ………. İcra Dairesi’nde 2018/…. sayılı icra takibinde bulunmuş olup borçlunun mali durumunu İİK.m. 280/I uyarınca bilebilecek durumdadır. Bu kişinin müdürü olduğu adı geçen şirketin “borçlu şirket ile ticari ilişkisi bulunduğu (borçlu şirketten 4.500.000 TL. alacağı bulunduğu)”  bu kişinin vekili tarafından dosyaya sunulan 09.03.2020 tarihli CEVAP DİLEKÇESİ’nde açıkça ikrar edilmiş olduğundan ‘borçlunun mali durumunu –İİK.m. 280/I uyarınca- bilebilecek durumdadır.

            Görüldüğü gibi; davalı …. BANK A.Ş., borçlunun ihalede alacağına mahsuben satın aldığı (8) adet taşınmazı, rastgele 3. kişilere satmamış olup,borçlu ile ticari ilişkisi bulunanve borçludan alacaklı olan, bu nedenle borçlu hakkında ya icra takibinde bulunmuş veya borçluya karşı alacak davası açmış ya da borçluya karşı ‘kendisinden mal kaçırdığı iddiası ile tasarrufun iptali davası’ açmış kişilerdir.Bu nedenle,…. BANK A.Ş.’nin“borçlu ile herhangi bir anlaşma yapmadan ihalede satın aldığı taşınmazları sadece elden çıkarmak için bu kişilere devrettiği” düşünülemez. Banka’nın, tamamen borçlu ile ticari ilişkisi olan ve borçludan alacaklı olan bütün bu kişilere taşınmazları gerçek değerinin çok altında devretmesi ‘hayatın olağan akışına’ aykırıdır[320]

            Yüksek mahkeme, “cebri icra satışlarına yönelik tasarrufun iptali davalarında, alıcıların borçlu ile organik bağının, ticari ilişkisinin bulunup bulunmadığının ve satın aldıkları taşınmazların satış bedellerini ödeme gücüne sahip olup olmadıklarının (ayrıca; alıcıların borçluların nam-ı müstearı olup olmadıklarını) araştırılması gerektiğini[321] belirtmiştir.

            Belirtilen nedenlerle;dava konusu …ilçesi … ada 7 parselde bulunan (1) no’lu bağımsız bölümün 04.02.2019 tarihinde M.A’ya yapılan satışın; borçlu ile aynı sektörde çalışması, borçlu ile sürekli ticari ilişkide bulunması nedeniyle, borçlunun mali durumunu, aciz halinde olduğunu bilebilecek kişi konumunda olduğundan buna yapılmış olan satışın İİK.m. 280/I uyarınca iptali gerekir.

 

b- …. ili, ….ilçesi, …ada, 7 parselde bulunan (2), (3) ve (4) no’lu bağımsız bölümler:

            Bu taşınmaz, borçlu (B). LTD. ŞTİ. tarafından, 16.03.2018 tarihinde –diğer (7) adet taşınmazla beraber- davalı Y… D… LTD. ŞTİ.’ne satılmıştır.

            Bu taşınmazlara, … BANK A.Ş. tarafından İ.K’ya yapılan (3) satış tasarrufu da, iptale tabidir.[322]Çünkü, bu taşınmazları davalı …. BANK A.Ş.’den 04.02.2019 tarihinde satın almış olan İ.K;

-04.02.2019 tarihinde… BANK A.Ş.’den (3) taşınmazı birden satın almıştır. Bir kimsenin (3. kişinin) borçlunun (3) adet taşınmazını, aynı gün satın alması[323]‘hayatın olağan akışına aykırı olduğu’ndan[324], İİK.m. 280/I uyarınca[325] bu satışlar iptale tabidir.

            -Bu kişi, H… LTD. ŞTİ.’nin ortağı ve müdürü olup hem borçlu (B) LTD. ŞTİ.  ileaynı sektörde  çalışmakta[326] hem borçlu  (B) LTD. ŞTİ.  aralarındaticari ilişki  bulunmakta[327]ve ayrıca borçlu şirket hakkında -……... İcra Dairesi’nin 2018/…sayılı dosyası ile- icra takibinde bulunmuştur.

            Bunların yanında, bu kişinin sahibi olduğu Hİ-KA NAK. İNŞ. TAAH. MADENCİLİK TURİZM PETROL ÜRÜNLERİ İTHALAT İHRACAT SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ. tarafından borçlu şirkete ve YILDIZ DİBA İNŞAAT TAŞIMACILIK TURİZM GIDA ELEKTRONİK İTHALAT İHRACAT SAN. ve DIŞ TİC. LTD. ŞTİ.’ne karşı Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/…... E.’na kayıtlı ‘alacak davası’nı açmış olup borçlunun mali durumunu İİK. 280/I uyarınca  bilebilecek konumda olduğundan kendisine yapılan satış işlemlerinin iptali gerekir.

            -Bu kişi hakkında yapılan “Sosyal ve Ekonomik Durum Araştırması”nda düzenlenen 27.02.2020 tarihli TUTANAK’ta[328]‘bu kişinin aylık gelirinin 6.000 TL. olduğu’ saptanmıştır.

            Yukarıda[329] ayrıntılı olarak belirttiğimiz gibi; geliri bu kadar az olan bir kişinin, aynı gün (3) adet taşınmaza sahip olması[330]‘hayatın olağan akışına aykırı’  olduğundan[331], kendisine yapılmış olan (3) adet taşınmaz satışının bu gerekçe ile iptali gerekir…

c- … ili, …. ilçesi, ….ada, 7 parselde bulunan (5) ve (6) no’lu bağımsız bölümler:

            Bu taşınmaz, borçlu (B) LTD. ŞTİ. tarafından 16.03.2018 tarihinde –diğer (7) adet taşınmazla beraber- davalı Y… D…. LTD. ŞTİ.’ne satılmıştır.    

            Bu taşınmazlara ilişkin H.I’a 04.02.2019 tarihinde yapılan (2) adet satış tasarrufu da iptale tabidir.[332]

            Çünkü, bu taşınmazları davalı … BANK A.Ş.’den 04.02.2019 tarihinde satın almış olan H.I;

            -Dosya içinde bulunan “ Sosyal ve Ekonomik Durum Araştırması’nda düzenlenen 27.02.2020 tarihli TUTANAK’ta[333]“ ‘üniversite 3. sınıf öğrencisi’  ve ‘esnaf olduğu’ , ‘aylık gelirinin 10.000 TL. olduğu’”  belirtilmiştir.           

            Bu durumdaki bir kişinin dava konusu (2) adet taşınmazı satın alması[334]‘hayatın olağan akışı’na aykırı olduğundan[335] kendisine yapılan satışların iptali gerekir.

            -Ayrıca, bir kişinin, aynı gün, birden fazla taşınmaz satın alması[336] yine ‘hayatın olağan akışına aykırı’[337] olduğundan, dava konusu tasarruf iptale tabidir.

            -Bu kişinin babası  M.I’ın şirketi olan  H…. LTD. ŞTİ., borçlu şirket ile ‘aynı sektörde’  çalışmakta olup[338], borçlu şirketin mali durumunu bilebilecek durumda (İİK.m.280/I) olduğu gibi[339], bu şirket tarafından borçlu (B) LTD. ŞTİ. hakkında ……. İcra Dairesi’nin 2018/…sayılı dosyası ile icra takibi yapılmış olduğundan, borçlunun mali durumunu bilebilir (İİK. m. 280/I) konumdadır[340]

            Keza bu şirket tarafından borçlu (B) LTD. ŞTİ. hakkında ……... Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (Dosya No: 2018/… E.)  ‘tasarrufun iptali davası’  açılmış olduğu için, borçlunun mali durumunu ve alacaklılarına zarar verme kasdıyla hareket ettiğini bilebilecek (İİK. 280/I) durumdadır[341].

            -H.I, aynı zamanda –borçlu (B) LTD. ŞTİ. ile  aynı sektörde[342]çalışan H….. A.Ş.’nin temsilcisi olduğu için, borçlu şirketin mali durumunu bilebilecek (İİK.m. 280/I) konumda bulunduğundan[343], bu kişi ile yapılan (2) adet taşınmaz satışının da iptali gerekir…

d- …ili, … ilçesi, ….ada, 7 parselde bulunan (7) no’lu bağımsız bölüm:

            Bu taşınmaz, borçlu (B) LTD. ŞTİ. tarafından 16.03.2018 tarihinde –diğer (7) adet taşınmazla beraber- davalı Y… D… LTD. ŞTİ.’ne satılmıştır.

            Bu taşınmaza ilişkin 04.02.2019 tarihinde Ş.G’ye yapılan satış tasarrufunun da iptali gerekir.[344]

            Çünkü, bu taşınmazları davalı … BANK A.Ş.’den 04.02.2019 tarihinde satın almış olan Ş.G;

            -Dosya içinde bulunan “Sosyal ve Ekonomik Durum Araştırması”nda düzenlenmiş olan 19.02.2020 tarihli TUTANAK’da[345]“bu kişinin ayda 10.000 TL. civarında geliri bulunduğu”  belirtilmiştir.

            Geliri bu seviyede bulunan bir kişinin dava konusu taşınmazı davalı …. BANK A.Ş.’den satın alması, ‘hayatın olağan akışı’na[346]olduğundan, kendisine yapılan satışın iptali gerekir.

            -Bu kişinin sahibi (ortağı ve müdürü) olduğu G….. LTD. ŞTİ. ile borçlu (B) LTD. ŞTİ.aynı sektörde[347][348]çalışan bir şirket olduğundan, borçlu şirketin mali durumunu ve mal kaçırma kasdı ile hareket ettiğini bilebilecek (İİK.m. 280/I) konumdadır[349]

            -Bu kişinin sahibi olduğu G…. YAPI İNŞ. TUR. LTD. ŞTİ. tarafından borçlu (B) LTD. ŞTİ. hakkında, ……….. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (Dosya No: 2018/… E.) ‘tasarrufun iptali davası’  açılmış –ve borçludan alacağını tahsil ettikten sonra bu davasından feragat etmiştir- olduğundan, borçlunun mali durumunu ve mal kaçırma kasdı ile hareket ettiğini bilebilecek (İİK.m. 280/I) durumdadır[350]

e- …ili, …ilçesi, … ada, 7 parselde bulunan (8) no’lu bağımsız bölüm:

            Bu taşınmaz, borçlu (B) LTD. ŞTİ. tarafından 16.03.2018 tarihinde –diğer (7) adet taşınmazla beraber- davalı Y… D… LTD. ŞTİ.’ne satılmıştır.

            Bu taşınmaza ilişkin M.D’e 04.02.2019 tarihinde yapılan ‘satış tasarrufu’nun iptali gerekeceğini (yukarıda; “eee” paragrafında)belirtmiştik.

            Çünkü bu taşınmazı 04.02.2019 tarihinde davalı … BANK A.Ş.’den satın almış olan M.D.;

            -Sahibi olduğu Ö…. A.Ş., borçlu  (B). LTD. ŞTİ. ile aynı sektörde[351] çalışmakta olduğundan ve aralarında  ticari ilişki[352] bulunduğundan, borçlu şirketin mali durumunu ve mal kaçırmak kasdıyla hareket ettiğini bilebilecek (İİK.m. 280/I) konumdadır[353]

            -Bu kişinin, sahibi olduğu Ö…..A.Ş. tarafından, borçlu hakkında …….. İcra Dairesi’nde (Dosya No: 2018/….) icra takibinde bulunulmuş olduğundan, bu nedenle de borçlunun mali durumunu bilebilecek (İİK.m. 280/I) konumdadır[354]..

            M.D, davalı …. BANK A.Ş.’den 04.02.2019 tarihinde aldığı dava konusu taşınmazı 22.01.2020 tarihinde diğer davalı H….A.Ş.’ye devretmiştir.

            Davacı vekili bu şirketi de “davalı gösterip, bu şirkete devredilmiş olan taşınmazın devir işleminin (satışının) da iptalini talep edip, bu taşınmaz üzerinde kendilerine ‘haciz ve satış yetkisi tanınmasını’  istediğinden (yani; davasını bedele (İİK.m. 283/II)dönüştürmüş olduğundan)

 

f- …. ili, …. ilçesi, …. mevkii, ….ada, 10 parselde bulunan (1),(2),(3),(4),(5) ve (6) no’lu bağımsız bölümler:

            Bu taşınmazlar,borçlu (B) LTD. ŞTİ. tarafından, 20.03.2018 tarihinde –diğer (4) adet taşınmazla birlikte- H.G isimli kişiye devredilmiş, bu kişi tarafından da 10.10.2018 tarihinde S.K isimli kişiye devredilmiştir.

            Borçlu  (B) LTD. ŞTİ. tarafından H.G’a 20.03.2018 tarihinde yapılmış olan satışların iptaline karar verilmesi gerekmektedir.

            Çünkü; bu kişinin, borçlunun birden fazla taşınmazıaynı gün satın alması –Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları uyarınca- ‘hayatın olağan akışına[355]aykırı olduğundan –İİK.m. 280/I uyarınca[356] iptale tabidir.

            Dosya içinde mevcut olan ‘Sosyal ve Ekonomik Durumun Tespiti’ amacıyla yapılan araştırma sonucu tutulan 27.02.2020 tarihli TUTANAK’ta[357]“H.G’ın ‘muhasebeci’ olup ‘aylık kazancının 2.500 TL. olduğu’”  belirtilmiştir.

            Geliri bu seviyede bulunan bir kişinin borçludan (10 adet) taşınmazı satın alması ‘hayatın olağan akışı’na aykırı olduğundan[358], iptale tabidir.

             Dava konusu (1), (2), (3), (4), (5) ve (6) no’lu bağımsız bölümleri 10.10.2018 tarihinde H.G’dan satın almış olan SADIK KAYA kimdir?

            S.K;

-Bir kişinin, birden fazla taşınmazı, aynı gün satın alması[359] –Yargıtay içtihatlarına göre- ‘hayatın olağan akışına aykırı’ olduğundan[360], alıcı S.K.’ya yapılan bu (6) adet taşınmaz satışının bu nedenle iptaline karar verilmesi gerekir…

            -Dava konusu (6) adet taşınmaz, üzerindeki ‘haciz’ ve ‘ipotekler’  ile birlikte S.K tarafından satın alınmıştır.

            -Dosya içindeki bilgilerden geliri ‘asgari ücret saviyesinde’bulunan bu kişinin  dava konusu (6 adet) taşınmazı satın alması hayatın olağan akışına aykırıdır[361]….

            -Taşınmaz üzerindeki ‘haciz’ ve ‘ipotek’ tutarlarının tapuda belirtilen satış bedeline eklenerek[362], taşınmazların kaç liraya alıcı tarafından alınmış olduğu tespit edildikten sonra, taşınmazların satış tarihindeki rayiç bedelleri ile mukayese edilerek, İİK.m. 278/III-2’deki iptal sebebinin olayda gerçekleşmiş olup olmadığının mahkemece değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekecektir.

g- … ili, …. ilçesi, ….mevkii, 115 ada ve 11 parselde kayıtlı olan taşınmaz:

            Bu taşınmaz 20.03.2018 tarihinde borçlu (B) LTD. ŞTİ. tarafından H.G’a satılmıştır.

            H.G da bu taşınmazı, 03.12.2018 tarihinde, …BANK’a satmıştır.

            Davacı, ‘dördüncü kişi’ durumundaki …BANK’ınkötüniyetli olup olmadığını bilmediğinden davasını bu kişiye de yöneltmemiş yani bu kişiyi ‘davalı’  olarak göstermemiş, davasını, davalı H.G’a karşı -İİK.m. 283/II uyarınca- ‘bedel’e dönüştürerek, “dava konusu bu taşınmazın H.G tarafından dördüncü kişi ….BANK’a, devir tarihi olan 03.12.2018 tarihindeki rayiç değerinin tazminat olarak kendisinden tahsilini” istemektedir.

h- ..ili, …ilçesi, …mevkii, 115 ada, 6,10 ve 12 parselde kayıtlı taşınmazlar:

            Borçlu şirketten 20.03.2018 tarihinde bu taşınmazları – diğer (6) taşınmazla birlikte- satın almış olan H.G 10.10.2018 tarihinde A.A’ya satmıştır.

            A.A’ya yapılmış olan bu satışlar da iptale tabidir.Çünkü;

-Bu (3) taşınmazı satın almış olan A.A’nın –dosya içinde bulunan- “Sosyal ve Ekonomik Durum Tespiti” sırasında düzenlenmiş olan 28.02.2020 tarihli TUTANAK’ta[363]“işçi olduğu, 5 çocuğu bulunduğu, eşi otobüs şoförü olan  M.A ile birlikte aylık gelirinin 10.000-15.000 lira civarında olduğu”  belirtilmiştir.

            Mali durumu bu seviyede bulunan bir kişinin (3) taşınmazı birden satın almasının[364], ‘hayatın olağan akışına[365]aykırı bulundu –ve; yerleşmiş Yargıtay içtihatları doğrultusunda- yapılan satışın iptale tabi olduğu ortadadır.

-Keza, bir kimsenin ‘birden fazla taşınmazı[366]’, ‘aynı gün[367]satın alması ‘hayatın olağan akışına[368] aykırı olduğundan, bu kişiye yapılan satışlar bu nedenle de iptale tabidir.

i- 33 … … plakalı, 33 … … plakalı, 33 … … plakalı ve 33 … …plakalı araçlar:

            Bu araçlar borçlu (B) LTD. ŞTİ. tarafından 16.03.2018 tarihinde M.Y isimli kişiye –borcuna mahsuben- devredilmiştir.

            M.Y kimdir?

-Bu kişi, borçlu (B) LTD. ŞTİ.’nden aynı tarihte yani 16.03.2018 tarihinde (8) adet taşınmazı –yukarıda ( “a” paragrafında) açıkladığımız şekilde –üzerindeki … BANK A.Ş.’ye ait kurulu bulunan ipotekle yükümlü olarak satın almış olan (ve borçlu ile ‘aynı sektörde çalışan[369][370]’, ‘borçlu ile ticari ilişkisi bulunan[371]) Y… D… LTD. ŞTİ.’nin müdürüdür. Bu kişi, bu sıfatla yani ‘organik bağı’ nedeniyle borçlu (B) LTD. ŞTİ.’nin mali durumunu, alacaklarından mal kaçırmak kasdıyla hareket ettiğini bilebilecek (İİK.m. 280/I) durumdadır.

            -Dosya içinde bulunan “Sosyal ve Mali Durum Araştırması” sonucunda düzenlenmiş olan 19.02.2020 tarihli TUTANAK’da[372]“bu kişinin aylık gelirinin 10.000 TL. civarında olduğu” ayrıca“yıllık 25.000 TL. kira geliri bulunduğu”  belirtilmiştir.

            Bu kadar geliri bulunan bir kişinin dava konusu 4 adet tırı (aracı) satın alabilmesi[373]‘hayatın olağan akışına aykırı[374]bulunduğundan kendisine yapılan araç satışlarının iptali gerekir…

            -Bu kişi ayrıca, borçlu (B) LTD. ŞTİ.’nin ortağı bulunan A.Bisimli kişiden 16.03.2018 tarihinde (2) adet taşınmaz satın almıştır.

            -Bu kişi, dava konusu (4) aracı, aynı gün  yani 16.03.2018 tarihinde satın almış olduğundan yüksek mahkemenin “birden fazla taşınmazın/taşınırın borçludan satın alınmış olmasının ‘hayatın olağan akışına aykırı olduğu[375]’ “ doğrultusundaki içtihatları uyarınca kendisine yapılan bu satışların iptali gerekir.

            M.Y, borçlu şirketten satın aldığı bu (4) aracı, 30.03.2018 tarihinde İ.G isimli kişiye satarak elinden çıkarmıştır.

            Davacı bu kişiyi yani İ.G’i dava dilekçesinde  ‘davalı’  olarak gösterip davaya dahil etmediğinden, İİK.m. 283/II uyarınca ‘davasını bedele dönüştürmemiş olduğundan’, dava konusu (4) aracın, davalı M.Y tarafından “dördüncü kişi İ.G’e satış tarihi olan 30.03.2018 tarihindeki rayiç değerinin kendisinden tazminat olarak tahsiline karar verilmesi[376] gerekecektir…

 


[1]TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR Tasarrufun İptali Davaları, 6. Baskı, 2019, s: 3 vd.

[2]Bknz: 17. HD. 26.11.2018 T. 6958/11330; 19.11.2018 T. 946/10870; 05.11.2018 T. 6517/10079; 15.10.2018 T. 4016/9049; 10.10.2018 T. 4073/8933; 09.10.2018 T. 8503/8819 vb. (www.e-uyar.com)

[3]TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR a.g.e., s:11 vd.

[4]Bknz: 17. HD. 05.11.2019 T. 2397/10196; 26.11.2018 T. 6958/11230; 15.10.2018 T. 13062/9065; 04.10.2018 T. 5240/8614; 09.04.2018 T. 8983/3951 vb. (www.e-uyar.com)

[5]Bknz: 17. HD. 16.04.2018 T. 7082/4143; 06.02.2018 T. 19595/652; 31.05.2017 T. 5927/6179; 16.05.2017 T. 6609/5516; 16.05.2017 T. 6193/5513; 14.03.2017 T. 18940/2720 vb. (www.e-uyar.com)

[6]TALİH UYAR Tasarrufun İptali Davasının Tarafları (Prof. Dr. Fırat Öztan’a Armağan, C:2, 2010, s:2243-2274)

[7]Bknz: 17. HD. 05.11.2019 T. 2794/10194; 08.10.2019 T. 12648/9053; 01.10.2019 T. 19683/8716; 17.09.2019 T. 16250/8171; 22.05.2019 T. 18062/6611; 15.05.2019 T. 18878/6192; 08.05.2019 T. 6144/5718; 12.02.2019 T. 56/1292; 05.12.2018 T. 7206/11758; 04.10.2018 T. 5240/8614;  08.07.2010 T. 4306/6635; 31.05.2010 T. 4308/4925; 01.07.2010 T. 3699/6225; 01.10.2009 T. 4961/5863; 01.07.2010 T. 5096/6229; 10.12.2009 T. 6893/8204 vb.(www.e-uyar.com)

[8]Bknz: 17. HD. 05.11.2019 T. 2794/10194; 08.10.2019 T. 12648/9053; 01.10.2019 T. 19683/8716; 17.09.2019 T. 16250/8171; 20.06.2019 T. 6162/7019; 22.05.2019 T. 18062/6611; 15.05.2019 T. 18878/6192; 08.05.2019 T. 6144/5718; HGK. 30.04.2019 T. 17-1791/498;  10.12.2009 T. 6893/8204; 23.11.2009 T. 8206/7773; 19.11.2009 T. 5582/7734; 20.11.2008 T. 3181/5422; 11.04.2007 T. 555/2363; 15. HD. 10.05.2004 T. 1892/2621; 01.10.2001 T. 3971/4209; 16.04.2001 T. 1400/1954; 17. HD. 19.07.2007 T. 3037/2545; 12.07.2007 T. 3032/2476; 15. HD. 04.11.2004 T. 1832/5619; 03.11.2004 T. 1725/5593 vb.(www.e-uyar.com)

[9]Bknz: 17. HD. 14.05.2018 T. 17250/4976; 16.01.2018 T. 12662/531; 28.06.2011 T. 1718/6117; 15. HD. 26.10.1988 T. 2869/3403; 27.10.1987 T. 2251/3709 (www.e-uyar.com)

[10]Bknz: 17. HD. 21.03.2013 T. 12347/3975; 14.03.2013 T. 5988/3307; 14.03.2013 T. 5569/3301; 26.06.2012 T. 1921/8024; 19.01.2012 T. 1829/269; 18.04.2012 T. 12788/4874; 25.03.2013 T. 5561/4060; 04.04.2011 T. 7124/3028; 27.01.2011 T. 5310/430; 20.01.2011 T. 7202/215; 01.07.2010 T. 5069/6229 vb. (www.e-uyar.com)

[11]Bknz: 15. HD. 15.01.2003 T. 6346/153; 20.02.2002 T. 642/862; 22.09.2004 T. 3920/4487; 03.11.2004 T. 1725/5593; 04.11.2004 T. 1832/5619; 19.02.2003 T. 6107/5900(www.e-uyar.com)

[12]Bknz: HGK. 04.07.2007 T. 4-450/449; 14.04.2004 T. 15-182/220(www.e-uyar.com)

[13]Bknz: 4. HD. 28.03.2011 T. 2023/3257; 14.03.2011 T. 717/2586; 28.02.2011 T. 3088/2012; 08.03.2011 T. 407/2480; 17.03.2008 T. 6100/3475; 17.03.2008 T. 1813/3444; 21.02.2008 T. 5775/2100 vb.(www.e-uyar.com)

[14]Bknz: 17. HD. 24.05.2016 T. 11539/6283; 24.05.2016 T. 2682/6341; 14.03.2016 T. 3265/3119; 23.02.2016 T. 11349/2104; 22.10.2015 T. 11421/11025; 11.06.2015 T. 5605/8012; 17.03.2015 T. 2203/4344; 04.11.2014 T. 11472/15070; 04.11.2014 T. 8340/15066; 27.10.2014 T. 10682/14362; 10.06.2014 T. 3653/9318; 09.04.2013 T. 7539/5112; 28.03.2013 T. 6151/4361; 04.03.2013 T. 5918/2619; 02.04.2013 T. 7306/4613; 27.11.2008 T. 11563/13096 vb.(www.e-uyar.com)

[15] Ayrıntılı bilgi için bknz: TALİH UYAR İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C:8, 3. Baskı,2007, s:11853 vd. – SELÇUK ÖZTEK İcra ve İflâs Hukukunda Borç Ödemeden Aciz Vesikası (İİK. m. 143; m. 251),1994, s:48 vd. – SEYİTHAN DELİDUMAN İcra ve İflas Hukukunda Borç Ödemeden Aciz Belgesi, 1995, s:28 vd.

[16] Ayrıntılı bilgi için bknz: TALİH UYAR İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C:6, 2. Baskı, 2006, s:9138 vd. - TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR age. C: 2, s: 2082 vd.

[17] Ayrıntılı bilgi için bknz: TALİH UYAR  İİK şerhi, C:6, s: 9139 vd. – SELÇUK ÖZTEK  age. s:22 vd. – SEYİTHAN DELİDUMAN age. s:8 vd. - TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR. age. C: 2, s: 2084 vd.

[18]BAKİ KURU İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, 2013, s:1418 – RAMAZAN ARSLAN, EJDER YILMAZ, SEMA TAŞPINAR AYVAZ and EMEL HANAĞASI İcra ve İflas Hukuku, 5. Baskı, 2019,s:537 – TİMUÇİN MUŞUL Tasarrufun İptali Davaları, 2. Baskı, 2017, s:180 – ORHAN EROĞLU Açıklamalı-İçtihatlı Tasarrufun İptali Davaları ile Muvazaa Davası ve Karşılaştırılması, 2015, s:86

[19]Bknz: 17. HD. 08.04.2019 T. 16227/4264; 03.04.2019 T. 13056/4022; 01.04.2019 T. 15030/3914; 25.02.2019 T. 5604/1933 vb. (www.e-uyar.com)

[20]ERDÖNMEZ,G. Alacaklılara Zarar Verme Kasdıyla Yapılan Tasarrufların İptali, 2009, 2. Baskı, s:89 – KAMİL YILDIRIM Tasarrufun İptali Davası, 1995, s:288 – ORHAN EROĞLU a.g.e., s:70

[21]BAKİ KURU  El Kitabı, s:1402 – BAKİ KURU İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku (Ders Kitabı), 2. Baskı, 2018, s:485 –TİMUÇİN MUŞUL  a.g.e., s:122 vd. – MURAT ATALI, İBRAHİM ERMENEK, ERSİN ERDOĞAN  İcra ve İflas Hukuku, 2. Baskı,2019,s:740 – İSMAİL ERCAN Uygulamacılar İçinİcra ve İflas Hukuku El Kitabı,4. Baskı, 2019, s:990 – MAHMUT COŞKUN İtirazın İptali, Menfi Tespit, Tasarrufun İptali Davaları, 5. Baskı, 2019, s:1099 – ŞEHABETTİN SERTKAYA, SÜLEYMAN KUL  Tasarrufun İptali Davaları, 2016,s:156 vd.

[22]Bknz: 17. HD. 16.10.2019 T. 2385/9454; 02.10.2019 T. 5952/8805; 19.09.2019 T. 19668/8266; 16.09.2019 T. 17716/8039; 18.06.2019 T. 11306/7721; 11.06.2019 T. 11566/7261; 21.05.2019 T. 13837/6449; 14.05.2019
T. 2378/6032; 08.05.2019 T. 7147/5714; HGK. 30.03.2016 T. 17-843/433; 16.09.2015 T. 2350/1759; 23.10.2013 T. 17-224/1478 vb. (www.e-uyar.com)

[23]Bknz: 17. HD. 16.10.2019 T. 2385/94564; 02.10.2019 T. 5952/8805; 16.09.2019 T. 17716/8039; 11.06.2009 T. 11566/7261; 20.03.2019 T. 13902/3255; 11.09.2018 T. 2770/7624; 05.09.2018 T. 2870/7403; 24.05.2018 T. 630/5465; 15.05.2018 T. 17101/5044; 21.02.2018 T. 12253/1199; 19.02.2018 T. 8069/1094 vb. (www.e-uyar.com)

[24]Bu konuda ayrıca bknz: BAKİ KURU  El Kitabı, s:1402 vd. – ALİ GÜNEREN Tasarrufun İptali Davaları, 2012, s:420 – TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR Tasarrufun İptali Davaları, 4. Baskı, C:2, s:1567

[25]Bknz: 17. HD. 12.12.2017 T. 3187/11570 (www.e-uyar.com)

[26]Bknz: 17. HD. 07.05.2019 T. 13103/5606 ; 17. HD. 27.03.2018 T. E: 2015/12039, K: 3299; 17. HD. 13.12.2017 T. 4280/11638; 17. HD. 07.03.2017 T. 4457/2459; 15. HD. 24.5.1989 T. 4546/2485 (www.e-uyar.com)

[27]TALİH UYAR İİK. Şerhi, C: 12, s: 18879 vd. - TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR İİK. Şerhi, 2014, C: 3, s:4363

[28]Bknz: 15. HD. 14.5.1990 T. 800/2146 (www.e-uyar.com)

[29]Bknz: 15. HD. 18.5.1990 T. 1755/2258; 13. HD. 9.11.1981 T. 5203/7058 (www.e-uyar.com)

[30]Bknz: 15. HD. 7.5.1992 T. 2135/2460; 4.3.1992 T. 869/1042 (www.e-uyar.com)

[31]BAKİ KURU İcra ve İflas Hukuku, C: 4, 1997, s: 3506

[32]Bknz: 17. HD. 26.03.2013 T. 7206/4176 (www.e-uyar.com)

[33]BAKİ KURU El Kitabı, s: 1420

[34]TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR İİK. Şerhi, C: 3, s: 4524 vd. – ALİ GÜNEREN age. s: 379 – BİLGE UMAR Türk İcra-İflas Hukukunda İptal Davası, 1963, s: 41 vd. – MEHMET TAZE Tasarrufun İptali Davası (Yayımlanmamış Yük. Lisans Tezi), 2007, s: 120 – HASAN ALİ KAPLAN  4949 sayılı Kanunla Yapılan Değişiklikler Işığında İcra ve İflâs Hukukunda Tasarrufun İptali Davaları, 2006, s: 45 - TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR Tasarrufun İptali Davaları, 2011, 4.Baskı, C: 2, s: 1266 - TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR Tasarrufun iptali Davaları, 6.Baskı, 2019, s.505 – COŞKUN KOÇAK, AYHAN DOĞAN, MUSTAFA OSKAY, ADNAN DEYNEKLİ. İİK Şerhi, 2007, C:5, s:5856 – TİMUÇİN MUŞUL a.g.e., s:89 vd. – EJDER YILMAZ İcra ve İflas Kanunu Şerhi, 2016, s:1208 – ORHAN EROĞLU age. s:59 vd.MURAT ATALI, İBRAHİM ERMENEK, ERSİN ERDOĞAN .a.g.e., s: 741 – MAHMUT COŞKUN  a.g.e., s: 825 – GÜNAY CEVDAT Tasarrufun İptali Davası, 2. Baskı, 2013, s: 54 - ŞEHABETTİN SERTKAYA, SÜLEYMAN KUL age., s: 175

[35]Bknz: 17. HD. 17.04.2014 T. 16639/5946; 17.04.2014 T. 15081/5942; 16850/455; 8.03.2013 T. 14204/4372; 24.04.2012 T. 32/5008; HGK. 13.10.2010 T. 17-398/497. (www.e-uyar.com)

[36]Bknz: 17. HD. 17.04.2014 T. 15081/5942 (www.e-uyar.com)

[37]Bknz: 17. HD. 24.05.2016 T. 11364/6282; 24.05.2016 T. 10582/6278; 14.04.2015 T. 1798/5869 (www.e-uyar.com)

[38]Bknz: 17. HD. 14.02.2017 T. 23545/1450 (www.e-uyar.com)

[39]Bknz: 17. HD. 21.03.2017 T. 2235/3008 (www.e-uyar.com)

[40]Bknz: 17. HD. 26.12.2017 T. 3393/12139; Samsun BAM. 2. HD. 12.01.2018 T. 1073/55; 17. HD. 13.10.2015 T. 2595/10520 (www.e-uyar.com)

[41]Bknz:17. HD. 29.09.2011 T. 6626/8230; 31.03.2011 T. 6372/2899; 07.03.2011 T. 11643/2001; 30.10.2007 T. 4626/3300 (www.e-uyar.com)

[42]Bknz:17. HD. 10.03.2009 T. 3533/1270 (www.e-uyar.com)

[43]Bknz:17. HD. 29.09.2011 T. 6626/8230 (www.e-uyar.com)

[44]Bknz:17. HD. 21.01.2014 T. 19964/669(www.e-uyar.com)

[45]Bknz: www.e-uyar.com (İİK. m. 281, AÇIKLAMA: VII) “TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR Tasarrufun İptali Davaları, s:505 vd.”

[46]UMAR, B. age., s: 41 vd.

[47] BAKİ KURU El Kitabı, s:1420 – BAKİ KURU age., C.4. ,s:3506.

[48]ALİ GÜNEREN a.g.e., s:379

[49]TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR Tasarrufun İptali Davaları, 4. Baskı, C:2, 2011, s:1266.- TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR. İcra ve İflas Kanunu Şerhi “El Kitabı” ,C:2, 2012, s:3080 vd. - TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR İcra ve İflas Kanunu Şerhi C.3, 3. Baskı, 2014, s:4524 vd. – TALİH UYAR İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.12, 2. Baskı, 2009, s:19775 vd. - TALİH UYAR İcra ve İflas Hukukuna İlişkin Hukuki Mütalâalar 2014, s:642 .

[50]HAKAN PEKCANITEZ, OĞUZ ATALAY, MERAL SUNGURTEKİN ÖZKAN  MUHAMMED ÖZEKES İcra ve İflas Hukuku, 11. Baskı, 2013, s:874 vd.

[51]ERHAN GÜNAY .age, s:54

[52] MAHMUT COŞKUN a.g.e., s:756.

[53]NECDET KAPLAN  Güncel İçtihatlarla İcra ve İflas Hukuku Uygulama ve Uygulama Notları, 2014, s:1354 vd.

[54]Bknz: 17 HD 16.01.2017 T. 22861/1116; 12.12.2016 T. 22287/11439; 29.03.2016 T. 3238/3947; 19.09.2013 T. 8492/12445; 13.06.2013 T. 11651/9005 (www.e-uyar.com)

[55]TİMUÇİN MUŞUL a.g.e., s:299 vd.

[56]HASAN ALİ KAPLAN  a.g.e., s: 45

[57]HAKAN ALAYRAK  Tasarrufun İptali Davalarında Yargıtay Tarafından Kabul Edilen Özel Dava Şartları (Terazi Huk. Der. Ocak/2018, S: 137, s: 941)

[58]MEHMET TAZE, a.g.e., s: 120

[59]Bknz: 17. HD. 03.12.2019 T. 3921/11416 (www.e-uyar.com)

[60]Bknz: 17. HD. 23.10.2019 T. 4452/9821 (www.e-uyar.com)

[61]Bknz: 17. HD. 19.02.2019 T. 1554/1781 (www.e-uyar.com)

[62]Bknz: HGK. 15.11.2017 T. 17-2361/1371 (www.e-uyar.com)

[63]Bknz: HGK. 19.09.2012 T. 3-101/597 (www.e-uyar.com)

[64]Bknz: 17. HD. 13.12.2016 T. 16866/11513 (www.e-uyar.com)

[65]Bknz: 17. HD. 25.10.2016 T. 18010/9337 (www.e-uyar.com)

[66]Bknz: 17. HD. 24.05.2016 T. 11364/6282 (www.e-uyar.com)

[67]Bknz: 17. HD. 24.05.2016 T. 10582/6278 (www.e-uyar.com)

[68]Bknz: 17. HD. 28.01.2016 T. 7479/1060 (www.e-uyar.com)

[69]Bknz: 17. HD. 24.11.2015 T. 4375/12653 (www.e-uyar.com)

[70]Bknz: 17. HD. 26.10.2015 T. 3468/11290 (www.e-uyar.com)

[71]Bknz: 17. HD. 13.10.2015 T. 2595/10520 (www.e-uyar.com)

[72]Bknz: 17. HD. 15.06.2015 T. 8553/8662 (www.e-uyar.com)

[73]Bknz: 17. HD. 01.06.2015 T. 19404/8009 (www.e-uyar.com)

[74]Bknz: 17. HD. 25.05.2015 T. 1534/7639 (www.e-uyar.com)

[75]Bknz: 17. HD. 12.05.2015 T. 21042/7303 (www.e-uyar.com)

[76]Bknz: 17. HD. 05.05.2015 T. 19250/6671 (www.e-uyar.com)

[77]Bknz: 17. HD. 05.05.2015 T. 20593/6680 (www.e-uyar.com)

[78]Bknz: 17. HD. 05.05.2015 T. 21092/6686 (www.e-uyar.com)

[79]Bknz: 17. HD. 19.01.2015 T. 19782/436 (www.e-uyar.com)

[80]Bknz: 17. HD. 23.12.2014 T. 8622/19259 (www.e-uyar.com)

[81]Bknz: 17. HD. 25.11.2014 T. 8007/16833 (www.e-uyar.com)

[82]Bknz: 8. HD. 10.07.2014 T. 11304/14720 (www.e-uyar.com)

[83]Bknz: 17. HD. 06.05.2014 T. 6344/7114 (www.e-uyar.com)

[84]Bknz: 17. HD. 27.05.2014 T. 2571/8414 (www.e-uyar.com)

[85]Bknz: 17. HD. 21.01.2014 T. 19964/669 (www.e-uyar.com)

[86]Bknz: 17. HD. 16.01.2014 T. 15104/446 (www.e-uyar.com)

[87]Bknz: 17. HD. 17.04.2014 T. 9902/5947 (www.e-uyar.com)

[88]Bknz: 17. HD. 17.04.2014 T. 3483/5953 (www.e-uyar.com)

[89]Bknz: 17. HD. 24.02.2014 T. 16901/2405 (www.e-uyar.com)

[90]Bknz: 17. HD. 20.05.2013 T. 3894/7243 (www.e-uyar.com)

[91]Bknz: HGK. 23.10.2013 T. 17-224/1478 (www.e-uyar.com)

[92]Bknz: 17. HD. 06.06.2013 T. 3904/8424 (www.e-uyar.com)

[93]Bknz: 17. HD. 30.05.2013 T. 6432/8055 (www.e-uyar.com)

[94]Bknz: 17. HD. 19.03.2013 T. 5481/3666 (www.e-uyar.com)

[95]Bknz: 17. HD. 05.11.2013 T. 11822/15085 (www.e-uyar.com)

[96]Bknz: 17. HD. 24.09.2013 T. 8620/12713 (www.e-uyar.com)

[97]Bknz: 17. HD. 11.06.2012 T. 1710/7561 (www.e-uyar.com)

[98]Bknz: 17. HD. 11.07.2012 T. 5955/8883 (www.e-uyar.com)

[99]Bknz: 17. HD. 11.04.2012 T. 1729/4537 (www.e-uyar.com)

[100]Bknz: 17. HD. 13.11.2012 T. 602/12443 (www.e-uyar.com)

[101]Bknz: 17. HD. 07.02.2011 T. 12468/899 (www.e-uyar.com)

[102]Bknz: 17. HD. 31.03.2011 T. 6372/2899 (www.e-uyar.com)

[103]Bknz: HGK. 13.10.2010 T. 17-399/498 (www.e-uyar.com)

[104]Bknz: 15. HD. 18.06.1996 T. 3294/3421 (www.e-uyar.com)

[105]Bknz: 17. HD. 30.10.2007 T. 4356/3297; Aynı doğrultuda; 15. HD. 10.06.2003 T. 587/3094; HGK. 19.06.2002 T. 15-495/528; 15. HD. 01.04.1997 T. 1262/1778; 15. HD. 01.04.1997 T. 1262/1778; HGK. 26.02.1997 T. 15-890/127; 15. HD. 18.06.1996 T. 3294/342; HGK. 09.03.1979 T. 13-288/234; 13. HD. 27.02.1979 T. 5645/878; 13. HD. 30.04.1976 T. 5638/3529 (www.e-uyar.com)

[106]Bknz: 17. HD. 12.04.2016 T. 14267/4635 (www.e-uyar.com)

[107]Bknz: 17. HD. 24.05.2016 T. 11364/6282 (www.e-uyar.com)

[108]Bknz: 17. HD. 21.01.2014 T. 19964/669 (www.e-uyar.com)

[109]Bknz: 17. HD. 25.11.2019 T. 3551/11086(www.e-uyar.com)

[110]Bknz: 17. HD. 13.05.2019  T. 9206/5982(www.e-uyar.com)

[111]Bknz: 17. HD. 15.03.2017 T. 22269/2789(www.e-uyar.com)

[112]Bknz: 17. HD. 23.12.2016 T. 18886/11527(www.e-uyar.com)

[113]Bknz: 17. HD. 21.06.2016 T. 24077/7603(www.e-uyar.com)

[114]Bknz: 17. HD. 05.04.2016 T. 12040/4257(www.e-uyar.com)

[115]Bknz: 17. HD. 05.04.2016 T. 11974/4256(www.e-uyar.com)

[116]Bknz: 17. HD. 09.06.2014 T. 4544/9210(www.e-uyar.com)

[117]Bknz: 17. HD. 09.09.2013 T. 7129/11624(www.e-uyar.com)

[118]Bknz: 17. HD. 29.11.2912 T. 12777/13299(www.e-uyar.com)

[119]Bknz: 15. HD. 23.01.2007 T. 6400/235; 17. HD. 28.01.2008 T. 5538/339; 15. HD. 08.04.1993 T. 1572/1646; 17. HD. 14.04.2008 T. 1112/1914; 17.04.2008 T. 362/2022; 04.11.2008 T. 2340/5093; 23.10.2008 T. 1876/4835; 07.04.2011 T. 9155/3212; 22.11.2010 T. 10925/9928; 26.10.2010 T. 5342/8805; 01.07.2010 T. 2225/6230(www.e-uyar.com)

*Zarar verme kastından dolayı iptal

Madde 280 - «Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflâs yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.

Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar sıhri hısımları (bu dereceler dahil) evlât edineni veya evlâtlığı ise borçlunun 1’nci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilâfını üçüncü şahıs ancak 279’ncu maddenin son fıkrasına göre ispat edilebilir.

Ticari işletmelerin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kastiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu bu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilân olunduğunu ispatla çürütülebilir.»

[120]TALİH UYAR Alacaklılara Zarar Vermek Kastı İle Yapılan (Hileli) Tasarruflardan Dolayı İptal (İBD. Kasım-Aralık/ 2008 , s:2901-2923)

[121]BAKİ KURU El Kitabı, s:1409 vd.

[122]GÜRAY ERDÖNMEZ Alacaklılara Zarar Verme Kasdıyla Yapılan Tasarrufların İptali, 2017, 2. Bası, s: 9

[123]Bknz: 4949 sayılı Kanuna ait Hükümet Gerekçesi

[124]TİMUÇİN MUŞUL İcra ve İflâs Hukuku, 6. Baskı, 2013, C: 2, s: 1828 vd. - TİMUÇİN MUŞUL Tasarrufun İptali Davaları, 2015, s: 315 vd. - TOLGA AKKAYA İcra ve İflâs Hukukunda İptale Tabi Tasarruflar «İİK. m. 277-284» (Eskişehir Bar. D. Ekim/2006, S:11, s:40 vd.) – ALİ GÜNEREN, A.a.g.e., 2012, s:816 vd.

[125]Bknz: 17. HD. 14.02.2017 T. 4107/1451; 14.02.2017 T. 23889/1460; 01.02.2017 T. 24893/871; 24.01.2017 T. 19676/484; 17.01.2017 T. 11030/166; 28.12.2016 T. 7253/12054; 13.12.2016 T. 18886/11527; 06.12.2016 T. 2847/11210; 25.10.2016 T. 7077/9343; 25.10.2016 T. 18523/9342; 18.10.2016 T. 16588/904206(www.e-uyar.com)

[126]NECMETTİN BERKİN İflâs Hukuku, 1972, s:511 – TOLGA AKKAYA  agm. s:42

[127]GÜRAY ERDÖNMEZ age. s: 9

[128]GÜRAY ERDÖNMEZ age. s: 14 vd.

[129]Bknz: 17. HD. 31.03.2011 T. 2459/2907; 16.02.2011 T. 5347/998; 22.05.2008 T. 2023/2766; 15. HD. 05.07.2006 T. 2786/4194; HGK. 21.12.2005 T. 15-625/736; 15. HD. 25.06.2003 T. 2619/3490; 09.06.2003 T. 441/3358; 18.09.2002 T. 3826/3946; 13.04.2004 T. 1152/2104; 11.05.2000 T. 532/2327; 06.04.1994 T. 260/2072; 21.11.1989 T. 2793/4876 (www.e-uyar.com)

[130]Bknz: 17. HD. 17.05.2011 T. 9509/4909; 21.05.2009 T. 1786/3457; 04.03.2010 T. 10307/1887; 14.05.2009 T. 1293/3131; 09.04.2009 T. 2083/2224; 16.09.2008 T. 1215/4098; 22.05.2008 T. 2023/2766 (www.e-uyar.com)

[131]BAKİ KURU İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflâs Hukuku, 2016, s: 669 – BAKİ KURU El Kitabı, s:1410 - TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR İcra ve İflâs Kanunu Şerhi, C: 3, 2014, s: 4436

[132]Bknz: 17. HD. 17.01.2017 T. 11030/166; 06.12.2016 T. 2847/11210; 15.11.2016 T. 17928/10506; 25.10.2016 T. 18523/9342; 14.10.2016 T. 14167/8533; 27.09.2016 T. 12977/8287 vb.(www.e-uyar.com)

[133]HAKAN PEKCANITEZ, OĞUZ ATALAY, MERAL SUNGURTEKİN ÖZKAN  MUHAMMED ÖZEKES a.g.e., s:866 - TOLGA AKKAYA agm. s:44

[134]Bknz: İçt. Bir. K. 14.02.1951 T. 17/1

[135]TALİH UYAR ALPER UYAR and CÜNEYT UYAR Tasarrufun İptali Davaları, s:210 vd.

[136]Bknz: 17. HD. 10.04.2017 T. 20990/3853(www.e-uyar.com)

[137]Bknz: 17. HD. 14.02.2017 T. 4107/1451(www.e-uyar.com)

[138]Bknz: 17. HD. 14.02.2017 T. 23889/1460(www.e-uyar.com)

[139]Bknz: 17. HD. 14.02.2017 T. 23919/1454(www.e-uyar.com)

[140]Bknz: 17. HD. 01.02.2017 T. 24893/871(www.e-uyar.com)

[141]Bknz: 17. HD. 24.01.2017 T. 19676/484(www.e-uyar.com)

[142]Bknz: 17. HD. 24.01.2017 T. 22158/493(www.e-uyar.com)

[143]Bknz: 17. HD. 17.01.2017 T. 11030/166(www.e-uyar.com)

[144]ABDULLAH DEMİR Yargıtay İçtihatlarındaki Hayatın Olağan Akışı Kriteri (Terazi Der. Aralık/2008, S:28, s:129)

[145]YAVUZ ALANGOYA «Senede Karşı Senetle İspat» Kuralı ve «Hayatın Olağan Akışı» Kavramı (NECİP KOCAYU-SUFPAŞAOĞLU İçin Armağan, 2004, s:528, dipn. 32)

[146]ABDULLAH DEMİR agm. s:130

[147]ABDULLAH DEMİR agm. s:133 

[148]GÜRAY ERDÖNMEZ a.g.e., s:195

[149]Bknz: Yuk. dipn. 109-119

[150]Bknz: 17. HD. 25.06.2019 T. 15223/7846(www.e-uyar.com)

[151]Bknz: 17. HD. 27.03.2019 T. 12327/3706(www.e-uyar.com)

[152]Bknz: HGK. 19.03.2019 T. 17-2697/318(www.e-uyar.com)

[153]Bknz: 17. HD. 12.02.2018 T. 10637/843(www.e-uyar.com)

[154]Bknz: İzmir BAM. 5. HD. 01.02.2018 T. 1183/158(www.e-uyar.com)

[155]Bknz: 17. HD. 14.02.2017 T. 23919/1454(www.e-uyar.com)

[156]Bknz: 17. HD. 17.01.2017 T.11030/166(www.e-uyar.com)

[157]Bknz: 17. HD. 06.12.2016 T. 2847/11210(www.e-uyar.com)

[158]Bknz: 17. HD. 29.11.2016 T. 17073/11003(www.e-uyar.com)

[159]Bknz: 17. HD. 24.05.2016 T. 12160/6293(www.e-uyar.com)

[160]Bknz: Yuk. dipn. 150-159; 162; 166; 168; 186; 198; 211; 214

[161]ŞEHABETTİN SERTKAYA, SÜLEYMAN KUL  age. s: 352

[162]Bknz: 17. HD. 17.01.2017 T. 11030/166(www.e-uyar.com)

[163]Bknz: 17. HD. 06.12.2016 T. 2847/11210(www.e-uyar.com)

[164]Bknz: 17. HD. 15.11.2016 T. 17928/10506(www.e-uyar.com)

[165]Bknz: 17. HD. 25.10.2016 T. 18523/9342(www.e-uyar.com)

[166]Bknz: 17. HD. 04.10.2016 T. 14167/8533(www.e-uyar.com)

[167]Bknz: 17. HD. 27.09.2016 T. 12977/8287(www.e-uyar.com)

[168]Bknz: 17. HD. 07.06.2016 T. 13025/6947(www.e-uyar.com)

[169]Bknz: 17. HD. 03.05.2016 T. 3347/5339(www.e-uyar.com)

[170]Bknz: 17. HD. 03.05.2016 T. 4425/5341(www.e-uyar.com)

[171]Bknz: 17. HD. 19.04.2016 T. 20386/4953(www.e-uyar.com)

[172]Bknz: 17. HD. 19.04.2016 T. 603/5011(www.e-uyar.com)

[173]Bknz: 17. HD. 19.04.2016 T. 11699/4946(www.e-uyar.com)

[174]Bknz: 17. HD. 05.04.2016 T. 12040/4257(www.e-uyar.com)

[175]Bknz: 17. HD. 05.04.2016 T. 13376/4258(www.e-uyar.com)

[176]Bknz: 17. HD. 05.04.2016 T. 11974/4256(www.e-uyar.com)

[177]Bknz: 17. HD. 08.03.2016 T. 12156/2887(www.e-uyar.com)

[178]Bknz: 17. HD. 01.03.2016 T. 12704/2476(www.e-uyar.com)

[179]Bknz: 17. HD. 23.02.2016 T. 833/2110(www.e-uyar.com)

[180]Bknz: 17. HD. 16.02.2016 T. 1873/1740(www.e-uyar.com)

[181]Bknz: 17. HD. 15.02.2016 T. 17984/1574(www.e-uyar.com)

[182]Bknz: 17. HD. 22.12.2015 T. 6298/14743(www.e-uyar.com)

[183]Bknz: 17. HD. 30.06.2015 T. 3089/9338(www.e-uyar.com)

[184]Bknz: 17. HD. 25.06.2015 T. 2349/9126(www.e-uyar.com)

[185]Bknz: 17. HD. 09.06.2015 T. 3022/8463(www.e-uyar.com)

[186]Bknz: 17. HD. 26.05.2015 T. 19456/7760(www.e-uyar.com)

[187]Bknz: 17. HD. 12.05.2015 T. 20232/7298(www.e-uyar.com)

[188]Bknz: 17. HD. 05.05.2015 T. 4573/6653(www.e-uyar.com)

[189]Bknz: 17. HD. 14.04.2015 T. 4196/5870(www.e-uyar.com)

[190]Bknz: 17. HD. 07.04.2015 T. 20082/5488(www.e-uyar.com)

[191]Bknz: 17. HD. 16.03.2015 T. 25038/4293(www.e-uyar.com)

[192]Bknz: 17. HD. 10.03.2015 T. 16376/4094(www.e-uyar.com)

[193]Bknz: 17. HD. 24.02.2015 T. 16719/3317(www.e-uyar.com)

[194]Bknz: 17. HD. 19.01.2015 T. 23067/440(www.e-uyar.com)

[195]Bknz: 17. HD. 10.11.2014 T. 6095/15498(www.e-uyar.com)

[196]Bknz: 17. HD. 23.10.2014 T. 7638/13957(www.e-uyar.com)

[197]Bknz: 17. HD. 23.09.2014 T. 13771/12425(www.e-uyar.com)

[198]Bknz: 17. HD. 01.07.2014 T. 3746/10413(www.e-uyar.com)

[199]Bknz: 17. HD. 01.07.2014 T. 7488/10391(www.e-uyar.com)

[200]Bknz: 17. HD. 20.05.2014 T. 410/7859(www.e-uyar.com)

[201]Bknz: 17. HD. 20.05.2014 T. 363/7857(www.e-uyar.com)

[202]Bknz: 17. HD. 13.05.2014 T. 21461/7574(www.e-uyar.com)

[203]Bknz: 17. HD. 12.05.2014 T. 2634/7421(www.e-uyar.com)

[204]Bknz: 17. HD. 06.05.2014 T. 4659/7105(www.e-uyar.com)

[205]Bknz: 17. HD. 29.04.2014 T. 6691/6499(www.e-uyar.com)

[206]Bknz: 17. HD. 22.04.2014 T. 5538/6257(www.e-uyar.com)

[207]Bknz: 17. HD. 07.04.2014 T. 1342/5156 (www.e-uyar.com)

[208]Bknz: 17. HD. 11.02.2014 T. 13602/1486(www.e-uyar.com)

[209]Bknz: 17. HD. 24.09.2013 T. 8620/12713(www.e-uyar.com)

[210]Bknz: 17. HD. 21.05.2013 T. 7283/7364(www.e-uyar.com)

[211]Bknz: 17. HD. 16.05.2013 T. 5684/7121(www.e-uyar.com)

[212]Bknz: 17. HD. 26.03.2013 T. 7419/4185(www.e-uyar.com)

[213]Bknz: 17. HD. 02.04.2013 T. 7471/4619(www.e-uyar.com)

[214]Bknz: 17. HD. 26.03.2013 T. 7083/4174(www.e-uyar.com)

[215]Bknz: 17. HD. 25.03.2013 T. 5625/4061(www.e-uyar.com)

[216]Bknz: 17. HD. 02.04.2013 T. 7471/4619(www.e-uyar.com)

[217]Bknz: 17. HD. 26.03.2013 T. 7090/4175(www.e-uyar.com)

[218]Bknz: 17. HD. 25.03.2013 T. 6176/4066; 07.02.2011 T. 6468/890; 17.01.2011 T. 10482/54; 22.03.2010 T. 645/2548; 26.02.2009 T. 4873/915; 13.05.2008 T. 947/2566; 18.03.2008 T. 5545/1349; 11.02.2008 T. 5526/512; 21.01.2008 T. 5653/179; 23.01.2007 T. 5878/255; 15. HD. 20.03.1996 T. 113/1544(www.e-uyar.com)

[219]Bknz: 17. HD. 11.03.2013 T. 6603/3147(www.e-uyar.com)

[220]Bknz: 17. HD. 14.03.2013 T. 5830/3302; 18.03.2010 T. 1064/2401; 15. HD. 15.10.1984 T. 243/3070; 17. HD. 16.05.2011 T. 9871/4857; 26.04.2011 T. 11007/3955; 15.03.2011 T. 11729/2279; 22.02.2010 T. 9936/1462; 07.02.2011 T. 6376/887; 03.02.2011 T. 5618/676; 31.01.2011 T. 6147/598; 27.01.2011 T. 4961/423; 24.01.2011 T. 6229/348; 20.01.2011 T. 12533/221; 16.12.2010 T. 10842/11124; 04.11.2010 T. 5659/9381; 02.11.2010 T. 6028/9280; 02.11.2010 T. 6813/9287; 26.10.2010 T. 5588/8809; 08.06.2010 T. 2935/5293; 01.11.2007 T. 2581/3337; 15.05.2008 T. 405/2605; 20.11.2008 T. 3181/5422; 20.03.2008 T. 5427/1406; 05.02.2009 T. 3951/417; 13. HD. 28.09.1981 T. 5194/6081; 15. HD. 15.10.1984 T. 2697/3006; 12.10.2000 T. 3475/4400; 07.10.2003 T. 3924/4591; 11.11.2003 T. 5210/5372(www.e-uyar.com)

[221]Bknz: 17. HD. 25.09.2012 T. 12012/9993(www.e-uyar.com)

[222]Bknz: 17. HD. 13.09.2012 T. 8083/9227(www.e-uyar.com)

[223]Bknz: 17. HD. 08.05.2012 T. 3780/5905(www.e-uyar.com)

[224]Bknz: 17. HD. 15.03.2012 T. 10278/3191(www.e-uyar.com)

[225]Bknz: 17. HD. 17.05.2011 T. 9069/4908; 26.04.2011 T. 12744/3911; 07.02.2011 T. 6542/892; 27.01.2011 T. 3453/422; 30.09.2010 T. 2595/7565; 20.09.2010 T. 5770/7046; 08.07.2010 T. 4667/6627; 16.02.2010 T. 9932/1204; 09.02.2010 T. 8835/960; 13.10.2009 T. 4442/6278; 04.06.2009 T. 1714/3941; 31.03.2009 T. 4674/1889; 19.02.2009 T. 192/803; 17.12.2007 T. 4360/4303 vb.(www.e-uyar.com)

[226]Bknz: 17. HD. 11.04.2011 T. 2967/3346; 15.03.2011 T. 11729/2279; 22.06.2010 T. 3675/5803; 19.04.2010 T. 1649/3605; 25.02.2010 T. 10734/1661; 16.02.2010 T. 7759/1201; 08.02.2010 T. 9909/852(www.e-uyar.com)

[227]Bknz: 17. HD. 14.02.2011 T. 12627/1159(www.e-uyar.com)

[228]Bknz: 17. HD. 17.01.2011 T. 9182/53(www.e-uyar.com)

[229]Bknz: 17. HD. 02.12.2019 T. 4307/11389(www.e-uyar.com)

[230]Bknz: 17. HD. 23.10.2019 T. 4452/9821(www.e-uyar.com)

[231]Bknz: 17. HD. 08.10.2019 T. 12648/9053(www.e-uyar.com)

[232]Bknz: 17. HD. 20.05.2019 T. 6885/6369(www.e-uyar.com)

[233]Bknz: 17. HD. 30.04.2019 T. 17691/5318(www.e-uyar.com)

[234]Bknz: 17. HD. 25.12.2018 T. 18860/12700(www.e-uyar.com)

[235]Bknz: 17. HD. 27.11.2018 T. 14354/11316(www.e-uyar.com)

[236]Bknz: 17. HD. 27.03.2018 T. 12039/3299(www.e-uyar.com)

[237]Bknz: 17. HD. 25.10.2016 T. 7077/9343(www.e-uyar.com)

[238]Bknz: 17. HD. 07.04.2016 T. 7938/4381(www.e-uyar.com)

[239]Bknz: 17. HD. 15.02.2016 T. 634/1577(www.e-uyar.com)

[240]Bknz: 17. HD. 24.02.2015 T. 16719/3317 (www.e-uyar.com)

[241]Bknz: 17. HD. 01.07.2014 T. 7633/10394(www.e-uyar.com)

[242]Bknz: 17. HD. 30.11.2010 T. 8438/10371; 17. HD. 01.07.2010 T. 3114/6223; 17. HD. 15.12.2009 T. 8003/8465; 17. HD. 26.10.2009 T. 7756/6765; 17. HD. 08.10.2009 T. 4700/5799; 17. HD. 23.06.2009 T. 2033/4554; 17. HD. 11.06.2009 T. 1719/4135(www.e-uyar.com)

[243]Bknz: 17. HD. 01.07.2010 T. 3114/6223(www.e-uyar.com)

[244]Bknz: 17. HD. 15.12.2009 T. 8003/8465(www.e-uyar.com)

[245]Bknz: 17. HD. 26.10.2009 T. 7756/6765(www.e-uyar.com)

[246]Bknz: 17. HD. 08.10.2009 T. 4700/5799(www.e-uyar.com)

[247]Bknz: 17. HD. 23.06.2009 T. 2033/4554(www.e-uyar.com)

[248]Bknz: 17. HD. 11.06.2009 T. 1719/4135(www.e-uyar.com)

[249]GÜRAY ERDÖNMEZ a.g.e., s:225 vd.

[250]Bknz: 17. HD. 11.04.2017 T. 541/3933(www.e-uyar.com)

[251]Bknz: 17. HD. 14.02.2017 T. 23898/1459(www.e-uyar.com)

[252]Bknz: 17. HD. 14.02.2017 T. 23903/1462(www.e-uyar.com)

[253]Bknz: 17. HD. 12.04.2016 T. 9909/4624(www.e-uyar.com)

[254]Bknz: 17. HD. 10.11.2015 T. 5118/11878(www.e-uyar.com)

[255]Bknz: 17. HD. 29.09.2015 T. 978/9814(www.e-uyar.com)

[256]Bknz: 17. HD. 25.06.2015 T. 18016/7756(www.e-uyar.com)

[257]Bknz: 8. HD. 01.07.2014 T. 7981/10397(www.e-uyar.com)

[258]Bknz: 17. HD. 05.06.2014 T. 6358/8986(www.e-uyar.com)

[259]Bknz: 17. HD. 05.06.2014 T. 13391/8983(www.e-uyar.com)

[260]Bknz: 17. HD. 05.06.2014 T. 6682/8988 - Aynı doğrultuda; 17. HD. 05.06.2014 T. 6683/8989; 05.06.2014 T. 6684/8990; 05.06.2014 T. 6685/8991; 05.06.2014 T. 6686/8992; 05.06.2014 T. 6358/8986; 05.06.2014 T. 6681/8987(www.e-uyar.com)

[261]Bknz: 17. HD. 16.04.2013 T. 5986/5535(www.e-uyar.com)

[262]Bknz: 17. HD. 02.05.2012 T. 3773/5423(www.e-uyar.com)

[263]Bknz: 17. HD. 03.12.2012 T. 12662/13378(www.e-uyar.com)

[264]Bknz: 17. HD. 17.09.2009 T. 6102/5519(www.e-uyar.com)

[265]GÜRAY ERDÖNMEZ age. s: 272 vd. – SELÇUK ÖZTEK, TEKİN MEMİŞ Şirketler Hukuku ve İcra İflâs Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklarının Hâkim Ortağa Karşı Korunması («Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması» isimli sempozyuma sunulan tebliğ, 2008, s: 211)

[266]SELÇUK ÖZTEK, TEKİN MEMİŞ a.g. tebliğ, s: 209 vd.; 213

[267]Bknz: 17. HD. 19.02.2020 T. 6036/1696(www.e-uyar.com)

[268]Bknz: 17. HD. 17.12.2019 T. 1754/12056(www.e-uyar.com)

[269]Bknz: 17. HD. 29.05.2017 T. 6338/6063(www.e-uyar.com)

[270]Bknz: 17. HD. 11.04.2017 T. 4800/3961(www.e-uyar.com)

[271]Bknz: 17. HD. 25.10.2016 T. 7077/9343(www.e-uyar.com)

[272]Bknz: 17. HD. 07.06.2016 T. 20994/6940(www.e-uyar.com)

[273]Bknz: 17. HD. 24.05.2016 T. 14749/6338(www.e-uyar.com)

[274]Bknz: 17. HD. 03.05.2016 T. 3963/5340(www.e-uyar.com)

[275]Bknz: 17. HD. 19.04.2016 T. 613/5012(www.e-uyar.com)

[276]Bknz: 17. HD. 15.03.2016 T. 13675/3263 (www.e-uyar.com)

[277]Bknz: 17. HD. 16.02.2016 T. 1050/1736(www.e-uyar.com)

[278]Bknz: 17. HD. 13.10.2015 T. 1313/10510 (www.e-uyar.com)

[279]Bknz: 17. HD. 22.06.2015 T. 8287/8983 (www.e-uyar.com)

[280]Bknz: 17. HD. 26.05.2015 T. 19389/7759 (www.e-uyar.com)

[281]Bknz: 17. HD. 25.05.2015 T. 1509/7638 (www.e-uyar.com)

[282]Bknz: 17. HD. 25.05.2015 T. 18088/7628 (www.e-uyar.com)

[283]Bknz: 17. HD. 11.05.2015 T. 18938/7248 (www.e-uyar.com)

[284]Bknz: 17. HD. 25.11.2014 T. 13374/16824 (www.e-uyar.com)

[285]Bknz: 17. HD. 27.05.2014 T. 2121/8413(www.e-uyar.com)

[286]Bknz: 17. HD. 21.05.2014 T. 4489/7987(www.e-uyar.com)

[287]Bknz: 17. HD. 18.04.2013 T. 16253/5794(www.e-uyar.com)

[288]Bknz: 17. HD. 12.02.2013 T. 4250/1406(www.e-uyar.com)

[289]Bknz: 17. HD. 19.03.2013 T. 4881/3660(www.e-uyar.com)

[290]Bknz: 17. HD. 03.02.2011 T. 5439/685; 17.01.2011 T. 3713/44; 24.06.2010 T. 2520/5919; 27.11.2008 T. 3542/5572; 20.05.2008 T. 1919/2695; 03.04.2008 T. 1110/1685; 25.03.2008 T. 532/1476; 14.01.2008 T. 5124/42; 15. HD. 03.03.2005 T. 2904/1202; 23.01.2001 T. 5126/399(www.e-uyar.com)

[291] Ayrıntılı bilgi için bknz: TİMUÇİN MUŞUL Tasarrufun İptali Davaları, s: 375 – TALİH UYAR, ALPER UYAR, CÜNEYT UYAR Tasarrufun İptali Davaları, s:529 vd.

[292]Bknz: 17. HD. 13.04.2009 T. 1793/2313(www.e-uyar.com)

[293]Bknz: 17. HD. 08.10.2007 T. 4359/3009 (www.e-uyar.com)

[294]Bknz: Yuk. dipn. 5

[295]Bknz: Yuk. dipn. 26-108

[296]Bknz: Yuk. dipn. 20-25

[297]TALİH UYAR, ALPER UYAR, CÜNEYT UYAR a.g.e., s:785

[298]Bknz: 17. HD. 18.02.2020 T. 4982/1635; 17.01.2017 T. 18294/10068; 29.03.2016 T. 9814/3927; 29.02.2016 T. 2046/2358 vb.(www.e-uyar.com)

[299]Bknz: Yuk. dipn. 7-19

[300] Hazırlanmış olan yeni –muhtemelen 2021 yılında kanunlaşacak olan- İİK. Taslağı’nda, bu konuda özel bir düzenlemeye yer verilmiştir.

[301]TALİH UYAR, ALPER UYAR, CÜNEYT UYAR a.g.e., s:457 vd.

[302]Bknz: Yuk. dipn. 150-159; 162; 166; 168; 186; 198; 211; 214; 144-228; 125-143

[303]Bknz: Yuk. dipn. 249-264

[304]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[305]Bknz: (EK-3)

[306]Bknz: (EK-4)

[307]Bknz: Yuk. dipn. 229-248

[308]Bknz: 17. HD. 03.03.2020 T. 5130/2451; 16.05.2019 T. 2021/6290; HGK. 20.11.2018 T. 17-141/1747; 17. HD. 07.11.2018 T. 11536/10230 vb. (www.e-uyar.com)

[309]TALİH UYAR, ALPER UYAR, CÜNEYT UYAR a.g.e., s:1020 – ALİ GÜNEREN  a.g.e., s:1315

[310]Bknz: 17. HD. 10.12.2019 T. 5552/11728; 04.11.2019 T. 75/10099; 18.06.2019 T. 11583/7710; 17.10.2018 T. 4579/9176; 20.06.2017 T. 5185/6999 vb. (www.e-uyar.com)

[311]ŞEHABETTİN SERTKAYA, SÜLEYMAN KUL Tasarrufun İptali Davaları, 2016,s:77 – ATALI, İBRAHİM ERMENEK, ERSİN ERDOĞAN a.g.e.,s:730 – UYAR TALİH UYAR, ALPER UYAR, CÜNEYT UYAR Tasarrufun İptali Davaları, s:179

[312]Bknz: 27.05.2010 T. 2141/4792; 18.09.2008 T. 2637/4156; 16.09.2008 T. 1246/4471; 01.05.2008 T. 188/ 2286 (www.e-uyar.com)

[313]Bknz: (EK-1), (EK-2)’deki  Şirket Ana Sözleşmelerindeki “şirketlerin iştigal alanları” Yuk. dipn. 249-264

[314]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[315]Bknz: (EK-5)

[316]Bknz: Yuk. dipn. 144-228

[317]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[318]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[319]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[320]Bknz: Yuk. dipn. 144-228

[321]Bknz: Antalya BAM. 4. HD. 04.10.2017 T. 893/843 (www.e-uyar.com)

[322]Bknz: Yuk. dipn. 150-159

[323]Bknz: Yuk. dipn. 160

[324]Bknz: Yuk. dipn. 144-228

[325]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[326]Bknz: Yuk. (EK-3); (EK-4) – Yuk. dipn. 249-264

[327]Bknz: Yuk. dipn. 229-248

[328]Bknz: (EK-6)

[329]Bknz: Yuk. dipn. 109-119

[330]Bknz: Yuk. dipn. 150-159

[331]Bknz: Yuk. dipn. 144-228

[332]Bknz: Yuk. dipn. 150-159

[333]Bknz: (EK-7)

[334]Bknz: Yuk. dipn. 109-119

[335]Bknz: Yuk. dipn. 144-228

[336]Bknz: Yuk. dipn. 150-159

[337]Bknz: Yuk. dipn. 144-228

[338]Bknz: Yuk. dipn. 249-264

[339]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[340]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[341]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[342]Bknz: (EK-3); (EK-4)

[343]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[344]Bknz: Yuk. dipn. 302-312

[345]Bknz: (EK-8)

[346]Bknz: Yuk. dipn. 144-228

[347]Bknz: (EK-3); (EK-4)

[348]Bknz: Yuk. dipn. 249-264

[349]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[350]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[351]Bknz: (EK-3); (EK-4) – Yuk. dipn. 249-264

[352]Bknz: Yuk. dipn. 229-248

[353]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[354]Bknz: Yuk. dipn. 125-1463

[355]Bknz: Yuk. dipn. 150-159

[356]Bknz: Yuk. dipn. 125-143

[357]Bknz: (EK-10)

[358]Bknz: Yuk. dipn. 109-119

[359]Bknz: Yuk. dipn. 160

[360]Bknz: Yuk. dipn. 144-228

[361]Bknz: Yuk. dipn. 150-159

[362]UYAR TALİH UYAR, ALPER UYAR, CÜNEYT UYAR Tasarrufun İptali Davaları, s:135 – ŞEHABETTİN SERTKAYA, SÜLEYMAN KUL a.g.e., s:311- ORHAN EROĞLU  a.g.e., s:156

[363]Bknz: (EK-11)

[364]Bknz: Yuk. dipn. 150-159

[365]Bknz: Yuk. dipn. 144-228

[366]Bknz: Yuk. dipn. 150-159

[367]Bknz: Yuk. dipn. 160

[368]Bknz: Yuk. dipn. 144-228

[369]Bknz: Yuk. dipn. 249-264

[370]Bknz: (EK-3); (EK-4)

[371]Bknz: Yuk. dipn. 229-248

[372]Bknz: (EK-9)

[373]Bknz: Yuk. dipn. 150-159

[374]Bknz: Yuk. dipn. 144-228

[375]Bknz: Yuk. dipn. 150-159

[376]Bknz: 17. HD. 03.03.2020 T. 4073/2449; 02.02.2020 T. 1035/2383; 24.02.2020 T. 2162/2001; 19.02.2020 T. 3194/1692; 18.02.2020 T. 3975/1499; 29.01.2020 T. 1853/241 vb.(www.e-uyar.com)