I- ANLAMI VE İŞLEVİ
1- Tanım
Haksız eylem veya hukuka aykırı bir olay sonucu ağır yaralanıp ileri derecede beden gücü kaybına uğrayan kişi, artık tek başına yaşamını sürdüremeyecekse, oturup kalkmada, yiyip içmede başkasının sürekli yardımı gerekiyorsa, bu kişiye "güç kaybı" tazminatının (sakatlık tazminatının) yanı sıra, ayrıca "yaşam boyu bakım giderleri" ödenmek gerekir.
Yaşamboyu bakım giderleri, gerçekte bakıcıya ödenecek ücret (hemşire, hastabakıcı, yardımcı kişi ücreti) olmayıp, ayrı bir zarar türü ve bir “değer ölçüsü”dür; bu nedenle, hesaplamada asgari ücretlerin geçim indirimsiz net tutarları baz alınmalıdır.
Öte yandan bakım işi, aile bireyleri tarafından üstlenilmiş olsa dahi, bu durum onlar için “ağır bir külfet” oluşturacağından, onların da yaşam koşulları zorlaşacağından, hesaplanacak bakım giderlerinden indirim yapılması hakkaniyet ilkesine aykırı bir görüştür. Bir Yargıtay kararında denildiği gibi “Kişilerin kendi olanaklarıyla zararlarını gidermeleri veya azaltmaları durumunda, zarar sorumlularının bundan yararlandırmaları doğru değildir.”[1]
2- Bakım işini üstlenecek kişiler ve yaşam gerçekleri
a) Bir kimsenin yaşam boyu başkasının sürekli bakımına muhtaç hale gelmesi, ölümden beter bir durumdur. Aile bireyleri yönünden de, bu kişi ölseydi, unutulmasa da, bir süre sonra acısı dinecek, herkes olağan yaşamını kaldığı yerden sürdürecekti.
Oysa, kişinin her an bakıma muhtaç durumda oluşu, bakım işinin, çok ayrık durumlar dışında, üçüncü kişiler tarafından değil de, aile bireyleri tarafından üstlenilecek olması gerçeği karşısında, bu durum onlar için ağır bir yük oluşturacak; bakıma muhtaç kişiyle birlikte onların da yaşam biçimleri değişecek; bir çok şeylerden vazgeçmek zorunda kalacaklar, keyiflerince yaşama, gezme, bir yerlere gitme olanakları azalacak, kısıtlanacaktır. Hele sakat kalan, örneğin felç olan kişi evli ise, eşlerin cinsel yaşamlarını sürdürme, çocuk yapma olanakları ortadan kalkacak, mutsuz ve renksiz bir yaşama katlanmak zorunda kalacaklardır. Bakıma muhtaç kişinin eşi, bu yükü kaldıramayıp evi ve sakat eşini terketse toplum tarafından dışlanacak, kendisi de belki yaşam boyu vicdan azabı çekecektir.
Gerek bakıma muhtaç kişi yönünden ve gerekse aile bireyleri yönünden bu zorlu ve ağır yaşam koşullarının bir bedeli olmalı ve bu bedel zarar sorumlularına ödetilmelidir. Burada hakkaniyet indirimine yer yoktur.
b) Ne yazık ki bazı Yargıtay kararlarında, yukarda açıklanan yaşam gerçekleri, bakım güçlükleri, aile bireylerinin ağır bir yükün altına girecekleri, sakat kalan kişi kadar onların da yaşam koşullarının zorlaşacağı kavranamamakta; anlaşılmaz bir duyarsızlıkla bakıma muhtaç kişinin aile birliği içinde bakılacağı; evli ise, eşinin MK.m.185’e göre yardım yükümlülüğü bulunduğu gibi gerekçeler yaratılarak tazminattan indirim yapılması gerektiği” biçiminde, zarar sorumlularının tazminat yükünü azaltıcı, asla hakça olmayan kararlar verilmektedir.
Yargıtay’ın bu tür kararları akla ve mantığa vurulduğunda, yukarda belirttiğimiz gibi yaşam gerçeklerine ve hakkaniyet düşüncesine aykırıdır. Yaşam boyu bakıma muhtaç olma durumu, sakat kalan kişinin olduğu kadar, aile bireylerinin de dolaylı değil, doğrudan zararıdır; çünkü onların da yaşamı değişecektir.
Eş için ileri sürülen Medeni Yasa’nın 185.maddesindeki “yardım yükümü”nün anlam ve amacı bizce yanlış yorumlanmaktadır. Anılan maddenin 3.fıkrasındaki “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar” hükmü, haksız fiillerden kaynaklanan olaylara uygulanamaz. Madde metnindeki “yardım” kavramı bir fedakârlık olarak nitelenebilir ise de, hiçbir zaman yaşam koşullarını ağırlaştıran ve karı-koca ilişkilerinin (cinsel yaşamın) sona ermesi sonucunu doğuran yoksunluklara katlanmak değildir. Böyle bir yaşamsal yoksunluğa neden olanlar (haksız ve hukuka aykırı eylemin sorumluları) “kesintisiz” olarak bunun bedelini ödemek zorundadırlar. Yargıtay’ın yukarda açıklanan ve sakat kişinin aile içinde bakılması ve bu bakım işini özellikle eşin üstlenmesi durumunda, tazminattan indirim yapılacağı görüşü, hak ve adalet düşüncesine aykırı, yargıya güveni sarsıcı, vicdanları sızlatıcı bir uygulamadır.[2]
Bir Yargıtay kararında denildiği gibi:
"Hukuka aykırı olarak gerçekleşen zararın, zarar görenin kendi imkanlarıyla veya aile bireyleri tarafından giderilmesi, sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Aksi görüş, zarar gören yerine, hukuka aykırı eylemle zarar veren kişinin korunmasını ortaya çıkarır ki, bu da hak ve adalet ölçülerine ters düşer."[3]
c) Yargıtay’ın bazı kararlarında daha da aşırıya kaçılmış; mantık dışına taşılmış, gerçekler tümüyle gözardı edilmiştir. Örneğin, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi tarafından verilen bozma kararında “Yaşam boyu başkasının bakımına muhtaç olacak derecede sakat kalan (15) yaşındaki çocuğun aile birliği içinde ve 4721 sayılı Medeni Yasa’nın 185.maddesi uyarınca (ilerde evlenip) eşi tarafından bakılacağı gözönünde tutularak tazminat tutarından %50 oranında indirim yapılması gerekir” denilmiştir.[4]
Yargıtay’ın bu kararının hiçbir mantığı olmayıp, “gerçek belli iken varsayımlara dayanılamaz” kuralına aykırıdır. Çünkü:
1. İlerde bu çocuğun evlenmesi mümkün değildir. Felçli ve cinsel yaşamı sona ermiş ve ilerde çocuk sahibi olamayacak biriyle kimse evlenmek istemeyecektir.
2. Böyle biriyle evlenmeyi kabul edecek kişi eş değil, bakıcı olacaktır. Bu da herkesin kabul edeceği bir iş değildir. Belki çok yoksul ve çaresiz bir ailenin evde kalmış kızı, böyle bir evliliği kabul edebilir, ama buna evlilik denemez.
3. Kararda askerlik süresinin düşülmesinden söz edilerek, sakat çocuğun askere gidemeyeceği düşünülmemiştir.
4. Bozma kararında bir de, artık çalışamayacak ve kazanç elde edemeyecek durumda olan davacının (nereden gelir elde edeceği düşünülmeden) gelirinden bakım için pay ayıracağı
biçiminde bir açıklama yapılmıştır.
Bütün bunlar akıl ve mantık dışı, gerçeklere aykırı görüşlerdir. Üstelik, bu türden bütün kararlarda %50 indirimin uygun görülmesi, ölçüsü kaçırılmış bir insafsızlık örneğidir.
d) Bir başka kararda da, silahlı çatışmada yaralanıp yaşam boyu sakat kalan davacının, olaydan sonra eşi tarafından terk edildiği, boşandıkları dikkate alınmayıp, “yaşamboyu bakıma muhtaç” davacının, Medeni Yasa’nın 185. maddesindeki “yardım” yükümü gereği, eşi tarafından bakılacak olması nedeniyle TBK’nun 51-52.maddeleri uyarınca bakıcı giderlerinden % 50’ye kadar varan indirim yapılması gerektiği” biçiminde bozma kararı verilmiştir. Davacı olay tarihinde 44 yaşında olup, yaşam boyu sakat kaldığına, cinsel yaşamı sona erdiğine göre, yeni bir evlilik yapamayacağı da gözardı edilmiştir.[5]
3- Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin kararlarına göre, yaşam boyu bakım işi, eş ve aile bireyleri için ağır bir külfet oluşturacağından, hesaplanan bakıcı giderinden % 50 indirim yapılması doğru değildir.
Karar özetleri şöyledir:
Otobüste yolcu iken gerçekleşen kazada %100 oranında malul kalan davacının bakıcı giderinden %50 oranında hakkaniyet indirimi yapılması doğru değildir. Çünkü, sigortalı araç sürücüsünün zararlandırıcı eylemi ile davacıya ve aile birliğine bakıcı zararı külfeti yüklenmiştir. Davalı, zararı gidermekle yükümlü olup, olayda hakkaniyet indirimi şartları yoktur. Bu nedenle yapılan indirim usul ve yasaya aykırı görüldüğünden kararın bu yönüyle bozulması gerekmiştir.
17.HD. 26.11.2015 E.2014/5424 K.2015/1
Davacı, Sağlık Bakanlığı'na ait ambulansta taşınmakta iken gerçekleşen kazada yaralanarak %100 malul kaldığını belirterek tedavi ve bakıcı giderleri istemiştir. Mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeksizin hesaplanan bakıcı giderinden takdiren %50 indirim yapılarak bakıcı giderine hükmedilmiş olup, mahkemece, hesaplanan bakıcı giderinin tamamına hükmedilmesi gerekirken, bir miktar takdiri indirim yapılarak bakiyesine hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozma sebebi yapılmıştır.
17.HD. 27.10.2015 E.2015/8566 K.2015/11316
Hükme esas alınan aktüerya raporunda, %100 oranında malul kalan davacı için bakıcı gideri hesaplanmış ise de, mahkemece, davacının evli olduğu, bakımı için eşinin yardımından yararlanabileceği gerekçesiyle hesaplanan zarardan %25 oranında indirim yapılarak, eşine bakıcı zararı külfeti yüklenmiştir. Davalı, zararı gidermekle yükümlü olup, anılan gerekçeyle bakıcı giderinden indirim yapılması usul ve yasaya aykırı olup hükmün bu yönüyle bozulması gerekmiştir.
17.HD.30.05.2016 E.2016/7084 K.2016/6564
Hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda, davacının aile içerisinde bakım ihtiyacının karşılanması, eşlerin aile kurumu içerisinde birbirlerine bakma yükümlülüğü olması sebebiyle hesaplanan bakıcı gideri zararından %50 indirim yapılması gerektiği belirtilerek bakıcı gideri hesaplanmış; mahkemece, bu rapora dayanılarak ve davacının aile birliği içerisinde bakılacağı olgusu değerlendirilerek hakkaniyet indirimi yapan rapor esas alınarak karar verilmiş ise de, aile bireylerine böyle bir yükümlülük yüklenemeyeceği gibi, dışarıdan bir bakıcı tutulmuş olsa idi ne kadar zararının olduğu belirlenerek hüküm verilmesi gerekmektedir. Buna göre; olayda BK.43. maddesi (6098 sayılı TBK.52.maddesi) gereğince hakkaniyet indirimi şartları bulunmamasına göre, davacının gerçek zararından, varsayıma dayalı hakkaniyet indirimi yapılan raporun hükme esas alınarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
17.HD.11.12.2017 E.2017/1726 K.2017/11442
Hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda, davacının bakıcı gideri zararı hesaplanmakla birlikte, %50 indirim (hakkaniyet indirimi) yapılması gerektiği belirtilerek bakıcı gideri hesaplanmış ve hakem heyetince de bu rapora dayanılarak karar verilmiştir.
Hakem heyetince; %50 oranında hakkaniyet indirimi yapan rapor esas alınarak karar verilmiş ise de, dışarıdan bir bakıcı tutulmuş olsa idi davacının ne kadar zararının olduğu belirlenerek sonucuna göre hüküm verilmesi gerekmekte olup, olayda BK. 43. maddesi (6098 sayılı TBK 52.maddesi) gereğince hakkaniyet indirimi şartları bulunmamasına göre, davacının gerçek zararından varsayıma dayalı olarak hakkaniyet indirimi yapılarak bu doğrultuda karar verilmesi doğru görülmemiştir.
17.HD.08.05.2018 E.2015/16479 K.2018/4731
4- Bakımın nasıl yapılacağı hakkında görüşler
Yaşam boyu başkasının bakımına muhtaç kişiye bakacak olanlar, parayla tutulmuş hemşire, hastabakıcı, hizmetçi gibi kişiler değil, aile bireyleridir. Belki çok zengin kişiler bunu yapabilirler, ama onların evlerinde zaten yardımcı kişiler bulunmaktadır. Bu ayrık durum bir yana, sakat kişiyle aynı evde yaşayan, eş, ana-baba, kardeş gibi aile bireyleri, bakım işini bir düzene koyacaklardır. Ancak, sakat kişinin günün veya gecenin hangi saatinde yardıma ihtiyaç duyacağı bilinemeyeceğinden, bakım işini belli süreyle ve belli saatlerle sınırlamak mümkün değildir.
Yargıtay’ın kimi kararlarında, bakıcıya adeta mesai saati belirlenmekte; bakım işinin günün üçte birinde yapılacağı mantığıyla, bakıcı giderlerinden bu oranda indirim yapılması gerektiği öngörülmektedir. Bu tür kararlardan birinde "Yardımcı kişi tazminatının hesabında bir tam günün 1/3’ü kadar mesainin karşılığı olan ücretin esas alınması ve günün bu kadarlık süresinde bakım ile davacının ihtiyaçlarının karşılanabileceği nazara alınarak tazminat hesabının buna göre yapılması gerekirken, yardımcı kişinin tam gün çalışması esasına dayalı olarak tazminat hesabı yapılması doğru görülmemiş, hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir" denilmiştir.[6]
Yargıtay’ın bu tür kararları yaşam gerçeklerine aykırıdır. Bakıma muhtaç kişinin günün hangi saatinde bakıcıya ihtiyacı olacağı nasıl bilinebilir? Bakım ihtiyacı günün 1/3’ü ile sınırlandırıldığına göre, günün 2/3'ünde yiyip içmeyecek midir, oturup kalkmayacak mıdır, gecenin bir yarısı tuvalete gitme ihtiyacı duymayacak mıdır?
Yargıtay kararlarındaki yanlış "yaşam boyu bakım" ihtiyacının bir "zarar türü" olduğu gözardı edilip, "yardımcı kişi” ücreti olarak nitelendirilmiş olmasıdır. Oysa, yaşam boyu başkasının bakımına muhtaç olacak derecede sakat kalan kişinin, zarar sorumlusu olan davalılardan isteyebileceği iki tür tazminat söz konusu olup, bunlardan biri “güç kaybı tazminatı” ve diğeri “yaşam boyu bakım giderleri”dir. Bu ikinci tazminatın, sakat kişinin günün belli saatlerinde bakıma ihtiyaç duyacağı veya aile bireyleri tarafından bakılacağı gibi gerekçeler yaratılarak kısıtlanmak ve 1/3 veya % 50 oranında indirim yapılmak istenmesinin mantıklı bir açıklamasının olmadığı kanısındayız.
5- Bakım giderleri nasıl hesaplanmalı
Yaşam boyu bakım giderlerinin parasal ölçüsü, kişinin kazançları olmadığı gibi, bir hemşire veya hasta bakıcı ücretinin karşılığı da değildir. Başka bir anlatımla, kazanç kaybı olmayıp, bir “değer ölçüsü”dür. Bu nedenle, asgari ücretlerin geçim indirimsiz net tutarları üzerinden hesaplanması gerektiği düşüncesindeyiz. Yargıtay’ın bazı daireleri, asgari ücretin brüt tutarı üzerinden hesaplanması yönünde kararlar vermekte ise de, buna katılmıyoruz
II- YAŞAM BOYU BAKIM GİDERLERİNİN İSTENME KOŞULLARI
1- Tüzük ve Yönetmeliklerde başkasının bakımına muhtaç olma halleri
Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü'nün "Sigortalının başka birinin sürekli bakımına muhtaç durumda sayılacağı haller" başlıklı 11.maddesine; 11.10. 2008 gün 27021 sayılı RG.'de yayınlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği'nin "Başka birinin sürekli bakımına muhtaç olma hâlleri" başlıklı 15.maddesine; 03.08.2013 gün 28727 sayılı RG'de yayınlanan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği'nin "Başka birinin sürekli bakımına muhtaç olma halleri " başlıklı 12. maddesine göre, yaşam boyu bakım gideri istenebilme koşulları:
a) Kuadripleji, parapleji, dipleji ve sigortalının yaşamını kendi başına yürütmesine engel hemipleji veya merkezi sinir sisteminin sfinkter bozuklukları ile birlikte olan diğer hastalıklar
b) Süreli veya sürekli ruh sağlığı ve hastalıkları kliniğinde kalmayı gerektiren ve tedavi edilemeyen psikotik hastalıklar
c) İki gözde de yüzde yüz (tam) görme kaybı
ç) İki elin kaybı veya yok hükmünde olması
d) Bir kolun omuzdan ve bir bacağın kalçadan kaybı veya yok hükmünde olması
e) Her iki bacağın alttan en az 1/3’ünün kaybı veya yok hükmünde olması
f) Tedavisi olanaksız bir hastalıktan ileri gelen ağır beslenme bozuklukları ve kaşeksiler.
g) Solunum yetmezliği nedeniyle yardımcı solunum cihazlarının sürekli kullanılması.
ğ) Giyinme, beslenme, fonksiyonel mobilite, bağırsak ve mesane bakımı, kişisel hijyen ve tuvalet ihtiyaçları gibi günlük yaşam aktivitelerinin sağlanamaması.
h) Yukarıda tespit edilen hastalıklar dışında kaldığı halde tedavi edilemeyen, başka birinin sürekli bakımına muhtaç olan ağır hastalıklar.
(Yukarda a'dan f'ye kadar olan koşullar her üç düzenlemede aynı olup, g,ğ,h bentleri Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği'nin 12.maddesiyle eklenmiş; 18.03.2015 gün 29299 sayılı RG'de yayınlanan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Daire Yönetmeliğin 2.maddesiyle 12.maddenin ç,d,e bentlerine "veya yok hükmünde olması" deyimleri eklenmiş; önceki Yönetmelikteki anlatım yanlışı "Sigortalıların başka birinin sürekli bakımına muhtaç olduğu durumlar" biçiminde düzeltilmiştir.
2- Tıbbi terimlerin açıklanması
(a) bendindeki tıbbi terimlerin tümü "felç" durumu ile ilgili olup, kuadripleji (kolların ve bacakların tümünde felç), parapleji (her iki bacağın felci ile beyin/omurilik dokularının bozulması), dipleji (vücudun her iki tarafında felç, iki taraflı felç hali), hemipleji (beyin kanaması sonucu felç meydana gelmesi), merkezi sinir sisteminin sfinkter bozuklukları (kasların açılıp kapanmasını sağlayan halkamsı kas örgüsünün bozulmasından kaynaklanan felç hali) anlamındadır.
(b) bendindeki psikotik hastalıklar, akıl hastalığı demektir.
c, ç, d, e bentleri, tıbbi terimler içermedikleri için, açık ve anlaşılırdır.
(f) bendindeki "kaşeksi"nin anlamı, ağır bir hastalık veya beslenme bozukluğu sonucu meydana gelen olağanüstü zayıflık, bir deri bir kemik halidir.
g, ğ bentlerinde de tıbbi terim bulunmamakta, kolayca anlaşılabilmektedir.
(h) bendi ile başka birinin sürekli bakımına muhtaç olma halleri genişletilmiş; yukardaki hastalıklar dışında kalan ve tedavi edilemeyen bazı ağır hastalıklar sonucu oluşan beden gücü kayıplarının değerlendirilmesi tıp uzmanların takdirine bırakılmıştır.
3- Sağlık Kurulu raporlarında belirtilmesi gereği
Yaşam boyu bakım giderleri istenebilmesi için, Sağlık Kurulu raporlarında kesinlikle kişinin "yaşam boyu başka birinin sürekli bakımına muhtaç olduğu" açıklaması bulunmalıdır. Yukardaki hastalıklardan biri veya birkaçı raporda yer almış olsa bile, yorum yoluyla kişinin yaşam boyu başkasının bakımına muhtaç olduğu anlamı çıkarılarak tazminat isteminde bulunulamaz. Bu, tıp uzmanlarının işidir.
En son yürürlüğe konulan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği'nin 12.maddesi (h) bendinde, yukardaki hastalıklar dışında, tedavi edilemeyen bazı ağır hastalıklar sonucu başka birinin sürekli bakımına muhtaç olma durumunun değerlendirilmesi, tıp uzmanların takdirine bırakılmış olmasına göre, raporlarda açıkça kişinin "yaşam boyu başkasının bakımına muhtaç olduğu" açıklaması yoksa "bakım gideri" istenemez.[7]
4- Beden gücü kayıp oranı temel ölçü değildir.
Çoğu Yargıtay kararlarında, yaşam boyu bakım ihtiyacının, %100 beden gücü kaybı koşuluna bağlı olduğu izlenimi veren açıklamalar yer almakta ise de, %100'ün çok altındaki durumlarda da, örneğin %70 oranında beden gücü kayıplarında da kişi, yaşam boyu başkasının bakımına muhtaç durumda olabilmektedir. Eğer Sağlık Kurulu raporlarında, beden gücü kayıp oranından ayrı olarak, kişinin yaşam boyu başka birinin bakımına muhtaç olduğu açıklanmış ise, bakım giderleri hesaplanmak ve hüküm altına alınmak gerekecektir.[8]
III- YAŞAM BOYU BAKIM GİDERLERİNİN
ÖZELLİKLERİ
1- Yaşam boyu bakım giderleri ile geçici işgöremezlikteki bakıcı masrafları birbiriyle karıştırılmamalıdır
Hukuka aykırı bir olay sonucu yaralanan kişinin, hastaneden taburcu edilmesinden sonra, evdeki iyileşme sürecinde bir hastabakıcı veya aile bireyleri tarafından bakılması gerekiyorsa, tedavi giderleri kapsamında ayrı bir zarar türü olarak "bakıcı giderleri" adı altında sorumlulardan tazminat istenmesi olanaklıdır. Ancak bu abartılmamalıdır. Her olayda bakıcı gideri istenemez. Sağlık kurulu raporlarında "şu kadar süre istirahatten sonra çalışmaya başlayabilir" ya da "iyileşme süresi şu kadar aya kadar uzayacaktır" türünden açıklamalar mutlaka "bakıcı gideri" isteme hakkı vermez. Böyle bir istekte bulunabilmek için çok özel durumlar gereklidir. Örneğin, bir Yargıtay kararında "Trafik kazasında yaralanan 68 yaşındaki kişinin yaşı da gözönüne alındığında, bakım ve gözetimi için yardımcı kişiye gereksinimi, oğlu ve gelini tarafından karşılanmış olsa dahi, yardımcı kişinin giderlerine karar verilmesi gerekir” denilmiştir.[9]
Geçici işgöremezlik (iyileşme) süresinde, gerçekten bir bakıcıya (yardımcıya) gereksinim olmuşsa, kanıtlanmak koşuluyla istenecek bakıcı (yardımcı) giderleri de, yaşam boyu bakım giderleri gibi, tedavi giderleri kapsamında kabul edilmek gerekir. Nitekim, trafik kazalarına ilişkin olaylarda, 2918 sayılı KTK'nun 98.maddesinin 6111 sayılı Yasa'nın 59.maddesiyle değiştirilmesinden ve "sağlık hizmet bedellerinin" Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından üstlenilmesinden sonra, Yargıtay Özel Dairesi'nin art arda verdiği kararlarda "bakıcı giderlerinin" tedavi giderleri kapsamında olduğu ve önceden olduğu gibi, sigorta şirketleri tarafından ödenmeye devam edileceği açıklanmıştır.
Bakıcı giderlerini, ilerde geçici işgöremezlik bölümünde geniş biçimde ele alacağız.
2- Yaşam boyu bakım giderleri, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun artırımlı gelir bağlama hükümleriyle ilişkilendirilmemelidir.
a) Borçlar Yasası'na ve Sorumluluk Hukuku ilkelerine göre, haksız ve hukuka aykırı olaylardan zarar gören kişiler uğradıkları "her türlü zararlarını" isteme hakkına sahiptirler. İleri derecede ve ağır biçimde beden gücü kaybına uğrayan kişinin yaşam boyu yapacağı "bakım gideri", sağlık kurulu raporlarıyla oranı belirlenmiş "güç kaybı tazminatı"ndan ayrı ve bağımsız bir "zarar türü" olarak değerlendirilmek gerekir.
b) Sorumluluk Hukuku yönünden "yaşam boyu bakım giderleri" tazminat olarak ayrıca istenebilecek "bağımsız bir zarar türü" olmasına karşın, Sosyal Güvenlik Yasaları yönünden "bağımsız bir zarar türü" değil, "gelir artırım nedeni" ve bir “sosyal koruma” uygulamasıdır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 19.maddesi 3.fıkrasında "Sigortalı, başka birinin sürekli bakımına muhtaç ise gelir bağlama oranı % 100 olarak uygulanır" ve yürürlükten kalkan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 20.maddesi 4.bendinde "Sürekli kısmî veya sürekli tam iş göremez durumundaki sigortalı, başka birinin sürekli bakımına muhtaç ise bu gelir % 50 artırılır" denilmiş ise de, Sorumluluk Hukuku ilkeleri ile Sosyal Güvenlik uygulamaları birbiriyle karıştırılmamalıdır. Her birinin amacı farklıdır. Zararı giderme, kural olarak, zarar verenin yükümlülüğüdür. Buna karşılık sosyal güvenliği sağlama toplumun (Devletin) yükümlülüğüdür.[10]
c) Bu açıklamalardan sonra, başta yürürlükteki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu olmak üzere, önceki yasalardaki "yaşam boyu başkasının bakımını gerektirecek derecede" beden gücü kaybına uğrayan sigortalılara gelir bağlama oranları hakkında bilgi verilecektir:
aa) 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 19.maddesi 3.fıkrasına göre "Sigortalı, başka birinin sürekli bakımına muhtaç ise gelir bağlama oranı % 100 olarak uygulanır." 29.maddesine göre "malûllük aylığı” bağlanan sigortalı, başka birinin sürekli bakımına muhtaç ise, tespit edilen aylık 10 puan artırılır.
bb) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın 20. maddesi 4. fıkrasına göre “Sürekli kısmi veya sürekli tam iş göremez durumundaki sigortalı, başka birinin sürekli bakımına muhtaç ise bu gelir %50 artırılır.” Gene 506 sayılı Yasa’nın “malûllük aylığının hesaplanması” başlıklı 55.maddesine göre “Malullük aylığı bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu Kanunun 61’inci maddesine göre bulunacak ortalama yıllık kazancının % 60’ının 1/12’si oranında malûllük aylığı bağlanır. Sigortalı, başka birinin bakımına muhtaç durumda ise, bu oran %70’e çıkarılır.” Yasanın 57. maddesine göre de “Malüllük aylığı bağlandıktan sonra, sigortalı her zaman, başka birinin sürekli bakımına muhtaç duruma girdiğini ileri sürerek malûllük aylığının artırılmasını isteyebilir.”
cc) 1479 sayılı Bağ-Kur Yasası’nda da benzer hükümler yer almıştır. Yasanın 30. maddesi 1.fıkrasında malüllük aylığının gelir basamağının %65’i oranında hesaplanacağı açıklandıktan sonra, “Başka birinin sürekli bakımına muhtaç malûl sigortalıya %75 oranında malüllük aylığı bağlanır.” denilmiştir.
dd) 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Yasası’nın düzenlenme biçimi farklı ise de, 53. maddenin 4. fıkrasında “başkasının yardımı olmaksızın idamei hayat imkanı kalmayan adi malüllere 15 sene fiili hizmeti bulunan malüller gibi maaş tahsis olunacağı” hükmüne yer verilerek yukardaki yasalara koşut bir uygulama öngörülmüştür.
Görüldüğü gibi, yasaların tümünde “başka birinin sürekli bakımına muhtaç” sigortalının veya iştirakçinin gelirlerinin artırılması yoluna gidilmiş olup, Yasa hükümlerinin hiç birinde “bakım gideri” veya “bakıcı ücreti” türünden bir deyim yer almış değildir. Çünkü, yalnız haksız eylemden kaynaklanan değil, bünyesel nedenlerden de oluşabilen beden gücü kayıplarında, sigortalı yaşam boyu sürekli başkasının bakımına muhtaç duruma düşmüşse, sosyal güvenlik yasalarının amacı doğrultusunda, bağlanan gelir veya aylıklar belli bir oranda artırılmaktadır.
Şu halde sosyal güvenlik gelir artırımları, Sorumluluk ve Tazminat Hukuku ile ilgisi bulunmayan bir uygulama olup, yasakoyucu sürekli bakıma muhtaç kişileri daha fazla koruyup kollamayı ve onlara daha yüksek tazminat ödenmesini amaçlamıştır.
3- Yaşam boyu bakım giderleri tedavi giderleri kapsamındadır
a) Yaşam boyu bakım giderlerinin "sürekli tam işgöremezlik" olarak nitelenen beden gücü kaybına ilişkin tazminatın tamamlayıcı bir eklentisi olduğu , tedavi giderleri kapsamında kabul edilemeyeceği savı, daha çok trafik kazaları nedeniyle tazminat ödemekle yükümlü olan sigorta şirketleri tarafından ileri sürülmektedir.
Bedensel zararlar, sosyal güvenlik yasalarında veya sigorta genel şartlarında değil, Borçlar Yasası'nda düzenlenmiştir. Bu yasanın tanıdığı haklar, başka yasaların farklı hükümleriyle veya genel işlem niteliğindeki tip sözleşmelerle etkisiz ve işlevsiz kılınamaz.
b) Önceki ve yeni Borçlar Yasası hükümlerine ve bu hükümlerin uygulanmasından oluşan Yargıtay'ın yerleşik kararlarına göre, bedensel zarara uğrayan kişi, beden gücü kaybının karşılığı tazminattan ayrı olarak, tedavi ve iyileşme sürecinde yaptığı ve yapması olağan her türlü masraflarını isteyebilir. Ayrıca, henüz bir harcama yapmamış olmakla birlikte, ilerde yapacağı, yapması gereken her türlü masrafları da isteyebilir. Örneğin, ilerde yapılması kaçınılmaz olan ameliyat masrafları, yaşam boyu alınacak ilaç bedelleri, belli aralıklarla değiştirilmesi gereken protez giderleri uzman bilirkişiye hesaplattırılıp mahkemece hüküm altına alınabilir.[11]
Yaşam boyu bakım giderleri de, Yargıtay kararlarında bu kapsamda kabul edilmiştir. Burada güç kaybı tazminatından ayrı, bakıcıya ödenecek bir ücret söz konusudur. Bu bakıcı, ücretli bir kişi olmayıp, aile bireylerinden biri olsa dahi, onun bu yükü (külfeti) üstlenmesinin bir karşılığı olmalı ve zarar veren bu bedeli ödemelidir.
c) Sosyal Güvenlik Yasaları yönünden yaşam boyu bakım giderleri, beden gücü kaybı nedeniyle sigortalıya bağlanan gelirin belli bir oranda artırımı sonucunu doğuran bir "gelir artışı" olmasına göre, bunun tedavi yardımları kapsamına girmeyeceği söylenebilir ise de, yukarda belirttiğimiz gibi, haksız eylemin yolaçtığı zarar ile Sosyal Güvenlik uygulamaları birbiriyle ilişkilendirilmemelidir. Hem uygulamada, yaşam boyu bakım giderleri, beden gücü kayıp oranına göre hesaplanan tazminat tutarından ayrı hesaplatılıp, mahkemelerce hüküm altına alınmakta olup, Yargıtay kararları da bu yöndedir.[12]
IV- YAŞAM BOYU BAKIM GİDERLERİ NASIL
HESAPLANMALIDIR
1- Hesaplama süresi
a) Ağır biçimde beden gücü kaybına uğrayıp, Sağlık Kurulu raporlarında "yaşam boyu başkasının bakımına muhtaç olduğu" açıklanan kişinin "bakım giderleri" olay tarihindeki yaşına göre belirlenecek bakiye yaşam süresinin sonuna kadar hesaplanacaktır. Örneğin, çalıştığı sırada kaza geçirip yaşam boyu başkasının bakımına muhtaç olacak derecede sakat kalan kişinin bakım giderleri, beden gücü kaybında olduğu gibi aktif dönem-pasif dönem ayrımı yapılmaksızın, kesintisiz yaşam süresinin sonuna kadar hesaplanacaktır.
Kaza geçirdiği sırada yedi yaşında olan çocuğun yaşam boyu bakım giderleri, olay tarihinden, yani yedi yaşından başlatılıp yaşam süresinin sonuna kadar hesaplanacaktır.[13]
b) Bakıma muhtaç kişinin, yılın bütün günleri (365 gün), günün bütün saatleri (24 saat) bakılacağı düşünülerek hesaplama yapılmalıdır. Bazı Yargıtay kararlarında, bakımın günün 1/3'ünde gerçekleşeceği, hesaplamanın buna göre yapılması gerektiği görüşü yer almış olup, bu tür kısıtlamalar asla doğru değildir. Çünkü bu görüşler yaşam gerçeklerine aykırıdır, üstelik mantık dışıdır. İleri derecede sakat kişi, günün 2/3'ünde yiyip içmeyecek midir, oturup kalkmayacak mıdır, gecenin bir yarısı tuvalete gitme ihtiyacı duymayacak mıdır? Böyle kararlar verilip haksız sonuçlara neden olunmamalıdır.[14]
2- Parasal değerlendirme
Yaşam boyu bakım giderleri olarak, zarar sorumlularına ödetilecek bedel ne olacaktır, ne olmalıdır; nasıl, hangi ölçüye göre, ne miktarda hesaplanmalıdır?
En başta tanımlama bölümünde belirttiğimiz gibi, yaşamboyu bakım giderleri, gerçekte bakıcıya ödenecek ücret (hemşire, hastabakıcı, yardımcı kişi ücreti) olmayıp, ayrı bir zarar türü ve bir “değer ölçüsü”dür; bu nedenle, hesaplamada asgari ücretlerin geçim indirimsiz net tutarları baz alınmalıdır.
Bakılacak kişi, çok zengin biri olup da, evinde hemşire, hastabakıcı, yardımcı kişiler çalıştırıyor olsa bile, mahkemeye sunduğu ücret belgelerine göre değil, asgari ücretlere göre bakıcı gideri hesaplanmalıdır. Böyle bir değerlendirme, zengin-yoksul farkı gözetilmeksizin eşitlik ilkesine uygun olacaktır.
Bakıcı giderlerinin parasal değerlendirmesi konusunda, Yargıtay kararları arasında birlik yoktur. Kimi asgari ücretlerin brüt tutarları üzerinden, kimi net tutarları üzerinden hesaplama yapılmasını uygun görmektedir. Biz, asgari ücretlerin brüt tutarları üzerinden hesaplamayı doğru bulmuyoruz. Yukarda belirttiğimiz gibi, asgari ücretlerin geçim indirimsiz net tutarları birim alınmalıdır.
Yargıtay’ın çeşitli dairelerinin geçmişten bugüne kararlarını gözden geçirelim:
a) Yargıtay 10.Hukuk Dairesi, ilke olarak bakıcı giderlerinin asgari ücretlerin net tutarları üzerinden hesaplanmasını uygun bulmakla birlikte, rücu davalarında tavan hesabı kaygısına düşülüp kanıtlanmak koşuluyla bakıcı giderlerinin asgari ücretin altında da üstünde de olabileceği türünden ne anlama geldiği belirsiz kararlar da verilmiş; bakıma muhtaçlık ile beden gücü kaybı nedeniyle kazanç eksilmesi birbirine karıştırılarak, kimi kararlarda, işçinin ücreti üzerinden bakıcı gideri hesaplanacağı biçiminde yanlış kararlar da verildiği olmuştur. Oysa bakıma muhtaçlık bir kazanç eksilmesi olarak düşünülmemeli, hesaplamaya esas değer ölçüsü de ücret olarak nitelenmemelidir. [15]
b) Yargıtay 9.Hukuk Dairesi, 21.Hukuk Dairesi'nin henüz kurulmadığı ve iş kazaları ile meslek hastalıklarına ilişkin davalara baktığı dönemde, yaşam boyu bakım giderlerinin "asgari ücretler" üzerinden hesaplanmasını benimseyen ilk Özel Daire olmuştur.[16]
c) Yargıtay 21.Hukuk Dairesi, iş kazalarını inceleme görevini, 9.Hukuk Dairesi'nden devir aldıktan sonra, aynı kararları sürdürerek, yaşam boyu bakım giderlerinin "asgari ücretler" üzerinden hesaplanması gerekeceği görüşünü benimsemiş; ancak son dönem kararlarında, bizce yanlış bir değerlendirme ile asgari ücretlerin "net" tutarları üzerinden değil, "brüt" tutarları üzerinden bakım gideri hesaplanacağı yanlışına düşmüştür.[17]
Özel Daire'nin yaşam boyu bakım giderlerinin "brüt asgari ücretler" üzerinden hesaplanması gerekeceğine ilişkin bu kararları bizce yanlıştır; çünkü en başta belirttiğimiz gibi, yaşam boyu bakım için, çok ayrık durumlar dışında, gerçekte bir ücret ödenmemekte, bir masraf yapılmamakta; bu nedenle hesaplamanın bir "değer ölçüsü" olarak yapılması gerekmektedir. Bu değer ölçüsü ise, "asgari ücretlerin geçim indirimsiz net tutarları" olmalıdır.
d) Yargıtay 17.Hukuk Dairesi, bakıcı giderleri konusunda kesin bir karara varmış değildir. Kimi kararlarında brüt ücretten, kimi kararlarında net ücretten hesaplama yapılması uygun görülmüştür.[18]
e) Yargıtay 4.Hukuk Dairesi ise, yaşam boyu bakım giderlerinin asgari ücretlerin net tutarları üzerinden hesaplanmasını uygun bulmuştur.[19]
3- Hesaplama oranları
Beden gücü kayıp oranı ne olursa olsun, eğer Tüzük ve Yönetmeliklerde belirtilen hastalıklardan biri nedeniyle Sağlık Kurulu raporunda kişinin "yaşam boyu sürekli başkasının bakımına muhtaç" olduğu açıklanmışsa, yaşam boyu bakım giderleri, sakatlık oranına göre değil, %100 tam işgöremezlik oranına göre hesaplanacaktır. Çünkü, kişinin kendi başına hareket etme yeteneği konusunda, Tüzükte ve Yönetmeliklerde bir ayrım ve derecelendirme yapılmamıştır. Konunun uzmanı değiliz ama, bizce bu önemli bir eksikliktir. Bu eksikliğin sağlık kurulları raporlarında belirtilecek oranlarla giderilebileceğini düşünüyoruz.
Örneğin, Tüzüğün 11'inci, Çalışma Gücü Kaybı Yönetmeliğinin 15'inci ve son düzenleme olan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği'nin 12'nci maddelerinin (a) bendinde yer alan "tam felç" durumunda ve (b) bendindeki akıl hastalıklarında % 100 sakatlık ve bakıma muhtaçlık söz konusu ise de, (c) bendindeki iki gözde görme kaybında kör olan kişi zamanla kendi başına hareket edebilme yeteneği kazanacağından; (ç) bendinde iki elin kaybı ile (d) bendinde kolun, (e) bendinde iki bacağın kalçadan kaybı hallerinde, bütün bu organlara protez takılmak suretiyle sakat kişiler (belli bir ölçüde de olsa) kendi kendilerine hareket edebilme yeteneği elde edebileceklerinden; (f) bendindeki ağır beslenme bozuklukları, (g) bendindeki solunum yetmezliği, (ğ) bendinde sayılan hastalık hallerinin, sürekli tedavilerle hafifletilmesi suretiyle kişinin daha rahat hareket edebilmesi sağlanıp, günlük bakım ihtiyacı azaltılabileceğinden ve (h) bendinde sınır konulmayarak "tedavi edilemeyen" hastalıkların da hafifi veya ağırı söz konusu olabileceğinden, yaşam boyu bakımın belli yüzdelerle derecelendirilmesi düşünülebilir mi diyerek uzmanların önüne bir sorun koyuyoruz.
Şunu da ekleyelim ki, Tüzük ve Yönetmelikte açıklanan durumlarda "yaşam boyu başkasının bakımına muhtaç" hale gelen kişinin, beden gücü kayıp oranı %100 olabileceği gibi, % 70'e kadar inebilmekte ve alt sınır "çalışma gücünün 2/3'ünü veya %60'ını kaybetme" olarak tanımlanmaktadır. Diyoruz ki, bakıma muhtaç kişinin beden gücü kayıp oranı (sürekli işgöremezlik oranı) %100 değil de, örneğin % 76 ise, yaşam boyu bakım giderleri de %76 oranı üzerinden hesaplanmalıdır. Bu konunun böyle bir çözüme bağlanması için, Sağlık Kurullarının bu yönde rapor vermeleri ve Yargıtay kararlarıyla da onanması gerekmektedir.
Bütün bu önerilerimiz benimseninceye kadar, yukarda ilk paragrafta belirttiğimiz gibi, beden gücü kayıp oranı ne olursa olsun (%90, % 80, % 70), yaşam boyu bakım giderleri, halen sürdürülen uygulama gereği %100 oranı üzerinden hesaplanacaktır.
4- Zarar görenin kusuru oranında indirim
Haksız eylem ve hukuka aykırı bir olay sonucu, yaşam boyu başkasının bakımına muhtaç olacak derecede beden gücü kaybına uğrayan kişinin "kusura katılımı" söz konusu ise, gerek güç kaybı tazminatı ve gerekse yaşam boyu bakım giderleri hesaplanırken, kuşkusuz, onun kusuru dikkate alınacak ve "karşı tarafın kusuru oranında" tazminat hesaplanacaktır. Bu, "kimse kendi kusurundan yararlanamaz" ilkesinin bir sonucu olduğu gibi, zarar sorumluları ancak kusurları kadar tazminat ödemekle yükümlü olurlar.
Eğer sorumlular birden fazla ise, elbette ortaklaşa sorumluluk gereği, zarar görene karşı, her biri toplam kusur oranı üzerinden tazminat ödemekle yükümlü olacaktır.
5- Hakkaniyet indirimi hangi durumlarda söz konusu olabilir
a) Önceki bölümlerde açıkladığımız ve Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin son kararlarında belirtildiği gibi, bakım işi, aile bireyleri tarafından üstlenilmiş olsa dahi, bu durum onlar için “ağır bir külfet” oluşturacağından, onların da yaşam koşulları zorlaşacağından, hesaplanacak bakım giderlerinden indirim yapılması hakkaniyet ilkesine aykırı bir görüştür. Bir Yargıtay kararında denildiği gibi “Kişilerin kendi olanaklarıyla zararlarını gidermeleri veya azaltmaları durumunda, zarar sorumlularının bundan yararlandırılmaları doğru değildir.”[20]
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 55.maddesi bu konuda kesin bir sınır koymuştur. Buna göre, tüm kanıtlar toplandıktan ve yargıç TBK.51’inci ve 52’inci maddelere göre gerekli değerlendirmeleri yaptıktan sonra, yöntemince hesaplanan "yaşam boyu bakım giderleri"nden, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapılamaz. Çünkü, bu tür bir indirim rasgeleliğe ve keyfiliğe yol açar.
b) Buna karşılık aynı Yasa'nın 51.maddesine göre, yargıç, bilirkişi görüşüyle bağlı olmayıp, kusur raporlarını değerlendirme yetkisine sahip olduğundan, kusurun ağırlığını ve varsa zarar görenin de kusurunu gözönüne alarak, hüküm altına alacağı tazminatın kapsamını ve miktarını belirler. Bu, hakkaniyet indirimi değildir.
c) Tazminattan indirim konusu, Yasa'nın 52.maddesinde düzenlenmiştir.
Maddenin 1.fıkrasına göre: "Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir."
Maddenin 2.fıkrasına göre: "Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir."
Yukarda 1.fıkradaki, zararı doğuran fiile razı olma durumunu atlayıp, zarar görenin zararın doğmasında ya da artmasında etkisini de "kusura katılım" olarak niteledikten sonra, "tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırma"nın ne anlama geldiğini öğrenmek için öğretideki görüşleri ve Yargıtay'ın bu konuda vereceği kararları bekleyelim.
İlk fıkradaki belirsizliğe karşın, 2.fıkradaki indirim gerekçesi açıktır. Bunun için sorumlunun kusuru "hafif" olmalı ve tazminatın tamamını öderse yoksulluğa düşeceği anlaşılmalıdır. Örneğin bir trafik kazasında, zarar gören %75 oranında ve sürücü %25 oranında kusurlu ise ve güç kaybı tazminatı ile yaşam boyu bakım gideri toplamı, onun ödeme gücünü aşacak derecede yüksekse, yargıç, bu iki nedenle tazminattan hakkaniyet indirimi yapabilecektir.
d) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 55.maddesi ile 51 ve 52'nci maddeleri birbiriyle karıştırılmamalıdır. 51.maddedeki kusur ve sorumluluk değerlendirmesiyle ve 52.maddenin 1.fıkrasındaki fiile razı olma, zararın doğmasında etkili olma ve tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırma; 2.fıkradaki kusuru hafif olanın yoksulluğa düşmesini önleme sınırlı olarak konulmuş indirim nedenleridir. Bunun dışında takdiri indirimler 55.madde ile önlenmiştir.
Yargıtay kararlarında, yaşam boyu bakıma muhtaç olan kişi, eşi ve aile bireyleri tarafından bakılıyorsa, hakkaniyet indirimi yapılacağı görüşünün, TBK'nun 55.maddesi hükmüne aykırı olduğu düşüncesindeyiz. Çünkü, Yasa’nın 51,52 ve 55.maddelerinde, zararını kendi olanaklarıyla gidermeye çalışan ve bunun için eşinin ve/veya diğer aile bireylerinin yardımını alan kişinin (hesaplanan) tazminatından indirim yapılarak, zarar sorumlularının yükünü hafifletme, onları ödüllendirme amacı yer almamıştır.
[1] Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 19.04.1982 gün E.1982/3059 K.1982/3938 sayılı kararı.
[2] Her nasılsa 4.Hukuk Dairesi’nin 23.06.2011, E. 2010/7652 K. 2011/7402 sayılı kararında biraz insafa gelinip “Medeni Kanun'a göre eşin yardım yükümlülüğü bulunsa da, tam maluliyet halinde bu görevin tümden eşe yüklenmesi beklenemez” denilmiştir.
[3] Yargıtay 4.HD.19.04.1982, E.1982/3059 K.1982/3938 sayılı kararı.
[4] Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin 23.09.2014 gün E.2013/16547 K.2014/ 12142 sayılı kararı
[5] Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 19.12.2017 gün E.2016/12977 K.2017/ 8441 sayılı kararı.(Görele Asliye Hukuk Mahkemesi 2014/664 sayılı dosyası)
[6] Yargıtay 11.Hukuk Dairesi'nin 28.02.1994 gün E.1993/7361 - K. 1994/1515 K sayılı, 12.07.1993 gün 2495-5195 sayılı ve 28.05.1998 gün 3965-3919 sayılı kararları.
[7] Örnek: Yargıtay 17.HD.02.12.2013 gün E.2013/18577 K.2013/16933 sayılı kararı.
[8] Örneğin, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi'nin 28.5.1998 gün E.1998/3965 K.1998/3919 sayılı kararının konusu, kaza sonucu % 76 oranında meslekte kazanma gücünü kaybederek, sürekli bir başkasının bakım ve gözetimine muhtaç hale gelen kişiye ilişkindir.
[9] Yargıtay 19.HD.07.10.1994 gün 1655-9098 sayılı kararı (Gönen Eriş, Kara Taşıma Hukuku, 1996, sf.660 no:111)
[10] Prf.Dr.Hüseyin Hatemi, Ölüm ve Cismani Zarar Hallerinde Tazminatın Hesaplanması Sempozyumu, Ankara,1993, Batider Yayını,sf.5
[11] Örnek: Yargıtay 4.HD.26.05.1986, 3535-4223 sayılı, 27.03.1979, 1978/ 13013-1979/4136 sayılı, 21.02.1980, 1979/2840-1980/2233 sayılı, 02.10.1986, 6103-6707 sayılı, HGK.26.04.1995, E.1995/11-122, K. 1995/430 sayılı, 11.HD. 14.01.2003 E.2002/8403 K.2003/256 sayılı, 4.HD. 24.11.2005 E. 2004/16381 K. 2005/12684 sayılı ve 21.HD. 12.06.2006 E.2006/3604 K.2006/6274 sayılı kararları.
[12] Yaşam boyu bakım giderlerinin tedavi giderleri kapsamında olduğuna ilişkin Yargıtay kararlarından örnekler:
Bakıcı giderleri de tedavi giderleri kapsamındadır. Limitler dahilinde davalı trafik sigortacısı tedavi giderlerinden de sorumludur. (11.HD.12.02.2004, E.2003/6318 K.2004/1185) - Sürekli bakıma muhtaç kalacak derecede yaralanan davacı, tedavi masraflarından başka bakıcı masraflarını da istemiştir. Davalı sigorta şirketinin bakıcı masraflarından sorumlu tutulmaması doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir. (17.HD. 25.6.2012, E.2012/7593 K. 2012/7977) - 2918 sayılı KTK’nun, 6111 sayılı Yasa’nın 59. maddesiyle değişik 98. maddesine göre, tedavi giderleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacak ise de, kazazedelerin, bunun dışında kalan bakıcı veya tedaviye bağlı sair harcamaları, sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının tedavi teminatları kapsamında, yine sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından karşılanmaya devam edecektir. (17.HD.11.05.2012, E.2011/7758 K. 2012/6081) - 2918 sayılı Yasanın değişik 98. maddesine göre, tedavi giderlerinden sorumluluk Sosyal Güvenlik Kurumu'na geçmiş ise de, yasa kapsamı dışında kalan giderlerden sigorta şirketinin sorumlu tutulması gerekir. Bakıcı giderlerinin tedavi gideri kapsamında davalı sigorta şirketinden tahsilinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. (17.HD. 24.01.2013, E. 2012/362 K. 2013/578) - 2918 sayılı KTK’nun, 6111 sayılı Yasa’nın 59. maddesiyle değişik 98. maddesine göre, tedavi giderleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacak ise de, Kazazedelerin, bunun dışında kalan bakıcı veya tedaviye bağlı sair harcamaları, sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının tedavi teminatları kapsamında, yine sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından karşılanmaya devam edecektir. (17.HD. 14.11.2012, E. 2011/9399 K. 2012/12504)
[13] Yargıtay kararlarından örnekler: Başkasının bakımına muhtaç davacı için bakım giderinin olay tarihinden itibaren hesaplanması gerekir. (21.HD. 04.04.2006, E.2006/1892 K.2006/3436) - Sigortalının başkasının yardımına muhtaç olması nedeniyle, ölüm tarihine kadar brüt asgari ücretle bakıcı giderinin hesaplanması gerekir. (21.HD. 27.3.2007, E.2007/3976 - K.2007/5212) - Davacının hüküm altına alınmasını istediği zarar haksız eylem tarihinde gerçekleşmiş bulunduğundan, davacının tazminat alacağının olay günü itibariyle istenebilir. Bakıcı giderine ilişkin zarar da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Davacı, normal yaşama süresi içinde iş gücü kaybı oranında bakıcıya ücret ödeyeceğine göre ödenmesi öngörülen bu ücretin hesaplanıp hüküm altına alınması gerekir. (4.HD. 20.5.2003, E. 2003/2643 K. 2003/6445) -Davacının bakıma muhtaç olması nedeniyle, kaza tarihinden başlamak üzere kalan ömür süresince asgari ücretin brütü üzerinden bakıcı gideri hesaplaması da doğrudur. 21.HD. 21.10.2014 E. 2014/11116 K. 2014/ 19793)
[14] Yargıtay'da bu tür kararlar veren 11.Hukuk Dairesi'dir. Örneğin, 28.02.1994 gün E.1993/7361 - K.1994/1515 K sayılı kararda "Yardımcı kişi tazminatının hesabında bir tam günün 1/3’ü kadar mesaisinin karşılığı olan ücretin esas alınması ve günün bu kadarlık süresinde bakım ile davacının ihtiyaçlarının karşılanabileceği nazara alınarak tazminat hesabının buna göre yapılması gerekirken, yardımcı kişinin tam gün çalışması esasına dayalı olarak tazminat hesabı yapılması doğru görülmemiş, hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir" denilmiş olup, bu kararın en önemli yanlışı "yaşam boyu başkasının bakımına muhtaç olma hali" bir "zarar türü" olarak düşünülmeyip "yardımcı kişi tazminatı" olarak nitelenmiş; ayrıca yukarda belirttiğimiz gibi, bakıma muhtaç kişinin gecenin bir saatinde dahi bakılması, ve ihtiyaçlarının görülmesi gerekeceği gözardı edilmiştir. - Özel Daire'nin 12.07.1993 gün 2495-5195 sayılı ve 28.05.1998 gün 3965-3919 sayılı kararlarında da "yaşam boşu bakıma muhtaçlık durumu" bir "zarar türü" olarak değil "yardımcı kişi" ücreti olarak değerlendirilmiş ve asgari ücretin 1/3 tutarı üzerinden tazminat hesaplanması istenmiştir.
[15] İki karar örneği: Gerçek belli iken başka bir yöntemin benimsenmesi geleneksel tazminat hukuku ilkelerine aykırı olduğundan, bakıcı ücretinin yasal asgari ücretin altında ya da üstünde olduğu kanıtlandığı takdirde, asgari ücretlerin üstünde ya da altında bir ücrete göre de bakım gideri hesabı yapılabilir. (10. HD. 30.01.2001, E.2000/8305 - K. 2001/389) - Bakım gideri kural olarak asgari ücretten hesaplanır. Ancak, kanıtlanırsa herhangi bir ücret miktarı hesaplamaya esas alınabilir. (10. HD. 14.03.2002, 1629-2151)
[16] Yargıtay 9.Hukuku Dairesi kararları: İş kazası sonucunda %100 oranında sakat kalan davacı için, bakıcı ücreti hesaplanırken asgari ücretin esas alınması gerekir. (9.HD. 22.06.1993, E.1992/2037 – K.1993/10852) - Yatalak duruma düşen kişinin bakıcı ücretinin “asgari ücret” gözönüne alınarak saptanmasında bir isabetsizlik yoktur.(9. HD. 21.2.1994, 3036-1501) - İş kazası geçirerek %100 oranında sakat kalan işçinin bakım ücretinin, davacının kendi ücretinden değil, asgari ücret üzerinden hesaplanması gerekir. (9. HD. 27.12.1988, 12132-12586)
[17] Yaşam boyu bakım giderlerinin "brüt asgari ücret" üzerinden hesaplanacağına ilişkin Yargıtay 21.Hukuk Dairesi'nin son dönem kararları: 27.3.2007 gün E. 2007/3976 - K. 2007/5212 sayılı, 05.10.2010 gün E. 2010/ 2446 K. 2010/9450 sayılı, 08.03.2011 gün E. 2010/11117 K. 2011/2009 sayılı, 25.12.2012 E. 2012/4591 K. 2012/24549 sayılı, 21.10.2014 gün E. 2014/11116 K. 2014/19793 sayılı kararları.
[18] Yargıtay 17.Hukuku Dairesi’nin 04.02.2014 gün E.2013/505 K. 2014/1133 sayılı eski kararlarından birinde, bakıcı giderlerinin, asgari ücretin neti üzerinden hesaplanması uygun görülmüş iken, 17.1.2017 gün E. 2014/15589 K. 2017/153 sayılı ve 05.07.2017 gün E.2014/19766 K.2017/7229 sayılı son kararlarında asgari ücretlerin brütü üzerinden hesaplama yapılması istenmiştir.
[19] Örnek: Yargıtay 4.HD. 23.6.2011, E.2010/7652 K.2011/7402 sayılı kararı.
[20] Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 19.04.1982 gün E.1982/3059 K.1982/3938 sayılı kararı.