Menu

Arama Yapın

HMGS PANELİMİZİN DEMOSUNU İNCELEMEK İÇİN TIKLA

Menu


YASAL MAL REJİMİ TASFİYESİ DAVASI AÇARKEN BİLİNMESİ GEREKENLER

24 Ekim 2024

Bu makale 528 kez okundu.

Yazar Av. Ömer Özgür ÜNLÜ
Makaleyi PDF olarak İndir

1.     Mal rejimi tasfiyesinde dava konusu taşınmazın davacı adına tescili talep edilemez.

Türk Medeni Kanun’un 218 ile 241 maddeleri arasında düzenlenen edinilmiş mallara katılma rejimi kuralları uyarınca tasfiye aynî değildir. 2 istisna hali dışında davacı davalıdan tescil değil, edinilmiş maldan doğan katılma alacağını talep edebilir. Bu iki istisnadan 1 tanesi sağ kalan eşin oturma, kullanma ve mülkiyet hakkı talebi iken diğer istisna eşlerin paylı bir mal varlığına paylı şekilde malik olmalarıdır.

“Eşlerin mal rejimi tasfiyesinden kaynaklanan hakları ayni hak olmayıp şahsi hakka dayalı alacak hakkı olduğu için malın kendisi değil katılma alacağı istenebilir. Yani tapu kayıtlarının iptali ile tescili istenemez.” Yargıtay 8. HD, E. 2010/6851, K. 2011/3476

 

2.     Katılma Alacağı davasında davalının tüm mal varlığı üzerinden doğan alacak şeklinde bir talep olamaz.

Yasal mal rejim tasfiyesi külli değildir. Bir başka deyişle davalı bu davada yalnızca dava konusu edilen mal varlıkları üzerinden hesaplanacak alacak ile sorumludur. Davacı davalı adına kayıtlı hangi mal varlığından hangi alacağını ne kadar bedelle talep ettiğinin dava dilekçesinde belirtmek zorundadır. Taraflarca getirilme ilkesinin geçerli olduğu bu davalarda, mahkemenin resen araştırma zorunluluğu bulunmamaktadır.

“Mahkemece yapılacak iş, davacının açıkça bildirdiği malvarlıkları ile dava dilekçesinde verdiği bilgilere göre tespiti mümkün olan malvarlıkları için ilgili tapu, trafik, ticaret sicil ve vergi dairesi gibi kurumlara yazı yazılması, iddia ve savunma doğrultusunda toplanacak taraf delilleri çerçevesinde uyuşmazlık hakkında bir karar verilmelidir.” Yargıtay 8. HD., 2016/6356 E., 2017/7557 K.

 

3.     Katılma Alacağı davasında davacının dava konusu mal varlığının edinilmesinde herhangi bir katkısı aranmaz.

Yasal mal rejimi tasfiyesi kurallarına göre  2002 öncesi edinilen ve önceki kanundan ve  yargıtay içtihatlarından doğan katkı payı alacağından farklı olarak 4721 sayılı TMK döneminde (01.01.2002) sonrası edinilen mal varlığından doğan katılma alacağının talebi için davacının dava konusu mal varlığından herhangi bir katkısı aranmaz. Yasal mal rejiminin doğası gereği eşler hayatı müşterek yaşadıkları için kimin adına kayıtlı olduğuna bakılmaksızın mal varlıklarından da müşterek menfaat sahibidirler (ancak unutulmamalıdır ki malik olan eşin mülkiyet hakkı yasal mal rejim tasfiyesinde sınırlanmamakta, diğer eşe mülkiyet hakkı değil yalnızca alacak hakkı tanımaktadır).

“Katılma alacağı talebinde bulunan eşin çalışıp çalışmaması veya herhangi bir katkıda bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur.” Yargıtay 8. HD, E. 2014/15353, K. 2015/1623

 

4.     Kadın eş hem ziynetlerin iadesini hem de o ziynetlerle yaptığı katkıdan doğan değer artış payı alacağını talep edemez.

Eşlerden birinin kişisel malı ile (örneğin kadın eşin düğün takıları) diğer eşe ait bir mal varlığının edinilmesine korunmasına ya da iyileştirilmesine katkı yapılmış ise bu durumda katkı yapan eş, değer artış payı talep edebilecektir. Bu durumda katkı yapan eş yasal mal rejiminden doğan katılma alacağı hakkına ilaveten değer artış payı alacağı da talep edebilecektir. Davacı eş davalı eş aleyhine ziynetlerin iadesine yönelik bir dava açmış ise davalı eş adına alınan taşınmaza ziynetleriyle katkı yaptığında yönelik iddiası katılma alacağı davasında dinlenmeyecektir, çünkü bu durumda kadın eş ziynetlerin iadesine yönelik açtığı dava ile tercih hakkını kullanmış sayılır.

“Dosya kapsamına göre, mahkemece davacının ziynetlerinin, taşınmazın ediniminde peşinatın ödenmesinde kullanıldığının kabulü doğru ise de, davacı tarafından ziynet alacağına ilişkin Küçükçekmece 3. Aile Mahkemesinin 2014/26 Esas sayılı dosyasında dava açıldığı anlaşıldığına göre, davacının ziynetlerle katkısı sebebiyle yukarıda belirtilen Dairemizin ilke ve uygulamaları doğrultusunda hesaplanacak değer artış payı alacağı miktarı, davalı lehine denkleştirme yapılması gereken miktar olup, bu miktar taşınmazın karar tarihine en yakın güncel değerinden çıkarılarak, ortaya çıkan miktarın katılma alacağı hesabında dikkate alınması ve Mahkemece, yukarıda belirtilen Dairemizin ilke ve uygulamaları doğrultusunda, evlilik birliği içinde ödenen taksitlerin, taşınmazın edinme değeri içindeki oranı belirlendikten sonra, bu oranın, az yukarıda belirtildiği şekilde davalı lehine yapılan denkleştirme sonrası ortaya çıkan, taşınmazın karar tarihine en yakın güncel değeriyle çarpılması neticesinde bulunan artık değerin yarısına katılma alacağı olarak hükmedilmesi gerekir.” Yargıtay 8. HD. 2019/5858 E. 2019/11379 K.

 

5.     Davalı adına kayıtlı taşınmazdan elde edilen kira davalıya aittir. Boşanma dava tarihinden önce birikmiş bir para olmadığı sürece, tasfiyeye dahil edilemez.

Yasal mal rejimi, eşlerin tasarruf hakkını sınırlamaz. Eşler kendi adlarına kayıtlı tüm malvarlıklarını ister kişisel mal olsun ister edinilmiş mal olsun diledikleri gibi kullanma yararlanma, semerelerinden faydalanma ve tüketme hakkında sahiptirler. Örnek olarak katılma alacağı davalarında tarafların yaptığı en yaygın hataların başında davalı eş adına kayıtlı taşınmazın kira gelirlerinin davalı tarafa ödenmiyor olması sebebiyle kira bedellerinin yarısını davacıya ödenmesi talep edilmektedir. Ancak söz konusu taşınmaz davalının mal varlığında olduğundan bu taşınmazdan doğan kira gelirleri de davalınındır. Bu kira gelirlerinin birikmiş olması ve boşanma dava tarihinde mevcut olması halinde ancak davacı eş bu gelirlere yönelik alacak talebinde bulunabilir.

“…Kira gelirleri bakımından, kira gelirlerinin elde edilmesinin ispatı yeterli olmayıp bu kira gelirlerinin mal rejiminin sona erdiği tarihte davalının malvarlığı içinde olduğunun ve tüketilmeyip tasarruf edildiğinin de ispatlanması gerekir. TMK’nın 225/2. maddesinde, taraflar arasındaki mal rejiminin boşanma davasının açıldığı tarihte sona ereceği, aynı Kanunun 235/1. maddesinde, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş malların, tasfiye anındaki değerleri ile hesaba katılacağı yazılıdır. Bu açıklamalar karşısında; .. ada 114 parselde bulunan 1, 10 ve 15 numaralı bağımsız bölümlerden, Selamiçeşme'deki .. Apartmanında bulunan 7 numaralı daireden, Bağdat Caddesi No: ..'te bulunan 2 ve 3 numaralı dükkanlardan ve Feneryolu Hatboyu Caddesinde bulunan taşınmazdan elde edilen kira gelirlerinin anılan kanun maddesi uyarınca mal rejiminin sona erdiği anda mevcut olduğu ya da tasarruf edilip yatırıma dönüştürüldüğü, başka bir malvarlığının edinilmesinde kullanıldığı ileri sürülüp kanıtlanamadığından davanın tümüyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır…” Yargıtay 8. HD., 2014/6404 E. 2015/10057 K.

 

6.     Tarafların ayrı yaşıyor olması mal rejiminin sona erdiği anlamına gelmez.

Tarafların başka yerlerde başka evlerde ve hatta başka ülkelerde yaşıyor olması mal rejiminin sona erdiği anlamına gelmez. Mal rejimi TMK. m. 225’te sayılan ölüm, dava ve yeni rejim seçilmesi hallerinden biri gerçekleşmedikçe sona ermeyecektir. Diğer bir anlatı ile eşler arasında yaşanan fiili ayrılık döneminde edinilen mal varlıkları yasal mal rejim tasfiyesine dahil olacak ve diğer eşin bu mal varlığı üzerinden doğan katılma alacağı olacaktır.

“TMK.nın 225. maddesinde ise mal rejiminin ne şekilde sona ereceği ve sona erme tarihi yazılı olup, boşanma sebebi ile evliliğin sona ermesi durumunda mal rejimi boşanma dava tarihi itibarıyla sona erecektir. Bu maddede fiili ayrılık mal rejiminin sona erme sebepleri arasında sayılmamıştır. Fiili ayrılık halinde haklarının zarar göreceğini düşünen eş haklı sebebin de bulunması halinde TMK.nın 206.maddesine göre mal ayrılığına geçilmesi isteğinde bulunabileceği gibi sözleşme ile mal rejiminin değiştirilmesi yoluna da gidebilecektir.”  Yargıtay 8. HD., 2012/8516 E., 2012/12142 K.

 

7.     İspat yükü, kişisel mal iddiasında/savunmasında bulunan taraftadır.

Yasal mal rejiminden kaynaklanan katılma alacağı davalarında; ispat yükü adına kayıtlı taşınmazı kendi parasıyla almadığı iddia edilen malik eşte değil, o malın kişisel mal olduğunu iddia eden taraftadır. Kanunda yer alan yasal karineler gereği; bir malın kişisel mal olduğunu iddia eden ispatlamak zorundadır, kişisel mal olduğu ispatlanamayan mal edinilmiş mal sayılır. Bir malın şahsına ait olduğunu iddia eden taraf ispatlamak zorundadır, kime ait olduğu tespit edilemeyen mal tarafların paylı mülkiyetinde sayılır.

 

8.     Eşler arasında paylı mülkiyet kurulan mal varlığı tasfiyeye dahil olmaz.

Evlilik birliği içerisinde edinilen ve eşler adına paylı şekilde tescil edilen mal varlığı bedeli nereden ve ne şekilde gelirse gelsin, Yargıtay tarafından tarafların tasfiyeye kendi aralarında tamamladıkları ön kabulü neticesinde tasfiye dışında bırakılır ve üzerlerinden katılma alacağı ve değer artış payı alacağı talep edilemez.

"..Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde davacının, tasfiyesini istediği 970 ada 8 parsel 1 nolu bağımsız bölüm, evlilik birliği devam ederken 12.06.2006 tarihinde satın alınarak 1/2 oranında adlarına paylı mülkiyet şeklinde tescil edilmiş ve halen tapu sicilinde aynı şekilde ve oranda kayıtlıdır. Evlilik birliği devam ederken serbest iradeleriyle gerçekleştirdikleri bu paylaşımla, her bir payın o eşin kişisel mal grubuna terk edildiği kabul edilmelidir. "  Yargıtay 8. HD., E. 2018/495 K. 2018/9719 T. 20.3.2018 “Evlilik birliği içinde edinilen paylı mülkiyete tabi malvarlığı yönünden, mal rejimi sona erip tasfiye aşamasına gelindiğinde eşler, diğer eşin payından kaynaklanan alacak talebinde bulunmaktadırlar. Daire uygulamasına göre; eşler, tasfiyesini istedikleri taşınır yahut taşınmaz malvarlığını, evlilik birliği devam ederken satın alıp eșit, yahut kendi belirledikleri bir oranda adlarına paylı mülkiyet şeklinde tescil ettirmiş ve mal rejimi sona eriğinde halen sicilde aynı şekilde ve oranda mal adlarına kayıtlı ise bu paylaşımın serbest iradeyle gerçekleştirildiği, dolayısıyla bu paylaşımla, eşler adına tescil ettirilen her bir payın o eşin kişisel mal grubuna terk edildiği kabul edilmektedir. Malın bedelinin hangi eş yahut hangi mal grubundan karşılandığının bir önemi bulunmamaktadır. Tasfiyeye konu paylı mülkiyet tesis edilen malvarlığı, sadece bir eşin edinilmiş ve/veya kişisel malları yahut her iki eşin de edinilmiş ve/veya kişisel malları kullanılmak suretiyle satın alınmış olabilir. Burada eşler, satın aldıkları malı kendi aralarındaki sözlü ya da yazılı anlaşmaya, satın alınmada kullanılan karşılık malların oranına veyahut diğer eş herhangi bir bedel ödememesine rağmen rızaen, serbest iradeyle sicilde belli bir oran belirleyerek adlarına tescili gerçekleşmektedir. Tarafların bu serbest iradeleri ile tescil edilen pay, eşlerin kişisel malıdır. Bu nedenle, eşin kişisel malı olan payı üzerinden mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak isteğinin reddi gerekmektedir.” Akçin, F.; Meral, N.; Beyaz, E.; Yargıtay Uygulamasında Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, 2. Baskı, 2023, s. 785-786.

 

9.     Boşanma davası TMK. m. 161 ve 162’den karara çıkmamışsa, katılma alacağı davasında TMK. m. 236 uygulanamaz.

Türk Medeni Kanunu, 236 maddesinin ikinci fıkrasında “zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hâkimin kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebileceğini” düzenlemiştir. Bu maddenin dikkat edilmesi gereken 2 yönü bulunmaktadır. Bunlardan ilki, boşanma davasının zina veya hayata kast nedeniyle karara çıkması gerekliliğidir. Boşama davalında tarafların yargılama boyunca ortaya koydukları iddialardan birinin zina ya da hayata kast olması tek başına yeterli değildir, mahkemenin taraflar arasındaki evliliğin TMK m. 161 veya 162 gereği sona erdiğini hükmetmesi gerekir, aksi halde TMK 236/2 hükmü uygulanamaz.

 

10.  Malik olan eşin zina etmesi durumunda TMK. m. 236 uygulanmaz.

TMK m. 236/2’nin dikkat edilmesi gereken ikinci yönü; maddenin ifadesinde “artık değerdeki pay oranının azaltılması veya kaldırılması” belirtildiğinden zina yapan eşe yönelik 236/2 hükmünün uygulanabilmesi için zina yapan eşin katılma alacaklısı olması gerekliliğidir. Bu da mülkiyetin zina mağduru eşte olması gerekliliğini doğurur. Diğer bir anlatımla eşlerden biri hem katılma alacağı davasına konu mal varlığının maliki hem de boşanma davasında zina yapan taraf ise TMK 236/2 hükmü uygulanamaz.

 

Av. Öğr. Gör. Ömer Özgür ÜNLÜ (LL.M.)

Aile ve Miras Mevz. Kay. Nit. Hesap. Bilirkişisi